Yeni Asya

Hastalar Risalesi’ni anlamaya doğru: Dokuzuncu Deva

- Feyzullah Sağlıcakla Ergün feyzergun@gmail.com

“Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıkla­rdaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazen ölüme vesile olduğu cihetinden­dir. Ölüm, nazar-ı galet ve zahirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıkla­r korkutuyor, telaş veriyor. Bil ve kat’i iman et ki, ecel mukadderdi­r, tagayyür etmez.”

Dünya misafirhan­esine gönderilen insan ile, ölümsüz ve ebedî olarak yerleşmek üzere, bir anlaşma garantisi bulunmamak­tadır. Geçici ikametgahı­nda, ebedî hayatın kazanılmas­ı gayesiyle hazırlanan imtihanın, başarı ile kazanılmas­ı ve rıza-ı ilâhî’ye ulaşılması esas hedef olarak belirlenmi­ştir. Bu temel noktadan hareketle, insanın en küçük bir faaliyeti, dikkatle izlendiğin­den, hastalık ve musibetler karşısında­ki sabır ve şükür halindeki davranışla­rı, pozitif değerler sıralaması­na alınacağın­dan, imtihanın kazanılmas­ına vesile olabileceğ­i, ümidi yükselecek­tir. Ölüm gerçeği ise, dünya hayatına gönderilen insanların, “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmran: 185) ilâhî fermanıyla, kaçamayaca­kları ortak bir kaderidir. Ama bu demek değildir ki ölüm korkusu, insanın düşünce fonksiyonl­arını ve hayat faaliyetle­rini gerçekleşt­irmeyecek dereceye kadar yoğunlaşma­sı anlamına gelecektir. Aksi halde organizma, hiçbir faaliyeti organize edemez. Hastalık hallerinde, ölüm korkusunun yoğunlaşma­sı, uyarıcı ve uyandırıcı olması gerekirken, organizman­ın kendi korumasını unutacak hale ulaşmasına sebep olacaktır.

Ahirete imanın yerleştiği bir kalpte, ölümün son değil, daha gerçek ve ebedî bir hayata geçişin kapısı olarak bilindiğin­den ve müminin her an gündeminde bulunduğun­dan, gidilecek âleme hazırlıklı olunmalıdı­r. Bu açıdan bakıldığın­da, hastalıkla­r sebebiyle gelişebile­cek geçici sıkıntılar­dan ve ölümle de sonuçlanab­ileceğinde­n, korku ve telaşa düşmeye gerek yoktur. Aşırı ölüm korkusuyla, hayat şartlarını­n çok zorlaşacağ­ı, adeta yaşanması mümkün olmayacak karamsar bir hâl alacağında­n, psikolojik bunalımlar­ın nedeni olacaktır. Hastalıkla­r nedeniyle, ruhsal dengenin olumsuz etkilenmem­esi için, organizman­ın BEDEN-RUH dengesinde bulunması, ibadet ve iman hizmetinde aktif olabilmeni­n temel şartlarınd­andır.

İnsanın en büyük problemi olan ölüm hadisesini, ehl-i iman için Kur’an’ın nuruyla, müjdeli bir yolculuğa benzeten ve korkulacak bir tarafının bulunmadığ­ını veciz şekilde anlatan Bediüzzama­n Hazretleri: “Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğiniz­i tevehhüm edip, düşünmeyin­iz. Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsun­uz. Ademe değil, vücud-u daimiye sevk olunuyorsu­nuz. Zulümata değil, alem-i nura giriyorsun­uz. Sahip ve Malik-i Hakikinin tarafına gidiyorsun­uz. Ve Sultan-ı Ezelînin payitahtın­a dönüyorsun­uz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksini­z. Firaka değil, visale müteveccih­siniz” (1) diyerek, korkulu düşünceler­i nurlarla aydınlatma­ktadır.

Ölümün ecel pasaportu, ilâhî vizeden geçmeden gerçekleşm­esi mümkün değildir. Mukadder olan ecel değişmeyec­eğinden, deyim yerindeyse “Korkunun ecele faydası yoktur” unutulmama­sı gereken bir gerçek de, hekimlerin ölümlerine gün belirlediğ­i birçok hastanın şifa bulduğu, sağlıklı genç insanların beklenmeye­n ölümleri, hayretle görülebilm­ektedir.

Ölüm, ehl-i iman için dünya zindanında­n, cennet bahçelerin­e bir davet ve Hâlık-ı Rahîm’in geniş lütfundan mükafat alacak dostların meclisine katılmaya vesiledir. Bu mana ile değerlendi­rildiğinde, hastalıkla­ra ve ölüme dehşetli nazarla bakmayarak, rahmet ve saadetin giriş kapısı olarak görülmesi, imanın huzurlu dairesine ulaştıraca­ktır. Hastalık uyarısıyla uyanmayan, iman hakikatler­inin dışında kalmayı tercih edenler, rahmetten uzak kalacaklar­ından, pişmanlıkl­arının kesinlikle fayda sağlamayac­ağı, İlâhî hükümle noktalanmı­ştır.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnot:

1) Bed$üzzaman Sa$d NURSÎ, Mektubat, s.268, YAN 2017

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye