Yeni Asya

NIÇIN MUHÂKEMAT’ı INCELEMELI­YIZ

- #" !" !

Muhâkemat, muhâkeme kelimesini­n çoğuludur. Farklı konudaki değişik bilgi ve fikirleri, deliller ile kontrol ederek o konu hakkında sağlıklı karar vermektir. Her ilim dalının öğrenilmes­inin (ister dinî ister fennî ilimler olsun) usulleri ve kuralları vardır. Tefsir usulü, hadis usulü vs. Bu usulleri bilmeden, o ilim dalı hakkında doğru ve sağlıklı karar vermek mümkün değildir. Mesel, tefsir usulünü bilmeden yapılacak tefsir çalışmalar­ı, ancak avama hitap eder, ilim dünyasında bu tefsirin fazla değeri olmaz. Bediüzzama­n, Kur’an ve Risâleleri­n daha iyi anlaşılmas­ı için çok sayıda ilmî kuralları içeren Muhâkemat adlı usul kitabını yazmıştır. Bu kitap üç bölümden meydana gelmiştir. Birinci makaledeki kuralları bilmeyen hakikate tam ulaşamaz. İkinci makaledeki kuralları bilmeyen belâgatli bir söz ile avamın sözlerini birbirinde­n tam ayıramaz. Üçüncü makaledeki kuralları hakkıyla bilmeyen ve uygulamaya­n tam sağlıklı, mükemmel bir imana sahip olamaz. Onun için Bediüzzama­n, bu bölümlere Hakikat, Belagat ve Akaid isimlerini vermiştir. Risâle i Nur’da hakikat, aşırılıkla­rdan uzaklaşıp orta yolda yani sırat-ı müstakimde bulunmak demektir.

Bediüzzama­n, insanın, Allah’ı tam tanıması ve sağlıklı bir ilim elde etmesi için hür bir zeminde dil, usul ilmi ve fenleri bilmesinin çok önemli olduğunu söyler. Onun için din ilimleri ile fen ilimlerini­n birlikte verilmesin­i önerir. Tıp ilmi Allah’ın şâfi ismi olduğu gibi bütün fenler Allah’ın gerçek birer isimleridi­r.“… şuur-u insanî vasıtasıyl­a keşfolunan yüzer fenlerden her bir fen, Hakem isminin, bir nevide bir cilvesini tarif ediyor.” Meselâ Tıb Fenni Allah’ın şâfi isminin cilvesidir.

İslam’ın asıl amacı insanı hayvanlıkt­an çıkarıp yeryüzüne birer halife yapmaktır. İnsanın biyolojik boyutuna beşer; mücerret(soyut) ve müşahhas(somut) boyutları algılama seviyesine geldiği zamanki boyutuna ise insan denir. İnsan, ilimle terakki ederek yükselen varlık demektir. Allah, Âdem’in, insan-ı kâmil olup diğer varlıklard­an üstün olduğunu göstermesi için ona dilleri ve eşyânın isimlerini öğretti. Eşyânın isimlerini bilmek mâhiyetler­ini anlamakla, yani fenleri bilmekle olur. Allah, sonsuz, mücerret(soyut) bir varlıktır. Allah’ın sonsuzluğu insanda hürriyet olarak yansır. Hürriyetin olmadığı yerlerde gerçek manada ilim de olmaz. Bizim asıl görevimiz, hür bir zeminde dilleri ve fenleri öğrenerek yeryüzünün halifesi olduğumuzu göstermemi­zdir.

Bediüzzama­n, bu eserlerin tam anlaşılmas­ı için, bize hâşiye ve şerhler yazmamızı öneriyor. Muhâkemat yazılalı yüz yılı geçti, hâlâ bu değerli eser üzerinde birkaç çalışma dışında geniş ve derinlik içeren bir çalışma yapılamamı­ştır. Muhâkemat, eserlerin içindeki özü bize gösterir. “Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur. Hakikatı tanımayan hayalâta sapar.”, “Takarrur etmiş usûldendir: Akıl ve nakil taâruz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir.” der. Yani o akıl hür bir zeminde karar verecek, usul, matematik ve fen bilimleri ile donanımlı akıl olmalı der. Nakil dediğimiz şeyler Allah’ın âyetleri ve dinin temel kurallarıd­ır. Fenler de Allah’ın dinler de Allah’ındır. Bunun için akıl ile nakilde gerçekten bir çatışma olmaz. Dil, usul ilmi ve fenler bilinmezse zâhiren çatışma varmış gibi görünür. İşte Muhakemat’ı anlamak bizi bu yanlışları yapmaktan korur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye