Yunan cephesinde bozgun
Deprem korkutuyor. Oysa, bu korkunun insanlara bir faydası yok. Bu korkunun ölümlere ve yıkımlara da bir faydası yok. Depreme karşı en büyük fayda, önce tedbir almakta, sonra da tevekkül etmekte saklıdır.
Depremin kendisi gibi, devam eden artçı şokları da korkutuyor. Öyle ki, bazı kimselere daimî bir korku veriyor. Onları panikatak bir ruh haline sevk ediyor. Gerçekte, bu da yersiz ve gereksiz bir korkudur. Sarsıntı anında bazı kimselerin pencereden, yahut yüksek balkonlardan aşağıya atlayarak kendine daha çok zarar vermesinin sebebi işte bu yersiz korkudur. Ciddi telkinlerle, bu halin önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor.
Peki nasıl? Kurân ve Kurân’ın malı olan Risâle-i Nur kaynaklı aşağıdaki satırlar, işte bu meselenin sırrını izah ediyor.
*
Kurân’da doğrudan deprem sarsıntılarından söz eden sûre Zilzâl Sûresidir. Sûre “İzâ zulziletil ardu zilzâlehâ” diye başlar. Sözler isimli eserin 14. Söz bölümünde bu mevzu ile alâkalı şu ifadeler yer alıyor: “Şu sûre katiyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor, bâzan da titriyor.”
Demek ki, yerde duyulan deprem sarsıntıları, öyle kendi kendine ve lâlettayin şekilde olmuyor, her şey gibi o da emir altında hareket ediyor.
Aynı eserde, ayrıca mühim bir suâl ve cevap faslı var ki, aklı başında olanları ciddiyetle düşünmeye sevk ediyor. Dahası, sûalin “Mânevî ve ehemmiyetli bir cânibten” geldiği hatırlatılarak, zelzele münâsebetiyle mukabil olarak verilen tatminkâr cevaplar var.
Söz konusu suâllerden biri şöyledir: Zelzelenin maddî musîbetinden daha elîm, mânevî bir musîbeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve me’yusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek, dehşetli bir azab vermesi nedendir? (Age)
Demek ki neymiş? İnsanlarda, zelzelenin
Mayıs 1919’dan beri süre gelen Anadolu Savaşında (İstiklâl Harbi) Yunan ordusunun mağlubiyetine sebebiyet verdikleri için Küçük Asya Ordusu Başkomutanı General Georgios Hacıanestis (1863–1922) ile başbakanın da dahil olduğu beş kabine üyesi 28 Kasım 1922 tarihinde idam cezasına çarptırıldı.
İdam cezası 2 Aralık’ta infaz edildi. Buna rağmen, Yunan cephesindeki bozgunda yine de herhangi bir iyileşme, bir rahatlama sağlanamadı. Bozgun hali zincirleme şekilde devam edip gitti.