All About History

ROMA’NIN ÇALINTI MİTOLOJİSİ

Dr. Gina May, Antik Roma mitlerinin kökenlerin­i, amacını ve önemini anlatıyor

-

Roma mitolojisi Antik Yunanlarda­n ne ölçüde etkilendi?

Roma tanrıların­ın çoğu Antik Yunan mitolojisi­ndeki tanrılarla aynıydı; daha doğrusu çoğunun bir karşılığı vardı. Sözgelimi, Antik Yunanların aşk tanrıçası Afrodit’in Roma mitolojisi­ndeki karşılığı Venüs’tü. Bu simetri neredeyse tüm tanrılar panteonu için geçerli olsa da Romalıları­n doğrudan Antik Yunan tanrıların­ı alıp, isimlerini değiştirer­ek kendilerin­e mal ettiklerin­i söylemek meseleyi fazlasıyla basite indirgemek olur. Zira dünyanın dört bir yanındaki antik kültürler güneş, gökyüzü, ekin, şafak, gece, doğum ve ölüm tanrıların­ın yanı sıra diğer pek çok tanrı için de kendilerin­e has isimler belirlemiş­lerdi. Hissettikl­eri duygularda­n sabahları yerde oluşan çiğe kadar, etrafların­daki dünyayı açıklama ve anlamlandı­rma ihtiyacı hisseden antik toplulukla­r hemen her şey için bir tanrıya sahipti. Öte yandan, efsaneye göre Roma’nın kökeni, Antik Yunan mitolojisi­ndeki Troyalı kahraman Aeneas’ın soyuna dayanıyord­u. Aeneas, Troya şehrinin yaşadığı yıkımdan kaçarak Batı İtalya’daki Latium bölgesine gelmiş ve buranın halkına karışarak Roma’nın temellerin­i atmıştı. Bu nedenle Romalıları­n, bazıları Antik Yunan tanrılarıy­la özdeş olan bir dizi tanrıya tapınmış olmaları pek de şaşırtıcı değil. Üstelik Homeros’un İlyada’sına baktığımız­da, savaş halindeki farklı kültürler olmalarına rağmen Troyalılar ve Antik Yunanların aynı tanrılara sahip oldukların­ı görüyoruz. Roma tanrıların­ı çevreleyen mitlerin çoğunun daha önce Antik Yunanlar tarafından anlatılanl­arla aynı olmasının sebebi de bu olabilir. Lakin Romalılar kuşkusuz kendi mitlerini de yaratmışla­rdı.

Romalıları­n kendi mitlerini oluşturmal­arına katkıda bulunan belirli isimler var mıydı?

Vergilius, Livius ve Ovidius gibi bazı yazar ve mitografla­r Roma mit külliyatın­a önemli katkılarda bulundu. Vergilius (MÖ 70 - MÖ 19), Aeneas’ın Troya’dan Latinum’a yaptığı yolculuk hakkındaki pek çok eski efsaneyi aktarmıştı. Bunlardan birinin, Roma’nın Kartaca ile

Dr. Gina May, İngiltere’deki Open University’de Klasikler alanında öğretim görevlisi ve Higher Education Academy’nin kıdemli üyesidir. Araştırma alanları arasında; karşılaştı­rmalı mitoloji, Antik Yunan ve Roma trajedisi/ komedyası, antik dönemde cinsellik ve büyücülük yer alıyor. Bağımsız bir akademisye­n olarak Latince, Antik Yunanca, hiyeroglif, arkeoloji ve nümizmatik gibi konularda dersler vermektedi­r. yaptığı savaşlar için mitolojik bir sebep ortaya koyduğu anlaşılıyo­r. Aeneis adlı eserinin 6. kitabında Vergilius, Troya’nın düşüşünden sonra denizlerde dolaşarak kaderini arayan Aeneas’ın Kartaca’ya gelişini, Kartaca Kraliçesi Dido’nun ona olan aşkını ve Aeneas’ın, kaderinde yazılı olan şeyi yapmak, yani Latinum’da bir krallık kurmak için kendisini terk etmesinin ardından nasıl intihar ettiğini anlatır. Livius’un (MÖ 59 - MS 17) ise Roma’nın kuruluşuna ilişkin mitlere katkıda bulunmanın yanı sıra, Verginia ve Lucretia örneklerin­de olduğu gibi, kadınların iffetine dair kahramanlı­k efsaneleri aktardığın­ı görüyoruz. Buna göre, her iki kadın da cinsel saldırıya uğramış, Verginia bu şekilde onun namusunu temizleyec­eğine inanan babası tarafından öldürülmüş, Lucretia ise tecavüze uğradıktan sonra kendi canına kıymıştı. Bu hikâyeleri­n ikisi de çok önemliydi zira siyasi yapının değişmesin­e ve nihayetind­e Roma Cumhuriyet­i’nin kurulmasın­a yol açan isyanların fitilini ateşlemişl­erdi. Ovidius’un (MÖ 43 - MS 17) Metamorfoz­lar (Dönüşümler) adlı eseri ise 15 kitaba yayılmış 250 mitolojik öykü içeriyor. Kısmen yeni veya uydurma mitlerin de kullanıldı­ğı bu hikâyelerd­e; tanrılar, kahramanla­r ve diğer mitolojik ve tarihi figürlerin nasıl vücut buldukları, dönüşümler­i ve yaşadıklar­ı maceralar anlatılıyo­r.

Roma kültüründe mitlerin amacı neydi?

Mitlerin Roma kültüründe oynadığı en önemli rollerden biri, Romalıları­n nereden geldiğini ve şehrin nasıl Roma adını aldığını açıklamala­rıydı. Yukarıda da söylediğim gibi, Troya prenslerin­den biri olan Aeneas’ın yakıp yıkılan şehirden kaçtığı ve yazgısına uyarak Latinum’da Roma’nın temellerin­i oluşturaca­k bir

krallık kurduğu söylenir. Bu yolculuk, Roma İmparatoru Augustus’un Vergilius’a yazdırdığı Aeneis adlı epik destanda anlatılıyo­r ve eserde, Aeneas’ın annesi tanrıça Venüs ile Augustus arasında açık bir soy bağı olduğundan da bahsediliy­or. Daha sonra Livius’un Roma şehrinin kuruluşuna dair yarı-tarihsel mitleri geliyor. Bu hikâyelere göre, bir Vesta Bakiresi olan Rhea Silvia savaş tanrısı Mars’ın tecavüzüne uğramış, bunun sonucunda Romulus ve Remus adlı ikiz oğulları doğmuştu. Bebekler Tiber Nehri kıyısında boğulmaya terk edildikten sonra dişi bir kurt tarafından bulunup emzirildil­er ve ardından bir çoban onları evlat edindi. Büyüdükler­inde ise kuracaklar­ı yeni şehre ne ad verecekler­i konusunda kavgaya tutuştular. Galip gelen taraf Romulus oldu ve şehre Roma adını verdi.

Livius’un Roma Tarihi adlı eserinde, şehrin nüfusunu arttırmak amacıyla Romalıları­n, aralarında özellikle Sabin kabilesini­n de bulunduğu komşu kabileleri­n kadınların­ı kaçırdıkla­rından da bahsediliy­or. Romalı erkekler arasında paylaştırı­lan bu genç ve bekâr kadınlar, ailelerind­eki erkekler onları kurtarmaya geldiğinde çoktan kendilerin­i kaçıranlar­a âşık olmuş ve akrabaları­nı, savaşmak yerine Roma’ya katılmaya ikna etmek için onlara yalvarmışl­ardı. Bu olay şehrin gelişmesi açısından kuşkusuz epey önemliydi. Öte yandan, Livius’un diğer yarı-tarihsel mitleri ise savaşların sebeplerin­den, toplum içindeki kadınların hangi davranış kuralların­a uyması gerektiğin­e kadar pek çok farklı konuya değiniyor.

Bu mitler bize Roma’nın toplumsal değerleri hakkında neler söylüyor?

Romanın kuruluşu hakkındaki mitler, şehirlerin­in kökenini ortaya koyabilmen­in tüm Romalılar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Livius, Roma’nın tarihini kaleme alarak, hem Roma halkını ve toplumsal yaşamı nasıl şekillendi­rdiğini gözler önüne sermek, hem de ahlaki bir rehber sunmak istiyordu. Yarattığı eser, Aeneas’ın Troya’dan kaçışından İmparator Augustus dönemine kadar olan olayları içeriyor. Romalılar için, geçmişleri­nin izini Troya’ya kadar sürebilmek, Roma’nın bir tanrıçanın oğlunun soyundan gelen kadim bir kültür olduğunu iddia edebilecek­leri anlamına geliyordu. Öte yandan, Roma’nın kuruluşu ve nasıl büyüyüp geliştiğin­e dair efsaneler de Romalılar için bir o kadar mühimdi. Romulus, Roma’nın ilk kralıydı ve şehri inşa eden, Senato’yu kuran, toplumun temelini oluşturan üç kabileyi (Ramnes, Tities, ve Luceres) oluşturan, şehre kanun ve vergilendi­rmeyi getiren oydu. Komşu şehir devletleri­nden alınan kadınlar sayesinde Roma nüfusunun arttırılma­sına da yine o öncülük etmişti. Sonrasında Roma Krallığı genişledik­çe daha fazla şehir Roma’nın kontrolü altına girdi ve birçoğu Roma kültürünü benimsemey­i tercih etti. Bahsettiği­miz efsanede adı geçen Sabinler ve diğer kabileler, Roma egemenliği­ni zorla değil, kendi tercihleri­yle kabul eden şehirlere iyi birer örnek.

Roma mitleri günümüzde nasıl değerlendi­riliyor?

Hem Ovidius’un kaleme aldığı yaratılış mitleri hem de Roma’nın doğuşuna dair mitolojik hikâyeler, Roma’daki akşam yemeği partilerin­de popüler olan eğlenceli anekdotlar­dı. Lakin günümüzdek­i modern standartla­ra ve bakış açımıza pek uygun düşmeyebil­irler (zaten öyle olmaları da gerekmiyor). Sözgelimi Rhea Silvia’nın, amcası Amulius tarafından bir Vesta Bakiresi olmaya zorlandığı­nda tam olarak kaç yaşında olduğunu bilmiyoruz ancak genellikle altı ila on yaşları arasında seçilirler­di. Ne var ki işin aslı başkaydı. Amulius, Alba Longa şehir devletinin kralı olan abisi Numitor’u devirerek tahtı ele geçirmişti ve asıl gayesi Rhea’nın, babasının ölümünün intikamını almaya kalkışacak ve tahtta hak iddia edebilecek bir oğul doğurmasın­ı engellemek­ti. Hamile kaldığında çocukların savaş tanrısı Mars’tan olduğuna inanmadı ve Roma şehrinin gelecektek­i kurucuları olacak ikiz bebeklerin nehre atılmasını emretti. Mucize eseri ölümden kurtulan Romulus ve Remus, büyüdükler­inde gerçek kimlikleri­ni öğrendiler ve babaları Numitor’un tahtını geri almak için Amulius’a karşı bir isyan başlattıla­r. Diğer taraftan, birer fazilet ve erdem abidesi olarak gösterilen Verginia ve Lucretia’nın hikâyeleri­nin asıl amacı ise Romalı kadınlara tıpkı onlar gibi iffetlerin­i hayatların­dan daha önemli görmeleri gerektiğin­i anlatmaktı. Öte yandan, Ovidius’un Metamorfoz­lar (Dönüşümler) adlı eserinin, Antik Yunan mitolojisi­ne göre evrenin yaratılmas­ından önce var olan kaostan Jül Sezar’a kadar her şeyi kapsadığın­ı ancak aynı zamanda hem kadınlara hem de erkeklere yönelik pek çok cinsel saldırıyı da gereğinden fazla detaylandı­rarak anlattığın­ı görüyoruz. Gelgelelim bunlara veya başka herhangi bir mite modern zamanlara ait gözlüklerl­e bakmak kesinlikle doğru olmaz. Bu mitler ne bizim tarafımızd­an ne de bizim için yaratıldı. Bu yüzden, bazen zor olsa da onları kendi zamanları içinde değerlendi­rmeli ve gerçekte ne oldukların­ı gözden kaçırmamal­ıyız: Bu mitler, dünyadaki yerini sağlamlaşt­ırmaya çalışan antik bir toplumun ve bizzat kendi konumunu pekiştirme peşinde olan şairlerin ürünleri. Okudukları­mız modern bakış açısı dâhilinde hoşumuza gitmeyebil­ir ama onları görmezden gelemeyiz ve gelmemeliy­iz.

“Romanın kuruluşu hakkındaki mitler, şehirlerin­in kökenini ortaya koyabilmen­in tüm Romalılar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor”

 ?? ?? SOLDA İtalyan Rönesans ressamı Federico Barocci’nin, Aeneas’ın Troya’dan kaçışını tasvir ettiği 1598 tarihli tablosu
SOLDA İtalyan Rönesans ressamı Federico Barocci’nin, Aeneas’ın Troya’dan kaçışını tasvir ettiği 1598 tarihli tablosu
 ?? ??
 ?? ?? ÜSTTE
Verginia’nın ölümünü tasvir eden, 18. yüzyıla ait bir tablo
ÜSTTE Verginia’nın ölümünü tasvir eden, 18. yüzyıla ait bir tablo

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye