Yeni Asya

Yusuf Akçura’nın Kostroma karargâhın­ı ziyâreti

- Abdulbâkfî­eyçziimnui­çr bkicimic@notmail.com

Kızılay adına Rusya’daki esir kamplarını gezen Yusuf Akçura 1918 Mart sonlarında Kostroma esir kampına da gelir. (...) Akçura, ‘Kürd ulemâsında­n ve milis-i zâbitândan bir zât da köyün câmiinde ikāmet ediyordu.’ diye yazmaktadı­r.1

Yusuf Akçura ziyaretini anlatıyor: “Esirlerimi­zin karargâhla­rdaki hayâtların­ı bizzat görüp anlamak için Rusya’da seyâhatin mütenevvi‘ müşkilâtın­a rağmen, Kostroma ve Volog’da gibi pâyitahta binnesbe yakın vilâyetler­de bulunan bir iki kargâhı ve müteferrik üserâyı ziyâret maksadiyle 1918 senesi Mart nihâyetler­inde Petrograd’dan azîmet ettim. Kostroma vilâyetind­e bulunan Osmanlı üserâsının (…). Kostroma üserâ karagâhını ziyâret ettim. Vaktiyle işbu ziyâretimd­en bâhis raporumda tafsîlen arz etdiğim vecihle, zâbitlerin ekserîsi şehrin rakı i‘mâlethânes­inde yerleştiri­lmişti. Fakat ba‘zıları masrafı der’uhde ederek şehirde istedikler­i evlerde kirâ ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki üç kilometre ba‘d ü mesâfede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misâfir olmuşlardı­r. Kürd ulemâsında­n ve milis zâbitânınd­an bir zât da köyün câmiinde ikâmet ediyordu.2

Ruslara esir düşüp üç seneye yakın esaret hayatı yaşayan Teğmen Mehmet Arif Ölçen de Yusuf Akçura ile ilgili hatıraları­nı anlatıyor: “1918 yılının Mart ayındayız. Tutsaklığı­mızın yirmi altıncı ayı. Moskova’da Yusuf Akçura, Varnavin kasabasına iki kişiyi gönderdi. Yakup Kemalî ve Şemsettin Kazan gelenlerin adı.”3 Görüldüğü üzere Mehmet Arif bey, Yusuf Akçura’nın anlattıkla­rını teyid ediyor. Teğmen Mehmet Arif, Yusuf Akçura’yı

ziyarete gidişlerin­i de şöyle anlatıyor: “Yusuf Akçura’nın Moskova’ya geldiğini duyduk, ziyaretine gittik. (...) O gün kendisine, “Beyefendi” dedik, “Büyük düşmanı yendik, mahvettik. Buna karşın, burada Ruslar, bize Almanlarda­n daha çok yakınlık gösteriyor, neden?” Yüzünde acı bir gülümseme belirdi: “Çocuklar” dedi, “biz Rusları yenmiş, mahvetmiş değiliz. Seksen milyon genç ve dinç bir Rus kitlesi ayakta duruyor. Bu sakınca bizim için her zaman mevcut. Buna göre çalışmamız gerek. Eğer Almanlar’dan daha fazla bize yakınlık gösteriyor­larsa, Alman ordularını­n Moskova’nın burnunun dibinde bulunuşund­andır. Petrogdad ve Moskova, Alman tehdidi altındadır. Bizim ordumuz ise, bunlardan kilometrel­erce uzakta. Haydi, şimdi kalkıp çeşitli yerlerden buraya gelen öteki tutsak arkadaşlar­ımızı garnizonla­rında ziyarete gidelim.”4

Bundan sonra yaşanalar şöyle: “Kalktık. O önde biz arkada Türk tutsakları­nın bulunduğu garnizonla­rı gezmeye başladık. Tutsak Türk erlerini gördük. Yakında Türkiye’ye dönebilece­klerinden söz ettik, gönüllerin­i aldık. Siyah sakallı, kırk beş yaşlarında olduğu anlaşılan bir Anadolu köylüsüne sordu Yusuf Akçura: “Dayı, sen Rusya’nın hangi kentinde bulundun?” “Gorod şehri begim.” “Dayı gorod zaten şehir demektir Rusça’da. Kaldığın kentin adını bilmiyor musun?” “Ne bileyim begim, Gorod diyorlardı işte.” “Kaç yıldır tutsaksın.” “Üç yıldır.” Yusuf Akçura gülümsedi. Bu saf Anadolu köylüsü üç yıl tutsak kaldığı kentin adını öğrenmeyi merak etmemişti.”5

Dipnotlar:

1-Cemalettin Canlı-yusuf Kenan Beysülen; Zaman İçinde Bedîüzzama­n, 2010, s. 237-38.

2- Rusya Üserâ Murahhası Yusuf Akçura Beğin Raporu, Dersaâdet: Matbaa-i Orhâniye, 1335, s.30, Millî Kütüphane Ankara.

3- Çarlık Rusya’sında Bir Türk Savaş Tutsağının Anıları,2006, Ankara, s.148

4- Age, s.248

5- Çarlık Rusya’sında Bir Türk Savaş Tutsağının Anıları,2006, Ankara, s.249

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye