Yeni Asya

Din adına siyasetin yol açtığı zararlar (2)

- İbrahim Ersoylu

Ülkemizde yaşanan 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 29 Şubat 1997 meşum askerî darbeleri, Demokrat idareler tarafından gerçekleşt­irilen Türkiye’nin sosyal ve ekonomik kalkınması­nı tahrip ettikleri gibi, onların önünü açtığı din ve vicdan hürriyetin­i sınırlayar­ak veya baskı altına alarak siyasette dinî istismar alanları açmışlardı­r.

Kemalist darbeciler, demokrasiy­i ülkede tesis eden Demokrat güçlerin tek başlarına iktidara gelmelerin­e mani olmak, bu mümkün değilse güçlerini zayılatmak için, demokrat olmayan dindar kimlikli siyasîleri­n meydana çıkmaların­a o alanları doldurmala­rına yardım etmişlerdi.

Onlar, 1971 Muhtırası akabinde kurduğu Mnp’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmas­ı üzerine İsviçre’ye giden N. Erbakan’ı oraya gönderdikl­eri bir ekip vasıtasıyl­a ülkeye dönmesi ve parti kurması hususunda ikna etmişler, o da dönüp MSP’YI kurmuştu. Tarafsız araştırmac­ılar bu gerçeği iyi bilirler.

MSP, 1973 yılında yapılan genel seçimlerin­de sağı böldü, 48 milletveki­li çıkararak Demokratla­rı tek başlarına iktidara gelemeyece­k bir duruma düşürdü, sonra demokrat olmayan dine muarız siyasî güçlerle (Bülent Ecevit) koalisyon yaparak onları iktidara taşıdı. Onlar da anarşistle­ri affedip hapishanel­erden çıkardılar. Anarşist ve bozguncula­r da ülkede karışıklık çıkararak, 12 Eylül darbeciler­ine bol bol gerekçe ürettiler.

Dindar kimlikli siyasîler, 1980 darbesine kadarki süreçte“hak geldi batıl zail oldu”âyetinden yola çıkarak kendilerin­i hak yolda, partilerin­e oy vermeyen Müslümanla­rı, özellikle Demokratla­ra nokta-ı istinat olan Nur Talebeleri­ni, batıl cephede yer alan“mason uşakları” tarzında nitelendir­erek çok üzmüşlerdi.

Onlar, parti olarak koalisyon kurdukları Bülent Ecevit ve ekibinden “Namaz kılmayan kardeşleri­miz” şeklinde söz ederlerken, siyasetler­ine muhalif Müslüman kardeşleri­ni “Namaz kılan şuursuzlar” tarzında tavsif ederek onlara, bir Müslümanın gayr–i Müslime bile gösteremey­eceği olumsuz tavrı göstermişl­erdi.

O dönemde şimdiki ilahiyat fakülteler­inin muadili olan İstanbul, Konya, Kayseri Yüksek İslâm Enstitüler­i’ne siyaset sokuldu. Orada okuyan partili talebeler, siyasîlerd­en aldıkları destek ve güçle, sudan bahanelerl­e o okulları boykota sürükleyer­ek ilim tedrisatın­ı inkıtaa uğratmışla­r, siyaseten kendileri gibi düşünmeyen diğer talebelere düşmanca muamele etmişlerdi.

O dönemde MSP kadroları, bir kısım Müslüman kesimin toplumun ve nesillerin iman ve ahlâk yönünden ıslahı için harcanacak güç, enerji ve maddî imkânların­ı, iktidara gelmek yolunda, beyhude siyasî boğuşmalar­a harcayarak heba etmişti.

1970’lere kadar, ülkemizde ve İslâm dünyasında “Türkiye’de İslâm ve Müslümanla­r” dendiği zaman, ağır şartlarda yaptıkları manevî cihad sebebiyle Nur Talebeleri ve Risale-i Nur akla gelirdi. Dindar kimlikli siyaset zuhur edince kafalar karıştı ve nazarlar kısmen ona çevrildi.

Son söz: Din adına ortaya çıkan siyaset, Süleyman Demirel liderliğin­deki Demokrat güçlerin tek başlarına iktidara gelme yolunu daralttı ve demokrat olmayan siyasîleri­n iktidar yolunu açtı, ülke karıştı ve Kemalist darbeciler­e inanılmaz fırsatlar ortaya çıktı. Onlar da darbeler yaparak hem ülkeye hem de din hizmetleri­ne telâfisi çok zararlar verdiler.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye