Otto Wagner, Viyana Müzesi ve Karlsplatz 100 Yıl Sonra Yeniden!
Otto Wagner, ölümünün 100. yılında Viyana Müzesi’nde kapsamlı bir sergiyle anılıyor. Viyana Müzesi ana binasının yanısıra yine müzeye bağlı olan ve birer Wagner yapısı olan Karlsplatz ve Hietzing metro istasyon yapılarında da yan sergiler mevcut. Sergi, W
Otto Wagner, ölümünün 100. yılında Viyana Müzesi’nde kapsamlı bir sergiyle anılıyor. Sergi, Wagner’in yaşamış olduğu 1841-1918 yıllarını kapsadığından, Ringstrasse’nin inşasından, 1. Dünya Savaşı’nın sonuna dek Viyana’nın geçirdiği değişime de işaret etmesi bakımından önemli. Rivka Geron Schild’in metni.
Rivka Geron Schild Viyana Müzesi’nde yer alan ve ünlü Viyanalı mimar Otto Wagner’i konu alan ana sergi toplam on iki bölümden oluşuyor: Başarının Temelleri, Viyana’yı Fethetmek, “Modern Mimarlık”, “Secession”, İmparatorluk İçin Tasarım, Karlsplatz Muharebesi, Çağdaşlar, Steinhof’da, Sınırsız Kent, Postsparkasse, Savaş Zamanı ve Wagner Sonrası
Viyana. Kronolojik bir akışa işaret eden bu sıralama içerisinde, orijinal pek çok eskiz, teknik çizim, mobilya, maket ve fotoğraf mevcut. Viyana Kent Müzesi binasının maketi girişte izleyiciyi karşılıyor. Uygulanmamış olmakla beraber bu projenin Wagner’in en önemli projelerinden birisi olduğu vurgulanıyor. Proje ve projenin hayata geçirilemeyişi, aynı zamanda ilginç bir proje yarışması sürecine de ışık tutmakta.
1918 yılındaki ölümünden sonra Viyana Müzesi’nin, Wagner’in arşivini toplamaya başladığı belirtilmekte. Wagner’in modern mimarlıktan yana olan ve tarihselciliğin önemsendiği bir dönemde oldukça tepki toplayan karşı duruşundan, belki sadece bir 10 yıl geçtikten sonra müzenin arşiv oluşturmaya başlaması
sayesindedir ki, sergideki neredeyse tüm eskiz ve çizimlerin altında, kimler tarafından çizildiği bilgisi verilebilmekte.
Wagner’i, sergide varlığı okunan dört ana eksen üzerinden anla-t-mak mümkün: Girişimcilik ve öngörü, moderni savunmak, yarışmacı mimarlık ve ekip çalışmaları. Bu dört ana eksen 100 yıl sonra hala mesleğini idealleri doğrultusunda icra etmeye çalışan tüm mimarlar için geçerli olan güncel sorunlara ve yaklaşımlara işaret etmekte.
Girişimcilik ve öngörü
Akıntının aksi yönünde, yenilikçi bir mimarlık üretimini hedefleyen her mimar gibi Wagner de, kendisine özgürlük alanı sağlayacak bir gelir kaynağı üretme arayışında olur ve Viyana’da kendisinin aynı zamanda yatırımcı ve işveren olduğu çeşitli konut yapıları inşa eder. Bu yapılardaki daireleri satar ya da kiraya verir ve elde ettiği gelirlerle, yine konut yapıları inşa eder. Böylece yeni fikirlerle katıldığı birçok yarışma projesinin maliyetini karşılayacak gelirin, dolayısı ile güvencenin kaynağını elde etmiş olur. Sergide bu konut yapılarına ait görseller ve çizimler görülebilir. Bugün çoğu ayakta olan bu yapıların her biri, Viyana’nın modern mimarlık geçmişinde önemli bir eşiğe işaret etmektedir.
Enerjisini ve kaynaklarını kendi üreten bir mimar olarak Wagner’in Viyana’ya bıraktığı önemli projelerin çoğu birer yarışma projesidir. Bazıları ise ısrarcı bir şekilde kurumların karşısına geçerek proje arzının (henüz) oluşmadığı durumlarda dahi, öneri projeler geliştirmesi sonucunda çizilmiştir. Örneğin, kendisinin “ajitasyon projesi” olarak adlandırmış olduğu bir projeyi, Karlsplatz’da henüz bir proje yarışması açılmamış iken, bir Kent Müzesi için hazırlar. Amacı, kemikleşmiş olan tarihselci tasarım anlayışının en azından sorgulanabilir hale gelebilmesi ve kentsel alanın ihtiyaçlarının fark edilmesidir. Wagner’in dinamizmi tasarımlarına da yansır; bunlar işlevsel, tarihselcilikten uzak ama yine de coşkuludur. 1911 yılında bu kez Viyana’nın kent planını oluştururken önerileri olur. Kentin metropol olma yönünde gelişmeye devam edeceğini ve bu gelişme sırasında, 30-50 yıl içerisinde kent nüfusunun ikiye katlanacağını belirtmektedir. Şehir yönetimine kentin genişlemesi ile ivme kazanacak olan konut alımlarının ve spekülasyonların kontrol altında tutulması gerektiğinin altını çizmekte, kentin altyapısının da güçlenmesine kaynak sağlayabilmek için uygun oranda vergi alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Wagner sadece mimarlığı ile değil, iş yapma usulleri, girişimciliği ve ileri görüşlülüğü ile de moderndir.
Sergi kapsamında Viyana’da savaş sonrası Wagner’in etkisi incelendiğine, yetiştirdiği öğrencilerin Wagner’in fikir ve projelerinin benzerlerini üretmekten çok öte, zamanı yakalayan ve kendi dönemleri için yenilikçi projeler ürettikleri
söylenebilir ki bu da şüphesiz yine modern bir eğitim anlayışının sonucudur.
“Modern”i savunmak
Wagner, 1896 yılında mimarlıkta tarihselciliği reddeden kitabı Moderne
Architektur’u yazar. Kitapta yapının tarihselciliğe bağımlı kalmak yerine mimarlığın zamanını yansıtması gerekliliğini savunmaktadır. En basit örneğiyle, öncülü Semper’in ince kesitli bir yapı elemanı olan demir konstrüksiyonun görünümüyle yapıyı algısal olarak zayıflatacağı düşüncesine karşın, Wagner’in malzemeyi çağın bir getirisi olarak görerek gizlemekten kaçınma eğilimi, onu “modern”e bir adım daha yaklaştırır. Wagner, 1894 yılında Viyana raylı hatların ve istasyonlarının tasarımcısı tayin edilir. Böylelikle işlevsel tasarım anlayışı bir sanat yapısında karşılık bulur ve Wagner Viyana’ya en kapsamlı dokunuşunu gerçekleştirir. Tuna Nehri’nin ıslahı ve raylı hatların oluşturulmasında çalışır. Raylı hatların ikisini Tuna Nehri ve ona açılan kanal boyunca planlar. Nehir yamaçlarını kullandığından ve bir kazı yapma gerekliliğini ortadan kaldırmış olduğundan, çözümü ekonomik ve akılcıdır. Sergide bu süreçte tasarlanmış olan 1/1 ölçekteki korkuluk örneği yer almakta ve bu örnekle beraber sanayi yapılarında korkulukların alametifarikası mevcut yeşil rengin sadece yüzyıl ortasından beri kullanımda olduğu, orijinalde rengin turuncu veya kırık beyaz olduğu belirtilmektedir.
Wagner’in daha sonraki dönemlerde başlıca amacı, imparatorluk yapıları sözkonusu olduğunda dahi, “ihtişamlı” bir yapı tasarımı için tarihselciliğe ihtiyaç olmadığını anlatmaktır. Benzer şekilde, ibadet yapıları sözkonusu olduğunda da işlevselliğin yine projenin ana eksenine oturacağını, her zaman için iklimlendirme, ışık, din adamının konumlanışı, hijyen gibi kullanıma ilişkin meseleler nedeni ile modern bir yapı üretme ihtiyacının baki olacağını belirtir ve bundan kısa süre sonra 1900 yılında Steinhof’daki kiliseyi tasarlar.
İşlev ve yapının tasarımındaki rolü birleştiğinde Wagner’in yapılarındaki tektonikten bahsetmek kaçınılmazdır. 1902 yılında tasarladığı telegraf ofisi
Die Zeit’ın alüminyum giydirilmiş demir cephesinin 1985 yılında üretilmiş olan 1/1 ölçekli bir kopyası sergi kapsamında müze avlusunda görülmektedir.
Cephe, Viyana’da hayata geçirilen ilk alüminyum cephe uygulamasıdır ve yeni çağın malzemesi alüminyum, Wagner’in deyimi ile kullanışlılığı ve kolay temizlenebilirliğiyle bir Nutz-Stil1 örneğidir.
1905 yılında inşa edilen Postsparkasse’nin Wagner’in inşa edilen en önemli kamu yapılarından olduğu söylenebilir. Wagner uygulaması zor ve işlevden kopuk cephe yapısını bir kenara bırakarak uygulaması kolay bir cephe kaplaması tasarlar ve gururla teşhir eder. Bu, dönemi için müthiş cesur bir tavırdır. Üstelik, tuğla yapının yüzeyine sabitlenen giydirme cephenin varlığı, zaman içerisinde panel modüllerinin ve üzerindeki sabitleyici demir dübellerin yarattığı estetiğin gerisine düşer. Öyle ki onların cephe sisteminin doğal bir getirisi olduğu bir an unutuluverir. Cephe detayının benzeri Steinhof Leopold Kilisesi’nde ve bir türlü hayata geçiremediği Viyana Kent Müzesi projesinde de mevcuttur.
Wagner 1911 yılında Viyana için, gerektiği kadar genişleme potansiyeline sahip olan ancak hayata geçirilmemiş
Sınırsız Kent’i (die Umbegrenzte Groβstadt) planlar. 20. yüzyıl manifestolarında sıklıkla karşımıza çıkacak olan bu modüler kent modeli, hijyen standartlarına uygun, geniş bulvarlara sahip, yeni mahallelerin radyal düzende sonsuza dek eklenebilir olduğu bir yapıdadır. Wagner’e göre kent
gelişmelere açık olmalıdır ve bu hem mevcut alanlar içerisindeki donatıları güçlü tutarak hem de yeni gelişen bölgelerin mevcut kısımlarla bağlantısını güçlü kurarak yapılabilir. Wagner’in tasarımında vadettiği sürdürülebilirlik kent yapısını modern kılan en önemli unsurdur.
Yarışmacı mimarlık
Wagner’in çizdiği yarışma projesi miktarı, döneminde bu kadar çok kamu yapısının yarışma ile yapılmış olmasına şaşırtacak derecede fazla. Sergide Wagner’in katıldığı bu yarışmalar için hazırlamış olduğu pek çok proje mevcut: Viyana Borsa Binası (1863), Viyana İmar Planı (1892-93), Postsparkasse (1903), Savaş Bakanlığı (1907), Teknoloji Müzesi (1909), Viyana Kent Müzesi (1900-1910), Güzel Sanatlar Akademisi (1910)... Yine yarışma yoluyla uygulanmış olan Postsparkasse’yi dışarıda tutarsak, yarışma projelerinin birçoğunda Wagner’in avangart tasarımları nedeniyle elenmiş olduğu vurgulanıyor.
Yarışma projeleri arasında en detaylı olarak aktarılan, Wagner’in 20 yılını üzerinde harcadığı ve önce Karlsplatz, daha sonra da Schmelz bölgesi için tasarladığı Viyana Kent Müzesi Projesi. Projenin Karlsplatz ayağı esasen bir kentsel meydan düzenleme sorunsalına Wagner’in cevabı niteliğinde. Ancak aynı zamanda modern ve çağdaş olanın, sadece konut yapılarına mahsus olmadığı, anıtsallığın ön plana çıktığı kamu yapılarında da sözkonusu olması gerektiği düşüncesi de oldukça baskın.
Viyana Şehir Meclisi 1900 yılında, Karlsplatz Meydanı’na bakan ve bugünkü Viyana Müzesi’nin (1959) arazisi üzerinde bir Kent Müzesi’nin inşasına karar verir. Müzenin İmparator Franz Joseph’in tahta çıkışının yıldönümü şerefine 1908 yılında açılması planlanmaktadır. Bunun üzerine Wagner çok kısa bir zamanda, tarihselci yaklaşımı reddeden bir “ajitasyon” projesi hazırlar. Projenin kabul görmeyeceğinin baştan kabulü projenin adından bellidir. Nitekim proje kabul görmez ve teslim tarihi 15 Eylül 1901 olan iki aşamalı bir proje yarışması açılır. Wagner genel hatları daha önce hazırlamış olduğu “ajitasyon” projesini şartnamenin gerektirdikleri doğrultusunda geliştirir.
İki aşamalı yarışmanın ilk aşamasını geçer ve finale iki proje kalır. Her iki
finalist projelerinde jürinin eleştirileri doğrultusunda değişiklikler yapar, ancak finale kalan diğer projenin mimarı Schachner ölür. Wagner’in projesi ise jürilerin görüşleri doğrultusunda bir süre daha evrilmeye devam eder: Taş kaplama cephe yerini sıva cephe alır, karşılama yapısı yerini bir obeliske bırakır.
Jüri tüm revizyonlara rağmen tek başına finale kalan Wagner’e işi vermek konusunda kararsızlıklar yaşar ve 1/1 ölçekli bir kısmi cephenin ahşap ve kumaş malzeme ile yerinde kurulmasını talep eder. Model cephe yerinde kurulur, ancak proje savaş arifesinde uygulanamaz.
Kısa bir süre sonra Schmelz’de, bugünkü Stadthalle alanında Viyana Müzesi için 1913 tarihli bir yarışma açılır. Wagner’in projesi jüri tarafından mekanların çok geniş ve “ölçeği kaçmış” bulunması nedeniyle elenir. Seçilen projenin inşasına başlanır (1914) ancak inşaat savaş nedeniyle devam edemez. 1921 yılında alınan bir kararla proje için alınmış olan tuğlalar konut bloklarının inşasında kullanılır ve müze yine inşa edilemez.
Projenin bir türlü uygulanamayışında, meydana hakim barok kiliseye ters düştüğü sürekli vurgulanan Wagner’in avangart yaklaşımı kadar, Karlsplatz Meydanı’nın asimetrik ve çok odaklı yapısının getirdiği zorluğun da şüphesiz rolü olduğu hesaba katılmalıdır. Nitekim, Wagner 1903 yılında yayınladığı bir bildirisinde çok parçalı köprülerle bağlanan bir yapının meydanla ilişki kurmakta zorlandığını, bunun yerine tek çatı örtüsüne sahip monoblok bir yapının (tıpkı bugünkü müze yapısı gibi) daha uygun düşeceğini, jürinin yaklaşımını değiştirmesi gerekliliğini önemle belirtir.
Yaklaşık 20 yıla yayılı olan yarışma yazışmalarının düzenli bir şekilde arşivlenmiş olması kadar, 19. yüzyıl sonunda kamu yapıları için bu kadar çok mimari yarışma açılmış olması dikkat çekicidir. Karlsplatz’daki Kent Müzesi hikayesi, Wagner’in tasarım anlayışına, bir yarışmanın işleyiş sürecine, Viyana’daki en önemli kentsel mekanlardan birinin planlanması sürecine dair önemli ipuçları sunar. Loos, gerçekleştirebildiği bunca yapısına rağmen “vasatlığın her zaman galip geldiği” böyle bir dönemde, Wagner’in yerinde olmak istemeyeceğini belirtmektedir2.
Disiplinlerarası proje anlayışı
19. yüzyılın sonu, üretken bir grup mimar ve sanatçının ortak bir ideal için çalıştığı en özel dönemlerden birisi. Secession 1897 yılında Gustav Klimt, Koloman Moser, Josef Hoffman, Joseph Maria Olbrich, Max Kurzweil, Wilhelm Bernatzik tarafından kurulur. Wagner, Secession’un kuruluşunda yer almaz ve ancak 1899’da Künstlerhaus’dan
(Avusturyalı sanatçılar birliği) ayrılarak grubun bir parçası olur. Hepsinin ortak motivasyonu, kendi alanında
Künstlerhaus’un tasarım alanındaki tutuculuğunu kırmak ve zamanın ruhunu üretimlerine yansıtmaktır. Nitekim,
1898 yılında Sanatçılar Birliği Binası “Çağa sanatını, sanata özgürlüğünü...3“mottosuyla açılır.
Wagner, pek çok projesinde Secession sanatçıları ile birlikte çalışır. Öğrencileri olan Josef Hoffmann ve Joseph Maria Olbrich’in yanısıra, Koloman Moser, Gustav Klimt gibi pek çok sanatçı ve
mimarın adı, sergideki çoğu çizimde Wagner’in proje ortağı veya çalışanı olarak zikredilmektedir.
Wienze ile 38 adresindeki, Wagner’e ait olan kira evinin cephesindeki motifler Moser’e; hemen yanında Wienze ile 40 adresinde bulunan Majolika Haus’un cephesindeki motifler Wagner’in öğrencisi Alois Ludwig’e aittir.
Steinhof Leopold Kilisesi’nde, giriş ve yan cephelerde bulunan üç pencere grubunun vitrayları Moser tarafından tasarlanmıştır. Karlsplatz’daki ikiz istasyon yapılarının motifleri ve imparatorluk için tasarlanan Hietzing istasyonunun iç mekan projesi, Wagner’in öğrencisi olan Ludwig ile Olbrich’e aittir. Schimkowitz, Steinhof Leopold Kilisesi’nin üzerinde duran “Melek”lerin yanısıra, Postsparkasse saçaklarının üzerindeki ünlü “Melek”lerin, Wienzele 38’deki konut binasının çatısındaki “Seslenen Kadın” figürünün heykeltıraşıdır. Secession’un coşkusu Wagner’in de girişimleriyle yapılardaki çoksesli çalışmalara yansır ve her bir detay en az Wagner’in ana tasarımları kadar yapıları vareder. Wagner, hem varlıklı bir aileden gelmenin getirebileceği konformizme rağmen hem de tam da bu durumun sağladığı maddi olanak sayesinde döneminde modern tasarım anlayışının peşinden gidebilmiş gözükür. Modern tasarımın tarihselcilikten bağımsız durarak özgürleşmesi ve buna rağmen sağlayabileceği ihtişam, Wagner’in en büyük motivasyonu olur. Modernin gerektirdiği presizyon ile Secession’un coşkusu birleşir. Wagner Kızıl Viyana dönemine dek sosyal meselelerle pek haşır neşir olmaz. Ancak savaş sırasında askerler için tasarladığı ve daha sonra tüberküloz hastalarının kullandığı barakaların tekrarlayan yapısı ve yalınlığı, Wagner sonrası modern dönem hakkında önemli ipuçları içerir.
Sergiye evsahipliği yapan Viyana
Müzesi, 2017’de bir mimari proje sergisi ile yenileneceğini ve genişletileceğini duyurmuş, inşaatın önümüzdeki yıllarda gerçekleşeceğinin bilgisini vermişti. Proje, 2015 yılında açılan iki aşamalı ulusal bir mimari proje yarışması ile seçilmişti. Proje uzunca bir süre kaynak araştırması nedeniyle askıda kaldı ve nihayet Nisan ayında üç sene içerisinde yenilemenin tamamlanabileceği duyuruldu. Wagner’in 100. ölüm yıl dönümü aynı zamanda modernizmin 100. yılı olarak kutlanmakta. Yolu Viyana’ya düşenler için “Wagner sergisi 7 Ekim’e dek Viyana Müzesi’nde; Schiele, Moser, Gerstl ve Kokoschka 10 Haziran’a dek Loepold Müzesi’nde...” diye başlayan pek uzun sergi ve etkinlik listesine www.wien.info/ en/sightseeing/vienna-2018/vienna-2018exhibitions adresinden ulaşılabilir. Rivka Geron Schild, Dr.; Mimar.