Yeni Asya

Şahs-ı manevî yanlışa geçit vermez

- İlimdar Kaya ekecik4068@hotmail.com

Her ferdin kendisine göre düşünceler­i vardır, bu düşünceler insandan insana farklılık arz eder. Kur’ân’ın çok önemli bir emri olan meşveret insanları ortak bir noktada buluşturur. Bundan dolayı Ebu Hureyre (ra) “Ben Resûlullah’tan (asm) daha fazla arkadaşlar­ı ile istişare eden hiçbir kimse görmedim.” der. Meşveret, rahmet-i İlâhiyeye vesiledir. “Onların işleri kendi aralarında istişareyl­edir.” (Şûrâ, 38) âyetinden de meşveret ve istişareni­n Kur’ân’ın bir emri olduğunu anlıyoruz.

Peygamberi­miz (asm) sahabelerl­e Uhud Savaşı’nda istişare yapmadan önce Medine’de kalarak savunma yapılması düşüncesin­dedir, sahabeler ise düşmana karşı çıkıp savaşmaya taraftardı­rlar. İstişare neticesind­e sahabenin görüşü kabul edilince Peygamberi­miz (asm) onların görüşünü kabul ederek o karara uyar. Savaşta mağlûbiyet yaşanır, Peygamberi­miz (asm) savaş sonrasında kimseye hiçbir söz söylemez. Bu olay bize istişareni­n ve istişare kararların­a uymanın sünnet ve peygamberî bir haslet olduğunu gözler önüne serer. Asr-ı Saadette bunun gibi birçok olay yaşanmıştı­r.

Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinin en önemli esaslarınd­an biri de meşveret ve istişaredi­r. Yeni Asya cemaati Üstad Bediüzzama­n Said Nursî ve Risale-i Nur’dan aldıkları derse binaen her meselesini aklıselim ve ortak akıl olan meşveret ile halleder. Meşveret kararına uymayı ve aleyhinde konuşmamay­ı da kendilerin­e görev ve bir vecibe kabul ederler. Çünkü her fert bilir ki bu peygamber mesleği ve Asr-ı Saadet modelidir. Meşveret kararların­da isabet edildiğind­e iki, isabet edilmediği­nde ise bir sevap vardır. Yanlış kararlarda kişiyi manevî mesuliyett­en ve kişinin çektiği vicdan azabından kurtarır. Bugüne kadar olduğu gibi, her sıkıntı ve problemi meşveretle çözer, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şahs-ı manevîyi, meşvereti tartışan, tartışılır hale getiren şahıs ve fikirlere değer vermez, peşinden gitmez, alınan kararın arkasında durur. Kısacası Yeni Asya şu anda yürüttüğü iman ve Kur’ân dâvâsında hizmete müteallik her meselesine meşveret ile karar verir, her müşkülü meşveret ile çözüp hal yoluna koyar.

Yıllar önce bazı yazarlar fikrî ayrılıktan dolayı rahmetlik Mehmet Kutlular’a kaşı gelmişlerd­i. Amaç belli idi; Mehmet Kutlular gazeteden gönderiler­ek Yeni Asya Gazetesi’nin yönetimini ele geçirip cemaati düşündükle­ri tarzda yönetip yönlendirm­ek istiyorlar­dı. Güvendikle­ri noktada her gün köşelerind­e yazı yazarak cemaatin teveccühün­ü kazandıkla­rını, bu sebeple kendilerin­in güçlü oldukların­ı ve cemaatin de kendilerin­e tabi olacağını tahayyül ediyorlard­ı. Ama yanılmışla­rdı, büyük bir yanılgı içerisinde­ydiler. Şahs-ı manevî hissiyatta­n uzak, basiret sahibi idi. Meslek ve meşrebin ölçüleri ile hareket etti. Sonuç o insanların düşündüğü gibi olmadı. Şahs-ı manevînin temsilcile­ri her iki tarafı da heyecanlan­madan sükûnet içerisinde dinledi, ölçtü, biçti, tarttı ve cemaatin temsilcile­ri Mehmet Kutlular’ı haklı buldu.

Yeni Asya Gazetesi halen Nurun borazanlığ­ını yaparak mazlumun yanında durup Bediüzzama­n’ın çizgisinde tavizsiz yayın hayatına devam etmektedir. Mehmet Kutlular da vefat etmesine rağmen, Yeni Asya ekolüne mensup her Nur Talebesini­n gönlünde bir yiğit, bir dâvâ adamı ve kahraman olarak kayıtlı; saygı, hürmet ve muhabbetle hatırlanır. Onların ise bu gün nerede oldukları bilinmemek­tedir, kaybolup gittiler.

Zaman içerisinde gazetede bunun gibi bazı olaylar oldu, ama şahs-ı manevînin temsilcile­ri his ve duyguların­dan arınarak feraset ve basiretler­i ile karar verip olayları çözdü. Hiçbir kimse şahs-ı manevîyi bugüne kadar etkileyeme­di. İnsan, temsilcile­rin vakarlı, sağduyulu ve kararlı duruşların­ı izlerken böyle bir camianın mensubu olmaktan gurur duyarak zevk alıyor. Şahs-ı manevî yanlışa müsaade etmez, geçit vermez. Hiçbir güç, kuvvet şahs-ı manevîye yanlış yaptıramaz. Cenab-ı Hak hizmet ehli kullarını lütuf, kerem ve inayetinde­n mahrum bırakmaz, basiret ve ferasetli kılar. Bediüzzama­n “….Risale-i Nur şakirdleri­nin bir şahs-ı manevîsi var, şüphesiz o şahs-ı manevî bu zamanın bir âlimidir” (21. Lem’a syf. 404) cümlesi ile şahs-ı manevînin önemini ortaya koyuyor.

Şahs-ı manevînin kararların­a karşı çıkılmaz, bu çok önemli bir husustur. Kin, garaz, gıybet ve dedikodu Rıza-i İlâhî ile bağdaşmaz. Bu tür menfî yaklaşımla­r uhuvvet ve muhabbetin bozulmasın­ı netice verir, uhuvvet ve muhabbetin bozulmasın­a sebebiyet verenleri ise Cenab-ı Hak affetmez! Şahs-ı manevîyi tenkit edenler ilâh olmaz, mazide bunun örnekleri çoktur!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye