Hayat dinamiktir, şimdi hürriyet asrı!
Hayat dinamiktir. Değişime direnmek imkânsızdır. Sosyal ve siyasal hayattaki şartlar, kanunlar tıpkı mevsimlerin değişmesiyle elbiselerin değişmesi gibi; coğrafyadan coğrafyaya, milletten millete, asırdan asıra değişir.
Zamanın değişmesi ile ahkâmın (hükümlerin, kanunların) tegayyürü inkar olunamaz. Rabbülâlemin olan Allah (cc) peygamberlerine bildirdiği şeriatta daima değişiklikler yapmıştır. Hükümler toplumdan topluma değiştirilmiştir.
DEĞİŞİM: MÜKEMMELE GİDİŞ OLMALI
Bu hakikatten yola çıkarak adalet için sosyal hayatta kanunlar yapıp değiştirmek zaruridir. İlk peygamberden son peygambere kadar vazedilen ve onların uyguladıkları kanunlar elbetteki Allah’ın kanunları idi. Kâinatta hep mükemmele gidiş vardır. Her varlık kendisine tayin edilen kemal mertebesine doğru sürekli yol alır. İnsan da böyledir. Aksi ise, büyümüş bir kişiye bebek gömleğini giydirmek gibi zulümdür.
Eğer biz Kur’ân’daki hükümleri insanlığın ihtiyaçlarını nazara almadan hayata geçirmeye çalışırsak; İslâmı asrın idrakine söyletemeyiz. Hayatın dinamik olduğunu kabul etmiyoruz demektir. Bu da içtihad kapısını kapatmak, Kur’ân’ı her asırda gençleşen değil, durağan hale getirmek demektir. Değişmezleri iyi tesbit edip, hadiseleri doğru okuyarak değişime uygun hizmet metodları geliştirmek zorundayız.
İSLÂMİYET GÜNEŞ GİBİDİR
Bediüzzaman Hazretleri’nin ‘İçtihad kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye maniler var’demesinin üzerinden yaklaşık yüzyıl geçti. İçtihad Risalesi “o meseleye dair haddinden tecavüz edenin haddini bildirmek için şu söz, o mesele-i içtihadiyeye dair yazıldı”ibaresinden anlaşıldığı üzere, bir hücuma karşılık savunma maksadı ile kaleme alınmıştır.
Konunun uzmanları ezbere tekrara girmeden, donuklaştırmadan, akl-ı selim ile meseleyi yeniden ele almalıdır. Maksat Allah’ın rızası olmalı, yoksa siyaset için yapılmamalı.
“İslâmiyet güneş gibidir.”dolayısıyla yerdeki siyasete alet edilmemeli, hatta ‘İttihad-ı İslâm’ siyaseti için bile hadim yapılmamalıdır. Alet yapmanın acı neticeleri görüldü, görülüyor.
HAKEM DEVLET
Siyaset sadece insan hakları açısından gerekli alanları açar, insanlar dilediği şekilde inancını yaşarlar. Yani gölge etmemeli, başka ihsan ve imtiyaz vermemeli ve‘hakem rolünde’kalıp grupların birbirine tahakkümünü önlemelidir. İslâm adaleti, zulüm yapmamayı, karıncaya bile eziyet etmemeyi emreder. Asıl olan hürriyet içinde ve adaletle yönetmektir. Meselâ Mü’min olmayanlara zoraki şeriat tatbiki insanlara tebliğ ve hürriyet değil, istibdattır. Onları münafıklığa iter, riyakârlığa götürür.
KRAL/PEYGAMBER
Peygamberimizin (asm) risalet görevinin yanı sıra; riyaset, reislik, idarecilik yönü de vardır. Kral Süleyman (as) o devlette yaşayan bütün etbaasının Kralıdır. Resul Süleyman (as) ise; kendisine inananların peygamberidir. Tersi de böyledir. Âdil Hıristiyan bir devlet idaresi altında yaşayan mü’minler, hak ve ödevler açısından o devletin kanunlarına itaat eder. İnanç açısından hürdür, kendi inancını yaşar. Bu açıdan Asr-ı Saadet bir modeldir.
ASR-I SAADET NEDİR?
“Asr-ı Saadet”sonraki asırlarda ortaya çıkan bir kavramdır. Saadet asrı olmasının sebebi o asırda âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin (asm) yaşamış olmasıdır. Âdil, şeffaf, hesap verilebilir bir yönetim olmasıdır. Yanlışların vahiy yoluyla düzeltilmesidir. Farklı inançtaki insanların bir arada yaşamasıdır.
Yoksa hiçbir suçun, günahın işlenmediği bir‘melekler asrı’ değildir. Bu şekilde bir asır yeryüzünde hiçbir zaman olmamıştır. Peygamberler tarihi buna şahittir. Her asırda, cinayetler, zulümler, savaşlar, kızları diri diri toprağa gömmeler, kumar, içki, zina... müşrikler, münafıklar, zalimler hep olmuştur.
İDEAL MODERN DEVLET
Günümüzde arzu edilen, gerçekleşmesi için gayret sarfedilen modern devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla farklılıkları zenginlik sayan ve vatandaşlarına eşit mesafede olandır. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması imkânlarını sağlayan, vatandaşına zulmetmeyen devlettir. “Lekum dînukum veliyedîn /Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kaf rûn, 6) Şeriatların /hükümlerin ayrı olduğu, kimsenin kimseye ‘bu şeriatı veya ateizmi uygulayacağız’ diye dayatmayan bir devlet.“ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyebilen vatandaşlardan oluşan, sevgi ve saygıya dayalı, çok dinli, çok ırklı, çok renkli hür bir devlettir.
Çünkü ‘bir köy’e dönüşen dünyada; “Tek millet, tek ırk, tek din, tek dil nakıs bir devlettir. Çok millet, çok dil, çok din olan devlet kâmil devlettir.” (Farab )
Çünkü asır, bütün engellemelere rağmen hürriyetler asrıdır.