Muhsin Ertuğrul: Tiyatro ve sinemada ilkler
Cumhuriyet dönemi kültür ve sanat yaşamının ilk yıllarına, “Yarın kıyamet kopacağını bilsem, bugün tiyatro açardım” diyecek kadar işine âşık bir ismin; Muhsin Ertuğrul’un damga vurduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 7 Mart 1893’te İstanbul’da doğan Muhsin Ertuğrul, koyduğu kurallar ve özverisiyle o güne dek hor görülen bir sanatı, gerçek kimliğine kavuşturma yolunda önemli başarılar elde etmiş bir sanatçı. Cemal Nadir, Muhsin Ertuğrul’u “Kendisi tiyatroda bulunmadığı zamanlarda palto veya şapkasını askıda bırakarak asayişi muhafaza eder” sözleriyle tanımlıyor. Gökhan Akçura ise Muhsin Ertuğrul’u, “Türkiye’nin ilk şehir tiyatrosu olan ‘Darülbedayi’ onun ellerinde büyüdü. Tiyatroda eğitimin önemine her zaman inandı ve ilk tiyatro okulunu kurdu. Yarının seyircisini yaratmanın bugünün çocuklarına tiyatroyu sevdirmekten geçtiğini anladı ve ilk ‘çocuk tiyatrosunu’ hayata geçirdi. Dünya klasiklerini Türk seyircisine tanıtmanın en önemli görevlerden biri olduğunu kanıtladı. Rejisörlüğün önemini hatırlattı. Devlet Tiyatrosu’nun kurucusu oldu ve ilk genel müdür olarak görev aldı” sözleriyle anlatıyor.
Muhsin Ertuğrul sinema dünyasına adım attığında ülkede henüz bir film endüstrisi kurulmamıştı. Tıpkı tiyatroda olduğu gibi sinemada da sıfırdan başlayarak işe koyuldu ve ilk film stüdyosunu kurdu. 1923’te Halide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanından uyarladığı “Ateşten Gömlek”, Kurtuluş Savaşı’nı konu alan ilk filmdi. Bedia Muvahhit ile Neyyire Neyir (Ertuğrul), “Ateşten Gömlek” ile ilk Müslüman Türk kadın sinema oyuncuları olarak sinema tarihine geçtiler. İlk sesli Türk filmi olan 1931 yapımı “İstanbul Sokaklarında” filminde de Muhsin Ertuğrul imzası vardı.
“darülbedayi onun ellerinde büyüdü.”