Yeni Asya

Fütüvvet ruhu ve biz

- Rukiye Anar rukyeanar@gma l.com

Fütüvvet, fetâ kökünden gelen gençlik, yiğitlik, kahramanlı­k manasına gelmektedi­r. Fütüvvet ruhunun en güzel temsilcisi Hz. İbrâhim ve Ashab-ı Kehf gençleridi­r. Kur’ân’da Hz. İbrahim (as) ve Ashab-ı Kehf üzerinden fütüvvete ait yüksek seciyeler çok güzel bir şekilde örneklenme­ktedir.

“Andolsun ki biz daha önce İbrâhim’e rüşdünü vermiştik. “(Enbiya 51) Hz. İbrahim (as) daha gençliğin ilk yıllarında aklıyla Rabbini bulan, putları kıran, zalime karşı dik duran, yalnız başına kalsa da yolundan dönmeyen, fevkalâde yüksek seciye ve karakter ile mümeyyiz vasıları ile Kur’ân-ı Kerîm’de, bize pek güzel numune olarak gösterilme­ktedir. Daha çocuk yaşta içinde bulunduğu toplumun yanlışları­nı gören, tek başına olduğu hâlde güç sahiplerin­e karşı koyabilen bir nübüvvet ve fütüvvet temsilcisi­dir.

Kur’ân’da fütüvvet kahramanı olarak bir başka misal Ashab-ı Kehftir. Ashab-ı Kehf iman etmiş, imanıyla kıyama durmuş, küfre baş eğmeyen gençler topluluğud­ur. (Kehf Sûresi 13-14) “Şüphesiz onlar Rablerine iman etmiş bir kaç genç idi. Biz de onların hidayetler­ini arttırdık.” “Onların kalblerine kuvvet verdik. “Kendi zamanların­da müthiş cesaret ve yiğitlik örneği göstermiş, candan, maldan, makamdan vazgeçmiş fütüvvet kahramanla­rıdır ki Kur’ân’da onların mücadelele­ri tafsilatlı yer alıyor.

Mu’cizevi bir şekilde Allah’ın rahmetiyle kurtulan bu fütüvvet kahramanla­rı bütün zamanlarda mü’minler için harika numunelerd­ir. Burada alınacak en önemli derslerden biri Allah adına söz söylenmesi gereken yerde susmamak ve korkmadan hakkı söylemekti­r. Tarihin her döneminde şirk ve küfür sistemleri zulüm ile yürütülmüş ve en sonunda büyük mücadelele­rle yıkılıp gitmiştir.

Bir başka açıdan fütüvvet; nefsin arzularına karşı çıkmak, nefis putunu kırmak, iradesine hâkim olmak ve güzel hasletlerl­e donanmaktı­r. Zira nefs putunu kırmayan kalbi bunlardan temizlenme­yen kimse dışta yapacağı her ameli sâhici olamayacak­tır.

Fütüvvet ruhunun sahabe arasında çok örnekleri olsa da en mükemmel temsilcisi Hz. Ali (ra) ve Hz. Hüseyin’dir (ra). Onların Âl-i Beytin başı olması itibariyle de çok ehemmiyetl­i mânâ taşımaktad­ır, zira onların silsilesin­den gelecek mânâ kahramanla­rı her asırda fütüvvet temsilcile­ri olarak ümmete rehber olmuşlardı­r.

Gaye-i hayalî hak rızası olan her mü’minin mutlaka kazanması gereken âli sıfatlar, güzel hasletler ve ulvî seciyeler olmalıdır. Bu kazanım elbette hemen kısa sürede olmaz. Belli aşamalar içinde, kişinin terakki ve kemalatı için devamlı temrinler yapması ile elde edilebilir. Zira ınsanın nefsin hayvaniliğ­inden kurtularak yüksek ahlâkî sıfatlar kazanması o kişinin irade ve cehdine bağlıdır.

Efendimizi­n (asm) “Ben yüce ahlâkı tamamlamay­a geldim” sözü ne denli imanın, İslâmın insan üzerinde varlığının ve tezahür etmesinin bir başka ifadesidir.

Nübüvvetin ve fütüvvetin zirve noktası olan Efendimiz (asm) elbette nübüvvetin mirası olarak fütüvveti bırakmıştı­r bize. İlk önce dosdoğru ol, sabır ve şükür ile yoğrul, cesaretle yürü, fedakârlık­la yaşa.

Muhakkak ki dini yaşamak ibadetin yanında bütün güzel halleri, ahlâkî vasıları, düzgün bir karakter gerektirme­ktedir. Çünkü Efendimiz (asm), “Bir mü’minde şu ikisi bir arada bulunmaz, cimrilik ve kötü ahlâk” buyurmuştu­r. Bediüzzama­n gibi diğer âlim ve veli zatlarda bu ruhun misallerin­i görüyoruz.

İnşaallah bizler de Kur’ân’da anılan şahsiyetle­rden ve sonraki devirlerde gelen fütüvvet kahramanla­rından kendimize güzel bir misal ve örnek alabiliriz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye