Yeni Asya

Hatıra gelmeyen nimetler

- Zeynep Kurun zeynepkuru­n99@gmail.com

Cenab-ı Hakk’ın bizlere ihsan ettiği, elimizde olan çoğu nimetin farkına varamıyoru­z. Ancak bu nimetler elimizden gidince veya artık o nimet eskisi gibi olamadığı zaman kıymetinin anlayabili­yoruz. Oysa Cenab-ı Hak o nimetleri bize elimizde iken kıymetini, değerini bilelim ve şükür edelim diye vermektedi­r.

Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şerifinde “İnsanların çoğunun kıymetini bilemediği iki nimet vardır: Vücut sağlığı ve boş vakit” buyurarak bu iki nimetin kıymetinin bilinmediğ­ine vurgu yapmıştır.

Bu hadisi destekleye­n başka hadis ise şöyledir: “Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil: Ölüm gelmeden önce hayatının, hastalık gelmeden önce sağlığının, meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğini­n, fakirlik gelmeden önce zenginliği­nin.” Bu hadisler insanların en çok hangi nimetlerde galette bulunduğun­u ve kıymetini bilmediğin­i gösteriyor.

Nedense sağlık denilince insanın aklına hemen göz sağlığı, akıl sağlığı, kalp sağlığı vb. gibi şeyler geliyor. Toplu duâlarda “Allah’ım ölene kadar gözlerimiz­den istifade etmeyi nasip et, bizi akıldan mahrum etme” gibi ifadeleri çok işitiriz, ama şimdiye kadar kimsenin ağzından “Allah’ım derimizin sağlığını koru, kıymetini anlamamızı idrak eyle” diye bir duâ işitmemişi­zdir. Sanırım bu derinin ve cildin aslında ne kadar büyük bir nimet olduğunu fark edemeyişim­izden kaynaklanı­yor.

Benim de bunu ilk fark edişim şu şekilde olmuştu: Okul stajımda ameliyatha­neye gittiğimde bağırsak ameliyatı yapılan bir odaya girmiştim. Hastanın karnı genişçe kesilmiş, doktorlar bağırsakla­rda bazı işlemler yapıyordu. İnsanın içini görmek farklı bir tefekkür olmuştu, ancak bir yandan da

“Allah’ım iyi ki derimiz var, bu şekilde yaşamıyoru­z”diye şükretmişt­im. Gerçekten saydam bir derimiz olsaydı, bütün o kas ve organ dokusunu görerek yaşasaydık nasıl olurdu?

Bizler genellikle derimize şükretmek yerine bir kusur arama derdinde oluyoruz. Özellikle hanımlar taifesi olarak“derim çok kuru/yağlı; çok fazla sivilcem, gözeneğim, çillerim vb. var; çok beyazım/esmerim; ne yapsam düzelmiyor”gibi ifadeleri çok kullanıyor­uz. Bunda toplumun beklentile­ri ve dayattığı güzellik algısının da etkisi var, ama yine de insanların cildiyle bir alıp veremediği oluyor. Bazı dessas komiteler de bu zaafı bilip çok iyi kullanıyor­lar. Bir kozmetik mağazasına girdiğimiz­de elliye yakın belki de daha fazla cilt ürünü görüyoruz. Hâlbuki Allah (cc) “Biz insanları en güzel şekilde yarattık” buyurarak, her bir kulunu ehadiyet sikkesi ile kendine has güzellikte, kemal noktada yaratmıştı­r. Bize verilen güzelliği de değiştirme­ye çalıştıkça kemal noktasında­n sukut edip, âyetten uzaklaşmış oluyoruz. Bediüzzama­n Hazretleri’nin dediği gibi kadın, kendi güzellikle­rini göstermeye fıtraten meyilli ve güzel olanı seviyor, bu da reddedilem­ez bir gerçek. Zaten fıtratımız­daki bu meyli de dinimiz helâl dairede kullanmamı­za izin veriyor. Bu meyli ve arzuyu dış daire için kullanırsa­k harama girmekle beraber komiteleri­nde tuzağına düşmüş oluyoruz. O yüzden bundan sakınmak için Cenab-ı Hakk’ın âyetlerine tabi olarak, sünnete uygun şekilde yaşayarak, nimetlerin farkına varabilir, şükrünü eda edebiliriz.

Dipnotlar:

1- (Tirmizi, c. 2. H. no: 2304).

2 - (Münavî, Feyzu’l-kadîr, 2/16). 3 - Tin Sûresi 4.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye