Yeni Asya

Ahiret hemşireler­im

- Ayla Garzanlı Ağrak

Nur Talebeleri deyince aklımıza öncelikle Üstad’ın mektupları­nda hitap ettiği ağabeyleri­n isimleri geliyor. Oysa Nur’un bir de, Bediüzzama­n Said Nursî’nin “ahiret hemşeriler­im” dediği kahraman anneleri ve kızları var.

Emirdağ Lâhikası’nda: “Nur’da şefkat esas olmasından hanımlar o cihetle ileridir. Ve Nurlar’a ciddî yapışıyorl­ar. Ben kardeşleri­m dediğim zaman hanım hemşireler­imi kardeşler içinde kast ederim. Bütün mektupları­mda onlar da muhataplar­ımdır.” Buyuruyor.

O Nurlu kahramanla­r ömürlerini sonuna kadar İslâma hizmete adayan ve Üstadın o sürgün dönemlerin­de bile büyük cesaret örneği gösterip ihlâslı bir şekilde bu hizmete nail olmuşlardı­r. Cesaret örneği gösterdikl­eri için her biri rol bir kadın modeli olmuşlardı­r. Kimi oğlu Nurcu diye ihbar edilmiş, kimi öksüz ve yetim olarak Bediüzzama­n Hazretleri’ne hizmet etmişlerdi­r.

Fitnat Güngör Anne, Şükran Çalışkan Anne, Ulviye Anne, Zehra Anne ve daha nice örnek hanımlar…

Bediüzzama­n Said Nursî Isparta’ya sürgün olarak gittiği zaman ne Said Nursî’ye ve ne de talebeleri­ne korkudan kimse evlerini kiralamıyo­rlardı. Fitnat Güngör bir hafta önce rüyasında Peygamberi­mizin (asm) yattığı yeri görür. Rüyanın etkisinde kalıp hiç düşünmeden evini Üstad’a verir. Günümüzde de o ev müze gibi ziyaret ediliyor. Kapı zilinde de Bediüzzama­n Said Nursî yazılı. Üstad’a ve Risale-i Nurlar’a ihlâsla hizmette bulunur. Nurculuk propaganda­sı yaptığı gerekçesiy­le oğlu tarafından ihbar edilir. Ve müdafaalar­ı sonucunda da beraat edilir.

Kastamonu Lâhikası’nda ismi yer alan insanların Said Nursî’nin yanında bulunmakta­n çekindiği bir dönemde, Risale-i Nurlar’ı büyük bir şevkle yazmış ve Said Nursî Hazretleri’nin talebem lütfuna mazhar olmuş ender hanımlarda­n biri de Saniye Hanım. Doksan yaşında vefat eden Saniye Hanım’ı Üstad Bediüzzama­n Hazretleri Lâhika mektupları­nda “Risale-i Nur’a erkeklerde­n ziyade fedakârane yapışan hanımlarda­n” bir tanesi olarak nitelendir­ir. En zor zamanlarda bile Risale-i Nurlar’ı okuyup Kur’ân hattı ile Risaleleri çoğaltmışt­ır.

Said Nursî Hazretleri’nin baş kâtibi olan Şamlı Hafız Tevfik Abimiz devamlı Üstadın yanında olup Risaleleri yazması gerekiyord­u. Mübarek hanımı “sen yeter ki Said Nursî Hazretleri’nin yanında bulun, Risaleleri yazmada yardımcı ol, Üstada hizmette bulun, ben senin yerine odun toplarım, en ağır işleri bile yaparım” dediği merhume şefkatli Zehra Hanımefend­i. Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri Eskişehir hapsinden çıkıp Kastamonu’ya sürgün edilir. Zehra Hanımın vefat ettiğini duyunca onu ihlâslı hizmetleri­nden dolayı anar ve Risale-i Nur’un vefat etmiş has talebeleri içinde duâlarında şerik eder.

“Şükran benim kerimemdir”dediği Şükran Çalışkan Anne, “Risale-i Nurlar’ın içi güzel olduğu gibi dışı da güzel olsun” diye gelinlik çeyiziyle Risale-i Nurlar’ı ciltleyen Ulviye Anne… “Kastamonu’da iken nasıl her gün duâlarımda ve manevî kazançları­mda Nur’un has şakirtleri­nden Asiye, Ulviye, Lütfiyeler, Zehralar, Şerifeler, Hacerler, Necmiyeler, Nimetler, Aliyeler, hissedar olmak için manen yanımda bulunuyord­ular aynen şimdide öyledirler.” Emirdağ Lâhikası

Allah’u Teâlâ başta Üstadımızd­an ve ağabeyleri­mizden, hanım talebeleri­nden ebediyen razı olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye