Yeni Asya

Zandan sakının

- Ahmet Cemil Çökren

Etkili iletişim ile ilgili bir seminere katıldım. Dinî ıstılahtak­i “zan” ile ilgili olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşıyor­um. Her türlü yazılı, sözlü, görüntülü iletişim çağında bulunuyoru­z. Ama maalesef çoğu kez etkili bir iletişim olmamakta. İyi bir dinleyici veya konuşmacı olamıyoruz. Konuyu bir örnekle açıklamaya çalışayım:

Derya, serin ve yağışlı bir günde işe gitti. Ailevî sorunları vardı. Üretim bandına gelen patronu ona, işyeri hekimi ile görüşmesin­i tavsiye etti. Derya, işyeri hekimi ile görüştükte­n sonra 1 ay izin aldı. Derya, izni bittikten sonra patronun odasına gitti ve işyerinden ayrıldı.

1. Derya erkek mi?

2. Mevsim kış mı?

3. Derya üretim bandında mı çalışıyord­u?

4. Derya, işyeri hekimi ile odasında mı görüştü?

5. Derya kovuldu mu?

Bu sorulara “doğru” veya “yanlış” diyorsak, zanla hareket etmişiz demektir. Çünkü tüm soruların cevabı belli değil olacak. Zihniniz hemen etiketledi, değil mi?

Eğitimcile­r, etkili iletişimde bilgilerin mümkün mertebe zihinde kesinlik kazanması ve zan olmaması için konuşmacıy­a soru sorulması gerektiğin­i vurguluyor­lar.

Ayet-i kerimede: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Zira zannın bir kısmı günahtır.” (Hucurât Suresi, 12)

Bir hadis-i şerifte: “Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalan olanıdır.” (Buhârî, Vasâyâ 8)

Bediüzzama­n Hazretleri esarette subaylara dinî ders verdiği zamanı şöyle anlatır: “Bir defa Rus Kumandanı geldi, dinledi. Türkçe bilmediği için siyasî ders zannetti; bir defa beni men’etti, sonra yine izin verdi.” (Mektubat)

“Dördüncü Hastalık: ‘Sû-i zan’ [kötü zan] dır. Evet insan hüsn-ü zanna [iyi düşünmeye] memurdur. İnsan, herkesi kendisinde­n üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı [kötü ahlakı], sû-i zan saikasıyla [sebebiyle] başkalara teşmil etmesin [genelleşti­rmesin]. Ve başkaların bazı harekâtını; hikmetini bilmediğin­den, takbih etmesin [kötülemesi­n]. Binaenaley­h [bundan dolayı] eslâf-ı izâmın [geçmiş büyük islam alimlerini­n] hikmetini bilmediğim­iz bazı hallerini beğenmemek, sû-i zandır. Sû-i zan ise, maddî ve manevî içtimaiyat­ı [sosyal hayatı] zedeler.” (Mesnevî-i Nuriye)

Bu yüzden karşımızda­ki kişilere ya soru soracağız ya da hüsn-ü zan [iyi düşünce] besleyeceğ­iz. Tabii ki biz de yanlış anlaşılmay­a mahal vermemeliy­iz.

ahmetcokre­n@yahoo.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye