Talebeler olarak da meşveret ederdik
970-80’ler, hizmet, dershane hayatı ve neşriyat faaliyetleri fevkalade bir aşk, şevk ve hareketli dönemlerden birisiydi. Öğretmenler başta olmak üzere esnaf ve talebeler arasında güzel bir dayanışma vardı. Dersler heyecanlı ve zevkli geçer, dershaneler cıvıl cıvıldı.
Medrese-i Nuriyede kalanlar olarak birinci işimiz Risale-i Nur’u okumaktı. Çünkü, 4, 5 senelik üniversite devri talebenin en zengin, en çok vaktinin bulunduğu, iş ve aile hayatı gibi mesuliyetlerinin bulunmadığı bir zaman dilimi. Risale-i Nur’u okumayı dört yılda hallederdik.
O zaman da tabii ki birçok sıkıntılar vardı. Zira, problemsiz bir dünya yoktur. İnsan, imtihan, hizmet ve faaliyet olan yerde kaçınılmazdır zaten. Zira, hem bunlarla, hem de biribirimizle imtihan edilmekteyiz. Hatırlayalım ki, Peygamberimizin (asm) hane-i saadetlerinde bile bazı problemler yaşanmıştır. Asr-ı Saadette yaşanmıştır. Zira, “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.” (İşâratü’l-İ’câz, internet, s. 71.)
Dershanelerde kalan talebeler olarak düzenli meşveret ve iş bölümü yapardık. Hem dershane içi hem de cemaatle olan münasebetlerimizi meşveret ederdik: Her hafta, herkesin bulunduğu Pazar günü sabahı namaz ve tesbihatından sonra Yirmi Birinci Lem’a olan İhlas Risalesi’ni dönerli olarak okurduk. Ardından meşverete otururduk. Risale-i Nur okumalarını gözden geçirir, problemlerimizi tesbit eder, hal çarelerini müzakere ile kimin ne yapacağını kararlaştırır; dershane temizliğine geçerdik. Hizmet notlarımızda şu madde de var: “Dershane temizliği, dershane hizmetlerimizin önemli bir hususiyetidir. İslamın emri, Hz. Peygamberin (asm) sünneti aklın ve sıhhatin gereği olan temizlik, dershanelerin önemli bir şartıdır. Dershane temizliği dört kademede düşünülmelidir: Saatlik ve günlük temizlik, haftalık temizlik, aylık temizlik, yıllık temizlik…” gibi hususlar teferruatlı olarak belirtilir… Sonra kahvaltıya otururduk. Peşinden bir ağabeyimizin sohbeti veya sosyal faaliyet varsa, oraya giderdik. Mesela, rahmetli Mehmet Kutlular ağabeyin Cağaloğlu’daki gazete binasında yaptığı sohbetlere iştirak ederdik. Dersten sonra da varsa başka bir faaliyete geçer; akraba, arkadaş, müze veya bir belde ziyareti yapardık.
Bütün bu işleri meşveretle ve birlikte yapardık. Zira, “Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir; gıptakârâne müzâhameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur, hizmetini tekmil eder. (Lem’alar, s. 170.)