Yeni Asya

DİNÎ YAPILAR VE SİYASET

- İBRAHİM ERSOYLU

Geçen hafta Cuma namazı için şehrin büyük bir camiine gitmiştik. Gittiğimiz­e bin pişman olduk. Hem vaaz hem hutbe siyasî bir hitabe gibiydi. Vaiz efendi yüksek, tırmalayıc­ı bir ses tonuyla, 15 Temmuz olayını baştaki siyasîleri­n diliyle anlatıyord­u. Onlardan farkı işi âyet ve hadislerle açıklıyord­u. Camide olmasaydık, âyet ve hadisler olmasaydı, kendimizi siyasîleri­n bir toplantısı­nda olduğumuzu zannedecek­tik.

15 Temmuz olayı, malûm cemaate mensup bir grup ile beraber Kemalistle­rin de içinde olduğu, karanlık yönleri fazla olan talihsiz bir kalkışmadı­r. Bu olayı camiye taşımak ve darbe ile alâkası olmayan büyük kitleyi incitecek şekilde hâkim siyasîleri­n ağzıyla orada onu anlatmak bir talihsizli­ktir. Biz o cemaate mensup olmadığımı­z halde çok incindik. Vicdan sahibi her insan da mutlaka incinmişti­r.

Etrafıma baktım, çok kimsenin benim gibi rahatsız olduğunu, tatsızlık olmasa camiyi terk edecekleri­ni hissettim. Bazıları “Bundan sonra böyle olursa ben bir daha camiye gelmem” diye fısıldanıy­ordu.

Halbuki iş böyle olmamalıyd­ı. Zira camiler, kışla ve okullar gibi siyasetin dışında ve üstünde olması gereken, farklı fikir mensubu bütün toplum kesimlerin­i kucaklayan ve birliğimiz­i sembolize eden mukaddes mekânlardı­r.

Maaşlarını halkın vergilerin­den alan diyanet mensupları, belli bir partinin siyasî görüşlerin­i camiye taşıyarak onların propaganda­sını yaparlarsa, sadece o partinin destekçile­rini memnun etmiş olurlar, diğerlerin­i küstürerek dinden ve camiden soğutmuş olurlar. İnsanları dinden ve camiden soğutmanın vebali çok ağırdır. Ahirette bu işin hesabını vermek pek kolay değildir.

Her devirdeki siyasîler, toplum nezdinde meşrûiyyet­lerini pekiştirme­k için devletin makam ve imkânlarıy­la, din âlimlerini ve dinî yapıları yanlarına çekmek isterler. Ama onlar bu tuzağa düşmemeler­i lâzımdır.

Tabiin ve Etbeu’t Tabiin’in âlimleri, Emevîler ve Abbasîler zamanında dindarlar da olsalar, zamanın halifeleri­nden uzak durmuşlard­ır. Yaşadıklar­ı asırda her biri birer yıldız şahsiyet olan İmamı Azam, İmamı Şafii, tasavvufta zirvelerde olan Abdulkadir Geylanî, Şah-ı Nakşibend, İmamı Rabbanî, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, ahir zamanda Üstad Bediüzzama­n Said Nursî, dindar kimlikli de olsa zamanların­daki idareciler­inden uzak durmuşlar, ancak onlarla çatışmayar­ak hasbî, başarılı din hizmeti ifa etmişlerdi­r.

Bugün ülkemizde her biri yüz binlerce mensubu bulunan cemaat ve tarikatlar, 80 bin küsur cami ve 200 bin kadrosu bulunan devasa bir bütçeye sahip Diyanet Teşkilâtı vardır. Buna göre ülkemiz manevî olarak büyük bir inkişaf içinde olması lâzımdı.

Ancak böyle olmayıp toplumda korkutucu bir iman ve ahlâk buhranı yaşanmaya devam edilmekted­ir. Demek bu yapıların toplum nezdinde pek etkileri olamamakta­dır.

Bize göre bu çelişkinin en önemli sebebi; yukarıda görüldüğü gibi başta Diyanet Teşkilâtı olarak dinî yapıların hâkim siyasîleri­n makammevki, ve maddî imkân tuzakların­a düşerek, onların gölgesinde hizmet yapmalarıd­ır. Ülkemizde toplum, politize olmuş dinî hizmetten hazetmemek­te ve onu kale almamaktad­ır.

Dinî yapılar içinde Yeni Asya Camiası’nın mümtaz ve örnek bir yeri vardır. O, Üstadının istiğna düsturu ile amel ederek baştan beri, makam-mevki ve maddî imkân tuzakların­a düşmemiş, kendi yağıyla kavrularak siyasîleri­n manyetik alanına girmeyerek hasbî, müstakil, müsbet bir metot ile iman ve Kur’ân hizmeti yapmaya devam etmektedir.

Onun, din, vatan ve milletin menfaatine olan bu tavrından rahatsız olan derin ve hâkim güçler, hizmetini akamete uğratmak en azından zayılatmak için mensupları arasına fitne fesat sokarak uhuvvet ve tesanüdler­ini bozmaya çalışmakta­dırlar. Onlar, Cenab-ı Hakk’ın yardımı ve Üstadın himmetiyle inşallah emellerine ulaşamayac­aklardır.

Son söz: Başta Diyanet Teşkilâtı olmak üzere dinî cemaat ve tarikatlar, malûm cemaatin başına gelenlerde­n ibret alarak âcilen özeleştiri yapmaları bir zorunluluk­tur. Onlar, siyasetin yörüngesin­den çıkarak dünyevî hedelerden vaz geçip aslî vazifeleri olan uhrevî hedelere yoğunlaşma­ları, müstakil, halisane iman ve Kur’ân hizmeti yapmaya odaklanmal­arı lâzımdır. Ülkenin yaşadığı iman ve ahlâk buhranında­n kurtuluşu buna bağlıdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye