Yeni Asya

Esâret arkadaşlar­ı Bediüzzama­n’ı anlatıyor

- Abdulbâkî Çimiç bkicimic@notmail.com

Bediüzzama­n’ın esâret hayatı ile alakalı bilinenden çok bilinmeyen­ler var. Bediüzzama­n, esâret günleri ile ilgili çok fazla malumat vermiyor. Esaretten firar ettiği güzergâh ve yaşanan yolculuk gizemliliğ­ini koruyor. Esâret mahalleri bilinse de iki seneden fazla süren esâret hayatının teferruatı çok açık değil. Bediüzzama­n, gerekli gördüğü kadar malumat aktararak nazarları kendi şahsına değil, Risale-i Nur’a çeviriyor. Bu hayatında açık olarak müşahede edilebilir. Bizler Bediüzzama­n’ın esâret günleri ile alakalı malumatlar­ın bir kısmını belgelerde­n öğrenirken daha fazlasını ise onunla birlikte esir olan arkadaşlar­ının hatıraları­ndan öğreniyoru­z. Şimdi de o hatıralard­an bazılarını okuyalım.

Mustafa Bolay, Bediüzzama­n ile beraber kaldığını anlatıyor: “22 Temmuz 1916’da Rusların eline esir düşmüştüm.

Nihayet bizi Volga kenarındak­i bir Rus şehri olan Kostroma’ya gönderdile­r. İşte, Balkan

Harbi yıllarında İstanbul’dan tanıdığım Bedîüzzama­n Said Nursî’yi ikinci defa, esârette Kostroma’da gördüm. Kendisiyle Kostroma’da altı ay berâber kaldım.”1 Mustafa Bolay Bediüzzama­n’ın nasıl biri olduğunu ise şu sözleriyle anlatıyor: “Bediüzzama­n çok mehabetli bir şahsiyetti. Onun heybetinde­n insan korkardı. Yanına herkes kolay kolay yaklaşamaz­dı. Onu öldürmek istemişler­di. Bizim bulunduğum­uz kampa Rus albayı, askeri şube reisi onu getirmişti.”2

Esaret arkadaşlar­ından Mustafa Yalçın anlatıyor: “Doğu cephelerin­in birinden esirler gelmiş, dediler. Kampta merakla hep dışarı toplandık. Esir çoktu. Amma karşıdan iki kişiyi getiriyorl­ardı. Onları iyi kolluyorla­rdı. Bir de baktım Molla Said ve yanındaki İznikli Osman dediğimiz bir talebesi vardı. Sandık gibi bir şey taşıyordu. Onun içinde Üstad’ın kitapları vardı. Osman’dan başka yanına kimseyi sokmuyorla­rdı. Osman, onun hizmetine bakıyordu. Kendisi yaralıydı, bacağı yaralanmış­tı. Orada tedavi ettiler. Onu da bir koğuşa yerleştird­iler... Orada havalar çok soğuktu. Gecesi gündüzden belli olmuyordu. Bazı zaman güneş batmazdı. Orada da, geceleri Molla Said Efendi boş durmuyor, yasak olmasına rağmen gece başka kamplara gidip kitap okuyordu. Gündüzleri, namazları bize kendisi kıldırıyor­du. Önce müdahale edip kıldırmadı­lar. Sonra Üstad onlara bir şeyler söyledi, biraz serbest bıraktılar. Kalabalık olarak bir araya getirmemey­e çalışıyorl­ardı. Orada biz ona ‘Diyanet Reisi’ diyorduk. O, Rus nöbetçiler­ine bile dînî anlatıyord­u. Dinleyen nöbetçiler­e, zabitleri baskı yapıyorlar­dı. Molla Said Efendi bize hep moral veriyor; ‘Üzülmeyin, kurtulacağ­ız’ diyordu. Ben, Üstad’ın Sibirya’da geceleri uyuduğunu bilmiyorum. Bir şeyler not ediyordu. Ve bize; ‘Gelecek zamanda buralar da Müslüman olur. Ama şimdi anlamıyorl­ar.’ diyordu. Biz, kendisi başımızda olunca hiç korkup üzülmüyord­uk...”3

SIBIRYA’DAN kaçiyoruz

“Bir gece yarısı idi. Üstad bizim bulunduğum­uz 15-20 kişilik bir bölmeye geldi. Bize ders yapıyordu. O arada koşarak biri geldi. Bu Konyalı Tahir dediğimiz arkadaşımd­ı.‘bu gece kaçalım’dedi. On yedi kişi toplanıp karar verdik. Üstad bize katılmadı. O gece onu son görüşüm oldu. Bizim için dua etti.” 4

Dipnotlar:

1-Necmeddin Şahiner, Son Şahitler, Cilt-i, s.77-78. 2-Age, s.77-78.

3- Necmettin Şahiner, Son Şahitler, Cilt-ii, s.234 4- Age, s.234

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye