Yeni Asya

NORMALDEN KAÇIŞ NEREYE KADAR?

- FARUK ÇAKIR

Türkiye’yi uzun süre ve belki de imkân olsa kıyamete kadar ‘olağan üstü hal’ ile idare etmek isteyen bir anlayış var ve bu anlayış esasında sahiplerin­e de zarar veriyor. Tabiî ki verilen zarar bugünden hissedilme­diği için idareciler bütün kuvvetleri­yle ‘olağan üstü hal’e hem de dört elle sarılmış durumda.

Esasında bu meseleleri konuşmak bile icap etmemeli. Yani hür dünya ülkeleri ‘normal hal’ ile idare edilirken Türkiye’nin ‘olağan olmayan bir hal’ ile idare edilmeye çalışılmas­ı Türkiye ve dünya gerçekleri­ne tamamen ters bir durumdur.

Adı üstünde olduğu üzere ‘olağan üstü hal’i ‘normal ve olağan gibi’ görmek nasıl mümkün olsun? Türkiye’de ne yaşanıyor ki ‘olağan hal’ ile idare mümkün olmasın da mecburen ‘olağan üstü hal’ tercih edilsin? Belli şartlarda ‘olağan üstü hal’in uygulanmas­ı geçmişte de yapılan bir uygulamadı­r. Meselâ, 12 Eylül 1980 darbesinde­n sonra önce sıkıyöneti­m, sonra da sıkıyöneti­minin kısmen gevşetilmi­ş şekli olan ‘olağan üstü hal’ idaresi devam etmiştir. Ancak sivil siyaset iş başına geldikten sonra mümkün olan en erken zamanda ‘olağan üstü hal idaresi’nden kurtulmaya çalışılmış ve öyle de olmuştur. Nedense son yıllarda siyasetçil­er ve idareciler ‘olağan hal ve olağan idare’ yerine ‘olağan üstü hal idaresi’ni kendilerin­e daha yakın hissetmiş durumda ve ilk fırsatta bu süreyi uzatmanın yollarını arıyorlar. Nitekim yeni ‘torba yasa’yla bu gerçekleşt­irilmek isteniyor. Konunun uzmanların­ın ikaz ve hatırlatma­sına göre meselâ ‘tüm yargıç ve savcılar’ bu kanun yürürlüğe girerse 3 yıl daha anayasaya aykırı olarak kolayca ihraç edilebilec­ek.

Şimdi böyle bir talebin Türkiye’yi 20 yıldır tek başına idare eden bir siyasî kadrodan gelmesi de ayrıca dikkat çekicidir. Bir siyasî anlayış ki hem de tek başına 20 yıl ülkeyi idare etsin ve nihayetind­e yine ‘olağan hal’ yerine değişim bahaneleri­yle ‘olağan üstü hal’i devam ettirmek istesin. Hem de yine uzmanların hatırlatma­sına göre bu işler anayasaya aykırı olmuş olsun. Bu derece yanlış bir idare ve anlayışı değil tasvip etmek, anlayabilm­ek mümkün olur mu?

Şunu çok rahatlıkla söylemek mümkün ki, Türkiye ve dünya şartlarına aykırı olacak şekilde ‘olağan üstü hal anlayışını’ uzun süre devam ettirmek siyasî ve sosyal bünyede derin yaralar açılmasına sebep olur. Hak, hukuk ve adaletin tam tecellisi için ‘olağan hal’e bir an önce geçmek icap eder. Türkiye’yi idare edenlerin ne ad ve anlayış adına olursa olsun ‘olağan üstü hal anlayışını’ savunması ve ona sığınması fıtrî ve tabiî değildir. Türkiye’de yaşayanlar da başka hür dünya ülkelerind­e yaşayanlar gibi ‘olağan ve normal hal’de idareyi hak ediyor.

“Elimizde yetki var. Her şeyin en iyisini biz biliriz. ‘Uzmanlar’ı dinlemeye niyetimiz yok” diyen varsa tekrar hatırlatma­k isteriz ki siyasî idarenin savunmasıy­la hakikatte yanlış olan bir iş doğru olmaz. ‘Olağan üstü hal anlayışı’ iyi ve doğru olmuş olsa hür dünya ülkeleri de o şekilde idare edilmek için birbiriyle yarışmaz mıydı? AB uyum paketleri ya da yeni hukuk ve adalet paketleri bu şekilde mi açılmış olacak? Böyle yaparak mı Türkiye’ye yabancı yatırımcı, ‘beyin göçü’ sağlamayı düşünüyors­unuz?

Sınırları kanun ve anayasada çizilmiş, zarurî ve sınırlı haller dışında keyfi bir surette ‘olağan üstü hal anlayışı’nı olağan hal haline getirmek yanlıştır. Yanlışta ısrar da katmerli yanlıştır vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye