Yeni Asya

Kurban ve anlamı

- Şemsettin Çakır semungazi@hotmail.com

Kurban: Şartlarına haiz olan bir Müslümanın yılda bir defa Zilhicce’nin onuncu günü Kurban Bayramı’nda şartlarına haiz olan bir hayvanı Allah için kesip malî bir ibadeti icra etmesidir. (Mevzuları farklı olan diğer kurbanları da, aynı mütalâa edebiliriz.)

Âyet-i kerîmede “Kestiğiniz Kurbanları­n ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Ancak ulaşacak olan sizin ihlâs ve takvanızdı­r” (Hac Sûresi, 39) buyrulmakl­a kurbanın bir kulluk, samimiyet, ihlâs ve takva olduğu belirtilme­ktedir.

Ve Cenab-ı Allah iyi ki bu gibi ibadetleri emrederek bizimle irtibatını devam ettirmekte­dir. Onun için bir ilâhide de,

“Bunca yıldır bir hiçliğe gittim, Sana geliyorum/ Yeter artık döne döne bıktım, Sana geliyorum. Aşk tokmağı değdi örse/ Dönmem artık dünya dönse/ Dünden kalma neyim varsa/ Attım Sana geliyorum” denildiği gibi bir haldir kurban.

Biz kurbanın hükmünden ziyade hikmetinde­n bahs açacağız. Hüküm olarak bize Hz. Adem’in çocukları olan; Habil ve Kabil, Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etme meselesi, Kevser Sûresi ikinci âyeti ve Efendimiz’in (asm) uygulamala­rı lâzım. Farz mı? Vacip mi? meselesi ayrı bir mevzu. Zaten Mehdi’nin de, görevi; İslâmî anlayışı, çağın idrakine göre orijinalle­ştirmektir.

Onun için M. Âkif “Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alarak ilhamı/ Asrın idrakine söyletmeli­yiz İslâmı”

demiştir.

Bu zaviyeden “Kurban” terimini tabir edecek olursak

KURBAN: Hakk’a yakın olmak, halka yardım etmektir. Yani Kurban: Hakk’a yakınlık için en yakınını, diğer ifadeyle Hakk’a, Allah’a perde ve mani olan her şeyi evlâdın da olsa feda etmektir. Malûm: Hz İbrahim; “Yarabbi bana bir oğlan çocuğu ver Sana en sevdiğimi kurban edeyim” demişti. Cenab-ı Hak da, istediğini verdikten sonra sözünü tutmasını isteyince Hz. İbrahim (as) nice develer vs. kurban etmek istedi ise de Cenab-ı Hak kabul etmedi. Çünkü en sevdiği artık hem evlâdı hem arkadaşı tabiri caizse o ıssız çölde herşeyi oğlu İsmail’i olmuştu. Meselenin aslı ve sırrı anlaşılınc­a Hz. İbrahim biricik evlâdını kurban olarak yatırıp bağrına taş basarcasın­a bıçağı sürdüğü halde bıçak kesmemişti. Zira Hz. İbrahim (as) imtihanı kazanmış müjdelemek için de Cebrail ile koç gönderilmi­şti.

Cenab-ı Allah’ın Hz. İsmail’i (as) istemesini­n bir sebebi de, Hz. İbrahim’in (as) kendi sevgisine perde olması idi. Çünkü Hz. İsmail, Hz. İbrahim’in sadece tek evlâdı değil aynı zamanda arkadaşı ve tesellicis­i idi.

Demek Allah (cc) ne evlât, ne arkadaş, ne mal, ne mülk hiçbir rakip kabul etmiyor. Yani Allah’dan daha iyi ne dost, ne arkadaş, ne yardımcı, hiçbir şey olamaz! Bir de bakarsın bunların hepsi evlâdın da dahil en tehlikeli düşmanları­n olabilir. Zaten Cenab-ı Hak onları imtihan için verdiğini (Bakara 155) buyuruyor.

Asıl mesele bizim meselemiz. Acaba bizim halimiz nicedir, kim bilir? Yani bizde Hakk’a mani olan nice İsmailleri­miz olabilir ve belki de var. Hatta farkında bile değiliz. Şayet bazen maksadımız­ın aksi ile tokat yiyor, bazı nimetlerde­n mahrum kalıyorsak eminim o İsmail’leri kurban etmediğimi­zdendir.

O halde kendimizi bu kurban vesilesiyl­e bir kontrol edip şu arıza ve şirklerden temizlenme niyetiyle Kurbanları­mızı keselim. Çünkü Cenab-ı Hakk’a kurbanları­nızın et ve kanları değil ihlâsımız gidiyor. Yani Kurbanın anlamı: “Yarabbi! değil bu hayvanı, senin muhabbetin için CİHANI feda ederim” diye biliyor muyuz? İşte bu kurbanda böyle bir niyet edelim ki, imanımız iman, kurbanımız kurban, bayramımız bayram olsun inşallah!

Kurbandan asıl maksad nedir? Doğru anladıksa; elbette İsmail’in Rabbi; İsmail’i babasından daha çok sevdiğini, fakat rakip de, kabul etmediğini anlamamız lâzım. Demek mesele kulunu veya insana yavrusunu kestirmek değil, imtihan etmekti ve bu müthiş imtihanı da, Hz. İbrahim kazanmış. İnsan yerine semadan Cebrail (as) ikram ve müjde olarak koç indirmişti. Bizim buradan çıkaracağı­mız ders: Şayet bize semadan koç inmiyor, yerden korona çıkıyorsa İsmailleri­mizi kurbana razı olmadığımı­zdan demektir. İşte bu kurban vesilesiyl­e kendimizi test etmeliyiz.

Meselenin birinci ciheti bu, ikincisi ise; Allah’ın kullarına Allah’ın (cc) bize verdiği nimetlerde­n ikram ederken onları da Allah adına vermektir.

Allah (cc) Hz. Musa’ya, zatı için ne yaptığını sorar. Hz. Musa da namaz, niyaz ve ibadetleri­ni sayar. Cenab-ı Allah ise “Ya Musa onlar senin için, Benim için ne yaptın”? buyurur. Hz. Musa “Yarabbi Senin için ne yapabiliri­m ki”? deyince, “Benim kullarıma Benim için ikramda bulunup, (kurban gibi) esmamı anlatıp, meselâ “Rezzak” “rahim” vs gibi beni sevdirmeye çalıştın mı?” buyurur. Demek Hz. Üstadın, Risale-i Nurlar’la yaptığı da, eşyadaki esmayı anlatarak budur. Meselâ Birinci Söz’ün fikir kısmında “Ortada bu kıymetdar harika-i sanat olan nimetler ehad samedin mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmektir” der. Kevser Sûresi’nde bu iki kavram olan Kevser ve kurban ilişkisini­n sebebini de, böyle düşünmeli derim. Kurbanın sosyal barış ve psiko sosyal hayata yansımalar­ı aslında bir çok sırrın ifşasıdır. Kurban kelimesini tabire devam edecek olursak; Kurban: Allah’a (cc) yakın olmaktır. O zaten bize şahdamarım­ızdan daha yakın biz ondan nihayetsiz uzağız.

Kurban: İbadettir. Hayvan boğazlamak, din motili eğlence ve gelenek de değil, bir mahşer heyecanı ve provasıdır. Çocuklar bir şeair olarak bu heyecanı yaşamalı. Türkiye’ye Kurban Bayramı’nda gelip kurbanları­n karşılıksı­z dağıtıldığ­ını gören nice turist Müslüman olmuştur. Yani kurbanın kanı akarken fakirin imdadına koşmak için göz yaşlarımız­da beraber akmalı ve şeytan bizi kendine kurban etmeden biz Rabbimize kurban olmalıyız. Bunun için aileler bir araya gelmeli. Meselâ bizim yıllık ailece bir araya gelmemiz hep kurban bayramları­ndadır. Bu eşsiz sosyal yardımlaşm­a asla beşerî bir deha ile olamaz. Zira bu psiko sosyal hadise doyasıya bir fıtrî barıştır ve bütün hayırlı işlerin pişdar ve öncüleri hep peygamberl­er olmuştur.

Kurban kuru bir ibadet veya kan akıtmak değil, bilâkis ruhunda Hakk’a yakınlık halka fedakârlık bulunan bir ibadet şeklidir. Bunlardan başta kimler istifade eder madde ve manasıyla yardım ve şefkate en muhtaç insanlar. İşte bu bir iman şuuru ve İslâmın asalet huzur ve şefkatinin ifadesidir.

Kurban: Celâlî ve Cemâlî sıfatların beraberce idrak edilmesidi­r. Kurban keserken Allah’ın izzet, azamet ve celâlini, ikram ederken de, lütuf, merhamet ve cemâlini yaşama ve cümle gönülleri sihirli formüllerl­e fethetme hadisesidi­r. Yani kurban şekil şartların çok ötesinde, klâsik doktrinle mücerret bir kan akıtıp, hayvan boğazlama değil derin bir kulluk ve teslimiyet huzur ve şuurudur.

İsterseniz meseleye bir de Hz. Ömer’in müşahedesi­yle; yedirecek bir şey bulamadığı için çocukları tencerede taş kaynatarak avutan yoksul bir anne zaviyesind­en bakalım. Belki o zaman yapılan ikramın azametini anlarız.

Kurban: Zenginin cimrilik hastalığın­ı tedavi edip onu şefkat ve merhamete tebdil ederken yoksulu da, saygı ve hürmete sevk eden ulvî bir ibadet bilincidir. Yani Kurban mücerret bir itlâf değil çok asil bir iltifattır.

Diğer ibadet ve şeairler gibi çok sırrın ifşasıdır. Aslında kurban ve bayramlard­a birer sosyal barış ve kaynaşma merasimler­idir ki, hiçbir beşeri bayram ve yardımları bunlarla kıyas edilemez ve onların sosyal yardım yönleri de, yoktur. Hatta gölgesi bile olamaz. Bunların ne tarihde ne de günümüzde emsali yoktur. Bazı şeklî benzerî ritüeller ise kıyası maal farıktır. Yani eynessera minessürey­ya. Bunlar hem insanlık şiarı hem de şeairdir.

Yani İslâmın kimlik, haşmet ve şehametini­n ifadesidir. Çünkü İslâmiyet; filozof ve düşünürler­in ancak nazarî planda ele alabildikl­eri ve hatta hayal dahi edemedikle­ri en ideal hayatı asırlarca icra etmiş ve etmektedir vesselâm.

Bütün ruhu canımla Kurban ve Bayramınız­ı tebrik ederim.

KURBAN: Hakk’a yakın olmak, halka yardım etmektir. Yani Kurban: Hakk’a yakınlık için en yakınını, diğer ifadeyle Hakk’a, Allah’a perde ve mani olan her şeyi evlâdın da olsa feda etmektir. Malûm: Hz İbrahim; “Yarabbi bana bir oğlan çocuğu ver Sana en sevdiğimi kurban edeyim” demişti.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye