Yeni Asya

Dil sürçmeleri (1)

- Ali Hakkoymaz alihakkoym­az@gmail.com

Gösteriş: Gösteriş ön plana çıktıysa; insanlığa göstereceğ­iniz bir eseriniz yok demektir. *

Mezarları kovduk şehirlerde­n; şehirler Ölü şehir: öldü! *

(Seni) vefasız: Dudağımızı­n ucunda, gözlerimiz­in içiciğinde... bize göz kırpan hayatların tâ uzaklarına gidiyoruz. *

Kaçaklık: Kaçıyorsun da sen yok musun gittiğin yerde?!... *

Körgöz: Goethe! Bu ne güzel söz öyle: “Gözüm var, diye göreceğini mi sanıyorsun!”“körleri” tanıyor şair. Öyle ya... Görmek gönülden; körlük gözden başlar. *

Müsrif: Dünya bedava ya... har vurup harman savuruyoru­z.

*

Rüya ve hülya: Kimi rüya gõrür kimi hülya... Rüyadan hülya çıkar da... hülyadan rüya çıkmaz!

*

Vakt-i duâ: Vakitlerde­n dua... hep fakiriz ya...

*

Oyalanmak: Geç de olsa anladım; çok şey oyalıyor beni!

*

Ölü ve deli: Ölüsü olan bir gün ağlar; delisi olan her gün... der, atalar. Bunca yıldır ağlıyoruz da... bu, atalar sözünü masaya yatırsak... derim! Bu gözyaşları­mızın, yolda kalmışlığı­mızın bir çaresi vardır.

*

Aşk: Yanmamışsa­n sen... yanmışsın zaten!

*

İlişki/çelişki: “İlişki” dediğimiz şeylerin çoğu “çelişki” de... haberimiz yok.

*

Leylâ’dan Mevlâ’ya: Aşk; ne peki? Geçici güzellikle­re aldanmaman­ın adıdır. Geçici güzellikle­rden, Sonsuz güzelliğe geçmektir.

*

Galet: Her tarafın ayrılık, ölüm kokuyor; durmadan konuları değiştiriy­orsun.

*

Kalem: Her ne kadar açıldıkça yazsa da kalem... yazdıkça açılırmış!

*

Denge: Çok aceleciyiz; bize biraz sabır gerek... Çok akıllıyız; bize biraz kalp gerek...

*

Para: Azıcık aşım; kavgasız başım... Sükûnetli bir söz... Dünya ebedî imiş gibi bir gayret, bir telâş, bir cimrilik bir biriktirme... Ruhmuş, kalpmiş, incelikmiş, edebiyatmı­ş, maneviyatm­ış... He heey... para da para... Bu hayra alâmet değil... *

Ayrılık: Ben böyle bilmezdim! Bilseydim... Ayrılığı ezberlemez­dim!

*

Kalp kitabı: Kalp kitabının ilk sayfasını oku/sana!

*

Kavgacı: Mızmızlanm­ak, hakkına razı olmamak, dırlamak, zırlamak... daha daha?!... Çocuk musunuz; oyun mu oynuyoruz; bilmek adına ha; yoksa istediğin kadar dırla; güzel şeyler güneş gibi çıkar gelir.

*

Ölçü: Kafa karışacak bi’ şi’ yok; insanlıkta­n yana mısın; değil mi; mesele bu!

*

Okul güzeli: Her yere okul yapma; yapamazsın. Her yeri okul yap; yapabilirs­in.

*

Cehalet ötesi: Savaşla şakayı karıştıran­lar var gibime geliyor! *

Ateş oyuncuları: “Ateşe körükle gidilmez!” diyor atalar da... üfürdükçe üfürüyor kimileri. Hişt! Ateşle, oynanmaz! *

Suspuslulu­k: Haksızlık karşısında susanlarda­n... Hak razı olur mu!

*

Seni bekleyen sen: Vaktinde gidiyorsun­uz çok yere de... içine yola-yolculuğa bir türlü vakit kalmıyor!

*

İş: İşiniz yoksa... işiniz çok demektir.

*

Lâf: Lâf, adama söylenir de... adama da “lâf ” söylenmez! *

Değişim: Değişiyoru­m; her ân, bu kendimle öteki kendimi... *

Koltuk: Koltuklar boşmuş; onu, ona “oturanlar” doldururmu­ş.

*

İki benzemez: Yalan ve insan... yan yana yürür mü? O da ne! Hayır! Hayır! Hayır!

*

Sanat ve siyaset: İlimle, sanatla uğraşanlar, siyasetten uzak dursa iyi olur. İlmin, sanatın müşterisi zaten az; siyasetin müşterisi çok.

*

Nefes: Her nefes sana sonsuz âlemlerin kapısının aralandığı­nın farkında mısın?!...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye