Fıtrat, fıtri olmayanı reddeder atar
Gündemi sık sık meşgul eden olayların başında geliyor, sokak hayvanlarının durumları. Ben de bir veteriner hekim adayı olarak bu konuyu ele almaya karar verdim.
Tabii bu konu ile alakalı çok fazla farklı görüş bulunuyor. Hayvanseverler, Veteriner hekimler, siyasiler ve halkın aklında fikirler cirit atıyor kısacası Bediüzzaman’ın da dediği gibi ‘çok silik söz ticarette geziyor siz mihenge vurmadan almayınız’.
Ben de üç yıllık veteriner fakültesi deneyimim ile Kur’an Sünnet ve Risale-i Nurları imtizac ettirmeye çalıştım ve mihenge vurup siz değerli okuyucularımıza aktarmaya karar verdim.
Sokak hayvanlarının kısırlaştırılması ne kadar doğru? Bir Müslüman olarak biz neler yapmalıyız? gibi sualleri sizlerle beraber bulmaya çalışacağız. Herkesin bir fikri var bende hürüm benim de bir fikrim var diyerek başlayalım inşallah.
Carnivor olarak adlandırıldığımız etçil sınıfına dahil olan kedi ve köpek aileleri gelişen dünyada bizlerle hem evlerimizi hem de sokakları paylaşıyorlar. Kimimiz onlara muhabbetle yaklaşırken kimimiz korkuyoruz ve bazı kimseler ise var ki bu mahluklardan nefret ediyorlar.
Öncelikle Allah’ın her varlığı bir fıtrat üzerine yarattığını unutmayalım. Carnivor olarak adlandırdığımız bu hayvanların ise fıtratında avlanmak, özgürce kendi habitatında yaşamak var. Asıl sorun bizlerin kendi fıtratımızı bozduğumuz gibi hayvanların dahi fıtratını bozduğundan kaynaklandığı kanaatindeyim ki hayvan etholojisini (davranışlarına) ve psikolojisine baktığımızda da doğal ortamında rahat bırakılmayan hayvanların eskisine nazaran hırçınlaştığı farklı davranışlar gösterdiği araştırmalar ile sabit olup bunun tam zıddı olarak da bazı fizyolojik fonksiyonları örneğin kısırlaştırmalar ile üreme fonksiyonunun zorla elinden alınan hayvanlarda ise eşey hormonlarının eksikliğine bağlı durgunluk halleri baş göstermektedir.
Sokakta yaşayan hayvanlar eğer beşerin bulaşık eli onların hayatına karışmaz ise fıtratları gereği hayatta kalabilecek kabiliyeti elinde barındırıyor ki bu özelliği ve fonksiyonları elinde bulunduramayan diğer hayvanlar Allah’ın koyduğu düzen ve intizam dahilinde bu dünyadan erkenden göç ediyor fakat beşer betonarme binalarını her boş bulduğu alana dikmeye başladığından beri hayvanların yaşam alanı kısıtlandı ve buna ilaveten Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez düsturu ile insanların hayvanlara gösterdiği gereğinden fazla merhamet ile hayvan popülasyonları düzensiz ve aşırı bir artışa geçti. Bu durumun içine şu an konumuz ile alakalı olmasa da hayvansal gıda tüketmeyen insanları da dahi edebiliriz ki bu hareketleri ile Rahmet-i İlahiye ’ye zulmediyorlar.
Bir örnek ile konumuza hemen geri dönelim: Bir gün İzmir’de bir parkta bankta otururken bir kedi rızkını aradı buldu ve bir kuş yakaladı. Yoldan geçen bir kadın ise bunu görünce kediye kuşu zorla bıraktırdı sonra kendisi gidip marketten mama alıp kediye verdi. Zahiren güzel gibi gözüken bu durum hakikat perdesinde pek de o kadar güzel değil. Hayvanları kendimize mahkûm ediyoruz, artık yemek yemeleri için bize ihtiyaçları var, avlanma alanlarını yok ettik, avlanıldığında ağzından rızkını aldık sonra kendimize mahkûm ettik daha sonra rızkının peşinde koşmayı bırakan hayvanlar kontrolsüz bir üreme periyoduna girdi, sayıları her geçen gün artan fıtratı bozulmuş bu hayvan sürülerine artık bakamayan insanoğlu daha sonra aç kalan bu hayvanların gazabına uğradı ve çözüm olarak da kısırlaştırma ve öldürme yoluna gitti.
Çok basit tabirle bir kelebek etkisidir bu. Öncelikle öldürmek bu durumu çözmek için bir çare değil. Peki neden öldüremeyiz bununla ilgili birkaç hadis ve ayet paylaşmak istiyorum:
Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rabblerinin huzurunda toplanacaklardır. (Enam 6.ayet)
Bir hayvanın yüzünü dağlayana Allah lanet etsin. (Hadis-i Şerif)
Haksız yere bir serçeyi öldürenden Allah-u Teala kıyamet gününde hesap soracaktır. (Hadis-i Şerif)
Ayet ve hadislerde görüldüğü üzere hayvan taifesi de bizim gibi bir ümmet olmakla beraber bu hayvanları haksız yere öldürmek bir çözüm yolu olarak aklımızın ucundan bile geçirmemeliyiz ki bu durumla alakalı Kastamonu Lahikası’nda Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor: çünkü mâsum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârâne şefkat etmek, o biçare hayvanlara şedit bir gadr ve vahşi bir vicdansızlıktır.
Peki artan sokak hayvan popülasyonuna ve hayvan saldırılarına karşı çözüm olarak ne yapmalıyız?
Fıtrat, fıtri olmayanı reddeder artar düsturunu şiar edinerek bir “Fıtrata Dönüş Projesi” hem ülkemiz hem de dünyamız için elzemdir. Bu projenin esasları arasında
- Hayvanlara Allah’tan fazla merhamet etmemek
- Bizlere rızık olarak gönderilen hayvanlar ile rızıklanmak bunları adem-i kabul ile reddetmemek
- Allah’ın koyduğu kanunlara aykırı davranıp hayvanların haklarını ihlal etmemek
- Kısırlaştırma yerine normal bir üreme periyodu ile hayvan popülasyonunu sınırlandırmak
- Hayvanların avlarını azaltmamak ve yapay besin ürünleri yerine kendi fıtratları dahilinde avlanmalarına izin vermek
- Masum olan hayvanların öldürülmesine müsaade etmemek
- Hayvanlar ile münasebetimize bir sınır koymak
- Onların da bir ümmet olduğunu unutmamak
Daha üzerinde çok konuşulması ve detaylandırılması gereken bir konu olsa da şimdilik burada kesiyoruz.
Hayırlı günler, sağlıcakla kalın.