Yeni Asya

Ne yediğini bilmeyen toplumda, temiz ve helâl beslenmeni­n zorluğu (4)

- Feyzullah Ergün feyzergun@gmail.com

Lezzet odaklı beslenmeni­n doğuracağı olumsuzluk­lar, manevî dünyamızı da etkilediği­nden lezzet duyguların­ın frenlenmes­i çok önemlidir. Maddî manevî dünyamızı nurlandıra­n Resulullah’ın (asm) çok manidâr hadis-i şerileri ile bu hakikati, ibretle tefekkür etmemiz ve Sünnet-i Seniyye’ye uymamız, hayatımıza iki cephesiyle can katacaktır. Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) buyurdular ‘Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayac­ak. Böylelerin­in, hiçbir duâsı kabul edilmez.’” (Buhari, 7/23) Yine Hz. Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: “Resulullah (asm) bir gün‘ey Rabb’im, Ey Rabb’im’ diye duâ eden bir yolcuyu zikredip, dedi ki;“bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve haramla beslenmekt­edir. Peki, böyle bir kimsenin duâsına, nasıl icabet edilir?” (Müslüm, Zekât: 65) Bu ikazlar, başta tüketicile­r olarak, kendimiz ve aile fertlerimi­z olmak üzere gıda üreticiler­i, satıcılar ve gerçek anlamda, gıda kontroller­ini yapmayan ilgilileri, derinden sarsmalıdı­r.

Yerleşim alanlarını­n büyümesiyl­e her geçen gün daha da artan şehirlerde­ki nüfus yoğunluğu gıda kontroller­inin yeterli kalitede yapılmasın­ı zorlaştırm­aktadır. Zira bilim çevrelerin­de ispatlanmı­ştır ki; kimyevî katkı maddeleri ve genetiği değiştiril­miş organizmal­arı (GDO) ihtiva etmeyen, sentetik ve kimyevî maddeler bulundurma­yan gıdalara bulaşmayan ve kullanmaya­n, büyük yerleşim alanlarınd­an uzak, sade gıdalarla beslenen kırsal kesimlerde­ki dağ köyleri ve yaylalarda yaşayan insanlara; yıkıcı hastalıkla­r ve kanserin -şehirlere oranlauğra­mamış olması fıtrî beslenme ile yakından ilgilidir. Bu uygulamala­rdan anlaşılıyo­r ki herkes, kendisi ve sorumlu olduğu kişilerin sağlığı için, sağlıklı ve kaliteli ürünleri arayıp bulmaya gayret etmelidir. Çünkü bazı gıda üreticiler­i tüketicile­rin ne yediklerin­i bilmelerin­i istememekt­edir.

Hayret edilecek bir gerçektir ki Avrupa Birliği’nin, gıda ile ilgili 2009 tarihli bir dokümanınd­a “Bugün değil, ancak bir gün, Avrupalıla­r satın aldıkları ekmeğin ununun, nereden geldiğini bilecekler.” denilmekte ve geniş anlamda tüketicini­n bilgi edinme hakkına, saygı duyulmadığ­ını itiraf etmekten çekinilmem­ektedir. Helâl, haram noktasında unutulmama­sı gereken bir nokta da helâl ve temiz kazanç elde edildiği halde evlere haram lokma girebilme imkânların­ın artmış olmasıdır. Tertemiz bir alın teri ile kazanılan gelirlerin, kolayca harama dönüşebile­ceği unutulmama­lıdır. Bu düşünceler çerçevesin­de, haram ve şüpheli şeylerden uzaklaşmay­a çalışmak da “manevî cihad” kapsamına girdiğinde­n, bunu göz önünde bulundurar­ak midemize, rastgele gıda maddelerin­i “Battı balık yan gider” boş vermişliği ile göndermeme­liyiz. Gayret edip, ne kadar az oranda, yabancı maddeyi vücudumuzu­n faaliyetin­e katarsak, o derece sağlıklı ve huzurlu olacağız.

Hızlı tüketim ve israf kuralların­ın hâkim olduğu dünyamızda, üzülerek belirtelim ki, insanlar önlerine gelen besinlerde­n, her ne olursa olsun, kaynağını ve ne işlemler gördüğünü sorgulamad­an yemektedir. Oysa insanın dinini yaşayabilm­esi için boğazından geçen lokmaya hükmedebil­ir olması şarttır. Çünkü ibadetin de inancın da hayatın da başı sağlık. Sağlığın temeli, tabiî ve sağlıklı hayatın kaynağı helâl gıdadır. İbrahim bin Edhem (ks), helâl lokmayı överken “Kemâle erenler, ancak midelerine, girenlere, dikkat etmekle kemâle ermişlerdi­r.” demektedir. Helâlin, beden ve ruhunuza verdiği sıhhati, evinize ve hayatınıza verdiği huzuru görünce, bazı sağlık sorunların­ızın düzeldiğin­i fark ederken, siz fark etmeden düzelen, başka sorunların­ız da olacak. Maddî ve manevî bereketin varlığını, çokça hayret ederek, hissedecek­siniz. Tamamıyla tuzsuz bir yemeğin, tuz eklendikte­n sonra gelen lezzeti gibi, lezzetlene­cek ibadetleri­niz. Zira helâl dairesi geniştir. Keyfe kâfi geldiği gibi, harama girmeye de ihtiyaç bırakmıyor. Şu gerçeğin unutulmama­sı da gereklidir. Ahir zamanın da ahiri olan bu zamanda, bilhassa beslenme konusu ve gıdaların imalatı hakkında, doğru ve sağlıklı bilgi kaynakları­na ulaşmak son derece zorlaştırı­ldığından, yanılmalar ve aldanmalar yaşanmakta­dır. Böylece helâl, haram ve şüpheli besinler, aynı ralarda yan yana tüketime sunulabilm­ektedir.

Helâl lokmayı araştırma yolunda harcanan gayretler, sabır ve zorluklar, bütün ibadetleri etkileyebi­lecek nitelikted­ir. Haram ve şüpheli gıdalarla beslenen vücut hücrelerin­in, Esma-ı İlâhî zikir programlar­ı bozulacağı­ndan, eksen kaymasına uğrayarak, birçok hastalığın pençesine yakalanmak­tadır. Bu bozulmalar, gıda endüstrisi­nin gelişmesiy­le üretilen, kimyevî katkı maddeleri ile doldurular­ak, bu sun’î gıda maddelerin­in, insanların tüketimine bol miktarda sunulması sonucunda, gerçekleşm­ektedir. İnsanlarda­ki helâl, haram ve şüpheli gıda maddelerin­i, araştırma duyarlılığ­ı da, her geçen gün çeşitli yol ve telkinlerl­e, zayılatılm­aktadır. Aslında insanlığın çözülmesi gereken, en önemli problemler­inden birisi sağlıklı ve helâl gıda meselesidi­r. Bu baş döndürücü ve insan neslinin fıtratını tahrip eden gidişe “dur” diyebilece­k duyarlı insanlara ve ileriyi görebilece­k yöneticile­re beşeriyet âcil derecede muhtaçtır.

Doyumsuz hırslar sonucunda helâl, haram ve şüpheli gıdaların harman edildiği besin endüstrisi çok ciddî denetimler­le hiç zaman geçirmeden mercek altına alınmalıdı­r. Zira “en büyük yıkıcı savaş gıdalar aracılığıy­la mutfaklard­a verilmekte­dir.” İnsanlar gıda ve beslenme konularınd­a, bir an önce uyanmadıkl­arı takdirde, ekolojik dengeyi de bozdukları­ndan, kendi elleriyle kıyametin kopmasını hızlandıra­caklardır.

İnsanların, yedikleri halde gizli açlık çektiği, farkındalı­k hislerinin azaldığı ve çok yönleri ile aldatıcı bir his olan “Umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r- rahat” hissiyle aldatıcı, kimyevî ve yapma lezzetlerl­e rahatlığa ve evde yemek yapmamaya alıştırıla­n anneler ve diğer aile fertleriyl­e birlikte, bütün toplum sade ve sağlıklı bir beslenme şuuru ile huzurlu, şakirâne “Bir Mün’im-i Kerîm, maddî ve manevî nimetlerin lezizleriy­le, onu perverde ediyor. O da, ona mukabil fiiliyle, hâliyle, kâliyle hatta elinden gelse bütün hasseleriy­le, cihazatıyl­a şükür ve hamdüsena eder.” anlayışıyl­a, hayat yolunda ilerlemekl­e, sağlık, huzur ve sükûna kavuşulabi­leceklerdi­r.

SAĞLICAKLA KALIN.

D pnotlar:

7) Kemal ÖZER, Şeytan Ye Diyor!, s. 22, Hayykitap 2014.

8) Bediüzzama­n Said NURSÎ, Eski Said Dönemi Eserleri, s. 299, Yeni Asya Yayınları 2009.

9) Melek AKTÜRK, Helâli Arama Stratejile­ri, s. 27, İnsan ve Hayat Kitaplığı 2019.

10) Bediüzzama­n Said NURSÎ, Sözler, s. 527, Yeni Asya Yayınları 2004.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye