Gıybetten kaçınmak
Gıybet; bir müslümanın yüzüne karşı söylediğinde hoşlanmayacağı şeyleri arkasından gıyabında konuşmaktır. Gıybet mühim bir kul hakkı, insanı âhirette ilâsa sürükleyen büyük bir günahtır. İnsanlar sohbet ederken çoğu zaman farkına bile varmadan gıybet bataklığına düşüverirler. Günah işlediklerini bile düşünmeden, “Doğruları konuşuyoruz.” diye kendilerini avuturlar. Gıybetin en tehlikeli tarafı da işte budur.
Gıybet yapan kimseler çoğu zaman söyledikleri şeyin doğru olduğunu ifade edip bu hareketin “Niye gıybet olsun ki?” şeklinde ifade edebiliyorlar. Kişi doğru dese zaten gıybettir. Söylediği şey yalan ise iki katlı çirkin bir günahtır. Yani o zaman hem gıybet hem iftira olmuş oluyor. Günümüzde insanların en çok işledikleri günahların başında gıybet gelmektedir. Gıybet çok kolaydır ve zevklidir. Kişi kendini kontrol etmezse bu çirkin fiili saatlerce işler. Şeytan da zaten desise ile bu hareketi onun zevkle yapmasına yardımcı olur.
İnsan kendi aleyhinde gıyabında başkalarının konuşmalarından hoşlanmaz, rahatsız olur. Bunu yapan kimselere kızgınlığını, öfkesini hemen belli eder. Peki, nasıl oluyor da kendisi başkasının hoşlanmayacağı şeyleri arkasından konuşuyor? Gıybetle ilgili bazı hadislere bakalım:
Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“mi’raca çıkarıldığımda ben bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğun yanından geçtim.
– Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir? diye sordum.
– Bunlar, (gıybet etmek suretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır, cevabını verdi. (Ebû Dâvûd)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.”(buhârî)
Ebû Said el-hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsan sabahlayınca, bütün organları dil’e başvurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah’dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.” (Tirmizî)
Kuran-ı Kerim’de Hücurat suresinde Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizin arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, Ayet 12)
Buradan anlıyoruz ki gıybet şiddetle yasaklanmıştır. İnsanları seven ve medeni bir toplum içinde yaşayan böyle zararlı bir harekete girmez. Canavarcasına arkadaşını diş ile parçalamak olan bu fiili işlemez. Kardeşliğe zarar veren gıybeti yapmak akıllı insanların işi değildir. Çekiştirmek; yani birinin arkasından hoşlanmayacağı şeyler söylemek, yukarıdaki ayette belirtildiği gibi ölü bir insanın etini yemek kadar iğrenç görülmüştür.
Gıybet, içi düşmanlık hissi ile dolu, kıskanç ve inatçı kimselerin kullandıkları bir silahtır. İzzet-i nefis sahibi kimseler bu pis silaha tenezzül etmezler.
Ancak birkaç husus gıybetten sayılmamıştır.
Birincisi: Haklı bir kimsenin hakkını alabilmesi için vazifeli adama durumu izah etmesi.
İkincisi: Bir kimsenin başkasıyla işbirliği yapacağı zaman art niyet olmadan “Onunla işbirliği yapma çünkü zarar göreceksin”demesi.
Üçüncüsü: Maksadın anlaşılması için tahrip edilip tanınması dolayısıyla “O serseri ve topal adam filan yere gitti” demek.
Dördüncüsü: Gıybet edilen adam fenalıktan utanmıyor. Belki yaptığı kötülükle iftihar edip üstelik bunu açıktan yapıyor. (Mektubate, s.12)
“Bir kimse gıybet ettiyse veya isteyerek dinlediyse o vakit “Allah’ım! Bizi ve gıybet edilen kişiyi bağışla”demeli. Sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse“beni helal et”demeli.”