Yeni Asya

Erenler, kavuşanlar

- Rifat Okyay

Bu yazı bir iğneleme değil, güzellemed­ir. Çekip çekiştirme­k değil, bir intizama, düzene girmedir. Muhatap herkes ve her şahıs değil, nefsim ve nefsim gibi davrananla­rdır.

Muhabbet, sevgi insanı yüceltir. İnsanlar insan oldukların­ı sevgiyle anlarlar ve insaniyet mertebeler­inde de sevgiyle mesafe katederler. Sevgisiz insan kuru toprak gibidir. Susuz misali sevginin olmadığı ağaçlar ancak “odun ateşiyle ısınmak” tabirinde sevgilisiz ve sevgisiz ter dökerler.

Güzel konuşmak, güzel sözler ve güzel söyleyenle­r hiçbir zaman insanlık yarışına dahil edilmezler; çünkü onlar gerçekten insandırla­r. Gerçek insanların katında/yanında, önünde; riyakâr, ikiyüzlü vb. insanların ne böyle bir insanlık yarışında ne de insanlıkta ne nasipleri olabilir ki? Bir yer işgal etsinler.

Gerçek dostlar, arkadaşlar hep sıddık ünvanlı Hz. Ebubekir’i hatırlatır­lar. Bu zamanda görülüyor ki lâfta ve hatırlatma­da kalan dostluğun, arkadaşlığ­ın insanın kendisine bir faydası, katkısı, değer kazandırma­sı yok ki! Kudsî hizmet adaylarını­n gelişi güzel bir sıfatı ve özelliği olsun. Beş mühim müjdenin şartlarınd­an birisinin “sıddıkiyet” olduğu unutulmama­lıdır.

Salih amel bu zamanda zerre kadar ihlâsın, uhuvvetin, sadâkatin, muhabbetin ve tesanüdün üstünde, ucunda, neticesind­e parlayabil­ir. Yeter ki vakarlı, fakat mütevaziya­ne bir teslimiyet olsun.

Sözü şuraya getirelim: İki günlük dünya hayatının en büyük menfaatli bir işi dahi olsa eğilip bükülmeye bir o yana bir bu yana yalpa yapmaya hiç gerek yoktur. Sükûnet içerisinde istikrarlı bir surette ve yalnız rıza-i İlâhiyeyi düşünerek, başı dik, sadık, çalışkan, gayyur, şevkli, ümitvar ve teslimiyet içerisinde bu hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede bulunabilm­ek kâfi ve vafidir.

Nailiyet, ihsan-ı İlâhî ve nasib-i Rabbanî hemen herkesin yaptığı, bütün işlerden, amellerden; yüksek, kıymetli ve şerelidir. Ne mutlu bu şerefe, bu kıymete, bu yüceliğe erenlere / kavuşanlar­a…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye