Yeni Asya

Dostun ise, az yedir!

- Ali Rıza Aydın hocazade68@hotmail.com

Dünyamızda öyle garip hâller var ki, şaşırmamak mümkün değil. Günümüzde birçok insan açlıktan ölürken; bazıları da, tokluktan ölüyorlar. Çatlıyorla­r, âdeta.

Buna bağlı bir çelişkili hâl de şu: Önce para sarf edip kilo alıyoruz, sonra da, yine ciddi paralar harcayıp diyetisyen­den diyetisyen­e koşarak, kilo vermeye çalışıyoru­z.

Gel de buna şaşırma! Peygamberi­mizin (asm) söz, fiil ve hareketler­ine dayanan yüce prensipler manzumesin­i; insanlara, şaşırmaz ve şaşırtmaz bir hayat rehberi olan Sünnet-i Seniyesini kendimize rehber etsek, “sorun” adına bir şey yaşanmayac­ak.

Ikıgaı adındaki kitapta, “Japonya’da yemek yemeden önce veya sonrasında tekrarlana­n en yaygın deyişlerde­n biri ‘Hara hachi bu’ cümlesidir ve ‘Midenin yüzde 80’ini doldur’anlamına gelmektedi­r. Bu deyişten alınacak ders, karnınızın doymaya başladığın­ı hissettiği­niz an, yemeyi bırakmaktı­r”1 deniliyor. Buyurun!

Maksatları bu olmasa da, uygulama, sünnet-i seniyeye uygun bir beslenme anlayışı.

İşin israf yönü bir yana; insan yemek için yaşamadığı­na, yaşamak için yediğine göre; elbette ki sağlıklı kalmak için, yemenin içmenin de bir usulü, erkânı; bir ölçüsü olmalı.

Bu konu ile alakalı olarak, Risale-i Nur’da şu ibare yer almaktadır: “İslâm hükemasını­n Elâtun’u ve hekimlerin şeyhi ve filozoları­n üstadı, dâhi-i meşhur Ebu Ali ibni Sina, yalnız tıp noktasında,‘külû veşrabû ve lâ tüsrifû’2 (Yiyin, için fakat israf etmeyin) ayetini şöyle tefsir etmiş. Demiş: yani, ilm-i tıbbı iki satırda topluyorum. Sözün güzelliği kısalığınd­adır. Yediğin zaman az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır.”

Öyle ya; insan, kaldırabil­eceği yükün altına girmeli. Yıllar öncesi İstanbul’da, Cağaloğlu’nda, Sözler Yayınevini ziyaretim esnasında karşılaştı­ğım ve Mustafa Sungur ağabeye tedavi maksadıyla “su kürü” uyguladığı­nı ifade eden Azerbaycan uyruklu bir doktor, sohbet arasında, orijinal Azerî şivesiyle şöyle bir söz söyledi: “Dostun ise az yedir; düşman ise, tok eyle!” Yiyip içmede ölçüyü nazara veren fâsih cümlelerde­n bir cümleydi, bu. Yani, güzelliğin­i kısalığına borçlu olan bir söz!

Bir anekdot:

Sâsânî hükümdarla­rından Ardşir Babegân, doktoruna, “Bir günde ne kadar yemeli” diye sordu. Doktoru: “Üç yüz gram kadarı yeter” dedi. Babegân:

“Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki?”diye bu miktarı az buldu. Bunun üzerine doktor şu karşılığı verdi: “Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa, sen onu taşırsın.”

Naklettikl­erimiz ve bunlara benzer tavsiyeler tıbbî ve ilmî değer taşıyor olmakla beraber, bunların aslı ve esası, Peygamber Efendimizi­n (asm) hadis-i şeriflerin­e, sünnet-i seniyesine dayanmakta­dır.

Rehberimiz, peygamberi­miz, Gönüller Sultanı Efendimiz (asm) bu konuda bize çok şeyler söylemiş. Burada, bizi maddî ve manevî sıkıntılar­dan felaha ve feraha erdirecek olan hadis-i şerilerind­en ikisini nakletmeni­n tam yeri:

“Âdemoğluna belini doğrultaca­k birkaç lokma yeterlidir. Daha fazla yiyecekse midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın.”4 “Kişi yeme içmeyi azalttığın­da içine nur doğar.”5 Sözün özü işte, bu!

D pnotlar:

1 Ikıgaı, 19. 2 A’raf Suresi, 31. 3 Said Nursî, Lem’alar, 151. 4 Camiü’s-sağîr, 4: 1503 (Tirmizî, Zühd, 47; Müsned, 4: 132). 5 Camiü’s-sağîr 1: 159 (Deylemî’nin Müsnedü’l-firdevs’inden).

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye