En büyük musîbet imansızlık ve iman zaafı
YENİ ASYA ARAŞTIRMA MERKEZİ EDİTÖRÜ ve YAZAR İSMAİL TEZER, “ASIL MUSÎBET ve MUZIR MUSÎBET, DİNE GELEN MUSÎBETTİR” DİYEN BEDİÜZZAMAN’IN, ‘İMANSIZLIĞI ve İMAN ZAAFİYETİNİ’ EN BÜYÜK MUSÎBET OLARAK gördüğünü SÖYLEDİ..
Yeni Asya Gazetesi İzmit İl Temsilciliği tarafından online video konferans sistemiyle organize edilen “Yeni Asya Gazetesi Yazarları ile Söyleşi” programında, Yeni Asya Neşriyat’tan çıkan ve dördüncü baskısını yapan “Musîbetlerin Dili (Sebep ve Hikmetleri)” kitabı hakkında bir söyleşi gerçekleştirildi. Yeni Asya Neşriyat Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan kitap hakkında, Yeni Asya Araştırma Merkezi editörü ve yazar İsmail Tezer konuştu. Musîbetlerin Dili kitabının hazırlanış maksadıyla ilgili olarak, ilk baskısının 2014 Kasım’ında olduğuna ve aynı sene içerisinde gündeme gelen Risale-i Nur’a bandrol engeli ve R. Nur’un devlet tekeline alınması sürecinde yaşanan birtakım musîbetlerin de konuyla bağlantılı düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Tezer, “Genel olarak musîbetler, hastalıklar hayatımızın merkezinde olan bir konu. Cenab-ı Hakk’ın cemal tecellîleri olduğu gibi, celâl tecellîleri de var. Musîbetleri, felâketleri, hastalıkları nasıl okumamız gerekiyor? İşte bu mütevazı çalışma, belki sonrasında hazırlanacak daha kapsamlı çalışmalara vesile olmak gayesiyle, temelde bu soruya ve ihtiyaca cevap vermek üzere hazırlandı” dedi.
ŞERLER, KÖTÜLÜKLER NİYE VAR BU DÜNYADA?
“Şerler, kötülükler niye vardır bu dünyada?” sorusu üzerine ise, Tezer, “Aslına bakarsak bu soru, yüzyıllar boyunca gerek felsefeciler, gerekse de Kelâm âlimleri tarafından tartışılmış bir konu. Felsefede bu mevzu ‘kötülük problemi’ olarak ele alınmış. Kelâm âlimleri de bu konuya çok kafa yormuşlar. Yani ‘Cenab-ı Hak madem sonsuz rahmet ve kerem sahibi, o halde kullarına niye kötülük verir ki? Neden musîbetlere, hastalıklara vs. müptelâ eder ki?’ sorusu hep gündemlerinde olmuş. Hatta meselâ Mutezile mezhebi, Cenab-ı Hakk’ı şerden, kötülükten tenzih maksadıyla şerrin yaratılmasını Allah’a değil, kula vererek haktan sapmış. Yine meselâ Mecusîler -hâşâ- hayır ve şer için iki ayrı ilâh tevehhüm etmişler. Ehl-i Sünnetin inancı ise ‘hayrihî ve şerrihî minallahi teâlâ’dır. Yani hayrı da, şerri de yaratan Allah’tır. İşte Üstad Bediüzzaman Hazretleri Ehl-i Sünnetin bu itikadını tek bir cümleyle izah ve ispat edip ortaya koymuş: ‘Halk-ı şer şer değil, kesb-i şer şerdir.’ Yani şerri yaratmak şer değil, o şerri işlemek şerdir. Bu pencereden bakınca, şerler ve kötülükler de Cenab-ı Hakk’ın hikmeti ve esmâsı gereği ‘insanı imtihan etmek’ maksadıyla yaratılmış hallerdir.” ifadelerini kullandı.
HASTALIK VE MUSÎBETLERİN VERİLİŞ HİKMETİ
Hastalık ve musîbetlerin veriliş hikmetiyle ilgili ise, Risale-i Nur’da temel olarak İkinci Lem’a, Hastalar Risalesi ve Kader bahsiyle bağlantılı bazı kısımların okunması gerektiğine dikkat çeken Tezer, Cenab-ı Hakk’ın kulunu imtihan etmek maksadıyla bir takım hallere giriftar ettiğini dile getirdi. Musîbet kelimesinin kavram olarak ‘isabet’ kelimesiyle aynı kökten geldiğine, dolayısıyla musîbetlerin bizzat Cenabı Hakk’ın dilemesi ve izniyle ‘isabet eden hâller’ olduğuna vurgu yapan Tezer, âyet-i kerîmede buyurulduğu şekilde mü’minlerin musîbetlere maruz kaldığında “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn” (Biz Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz) dediklerini hatırlattı.
EN BÜYÜK MUSÎBET İMANSIZLIK VE İMAN ZAAFİYETİ
“Masumların umumî musîbetlerde zarar görmelerini nasıl izah edebiliriz? Allah’ın şeat ve adaleti buna nasıl müsaade eder? Masumların rahmetten hissesi nedir?” sorularına da, Risale-i Nur’daki hakikatler ışığında Musîbetlerin Dili kitabından satırlarla dikkat çeken Tezer, son olarak Bediüzzaman’ın “Asıl musibet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir. Musîbet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir” sözünü hatırlatarak “Üstad Bediüzzaman Hazretleri, ‘imansızlığı, iman zaafiyetini’ en büyük musîbet olarak görmüş ve hayatı boyunca mesaisini ‘iman’ üzerine teksif ederek, bu en büyük salgın hastalığa karşı Kur’ân eczanesinden aldığı imanî deva ve şifalarla mukabele etmiştir. Bizler de onun mesleğini devam ettiren bir şahs-ı manevî olarak, inşaallah tâ kıyamete kadar, insanlığın bu büyük musîbet ve hastalığına karşı iman ilâçlarını etrafımıza yaymaya devam edeceğiz” dedi.