TÜRKIYE’DEN YUNANISTAN’A GEMILERLE GIDA YARDIMI
Gemisi, 20 Ocak Pazartesi günü saat 19.00’da İstanbul limanından hareket eder. Güvertesi ve ambarları tıka basa gıda maddeleriyle doludur. Buğday ve un hariç olmak üzere, akla gelebilecek her şey: Balık, lakerda, fasulye, nohut, patates ve İstanbullu Rumların tanıdıklarına yolladıkları binlerce yiyecek paketinden oluşan toplam 1.800 ton yük... Kurtuluş, Basın Kurumu’nun Yunan meslektaşlarına yardımını da götürmektedir: Yunanlı gazetecilere tek tek verilmek üzere hazırlanan 350 koli yiyecek... Şilep, yolculuğun daha başlarında, küçük bir varta atlatır, İstanbul’da Struma’ya bindirme tehlikesi yaşar. İki gemi; biri yiyecek dolu, diğeri üzerinde karantina koşullarından tutulan ve yiyecek sıkıntısı çeken 760 küsur mültecisiyle, sigara uzatacak kadar, birbirine yaklaşırlar. Muhtemelen Struma yolcularının bakışları altında, Kurtuluş, Marmara’ya doğru dümen kırar ve yolculuğuna başlar. Hedef, Pire Limanı’dır. Bu, Kurtuluş’un Yunanistan’a yaptığı beşinci seferdir. Ekim 1941-Ocak 1942 tarihleri arasındaki toplam beş seferde, şilepin Yunanistan’a yaklaşık 7-8 milyon kilo yiyecek götürdüğü tahmin edilmektedir. Kurtuluş’un getirdiği yardımların dağıtımını organize etmek üzere, Ekim 1941’de Atina’da uluslararası bir Kızılhaç bürosu açılır. Kurtuluş gemisi, 20 Ocak 1942’de altıncı seferi için İstanbul limanından ayrılır. Hava mutedildir. Ancak gece hava koşulları değişir ve şilep sabaha karşı 04.00 civarlarında, rüzgârlı ve dalgalı bir havada Marmara Adası dolaylarında seyrederken aniden Marmara Adası’nın Pulatya Burnu’nun kuzeyindeki bir diğer burna bindirir. Açılan yaradan gemi su almaya başlar. Bunun üzerine Kurtuluş’un üzerindeki 39 kişi (mürettebat ve Kızılay görevlileri) önce bir sandala doluşur ancak hava ve deniz koşullarının sandalda barınmayı gittikçe zorlaştırması üzerine, kazazedeler binbir zorlukla Kurtuluş’un bindirdiği kayalıklara tırmanırlar. Kurtuluş’un bıraktığı yerden, görevi Dumlupınar vapuru devralacaktır. II. Dünya Savaşı’nda Türk-Yunan yakınlaşması, gazetelere yansıdığı biçimiyle, “Türkiye’nin karagün dostluğu”, tarihimizin pek de bilinmeyen yönlerinden biridir. Bu yakınlaşmanın izlenebileceği çeşitli alanlar var aslında; bu alanlardan birisi, Yunanistan’daki açlığa karşı kamuoyunun gösterdiği hassasiyettir. Dumlupınar, sadece İstanbullu Rumların değil, İstanbul Belediyesi’nin ve İstanbul müzeleri çalışanları, avukatlar, Basın Konseyi gibi sivil inisiyatiflerin de Yunanlı meslektaşları için hazırladıkları yardım paketlerini taşıyacaktır. Öte yandan Türk Basın Birliği, yıllık suaresinin gelirini Yunanlı meslektaşlarına bağışlamış ve bu para ile bir dizi yiyecek maddesi Yunanlı gazetecilere ulaştırılmak üzere hazırlanmıştır. Dumlupınar, Mart 1942’de Yunanistan’ın yolunu tutar. Dönüşünde, güvertesinde, 13-16 yaş grubundaki 1.000 Yunanlı çocuğu İstanbul’a getirecektir. Bu çocuklar İstanbul’daki çeşitli hastanelere yerleştirilirler. Türkiye’nin Yunanistan’a yardımları Dumlupınar’dan sonra da devam eder. Kaptan Namık Assena, kendi anılarından yola çıkarak yazdığı “Unutulmaz Bir Yardım” başlıklı yazısında Kızılay, Türk hükümeti ve İstanbul Rumlarının Tunç, Konya ve daha sonra Doğu Akdeniz seferine konan Güneysu ve Aksu gemileriyle yardım yollamaya devam ettiğini belirtir. (Esra Danacıoğlu Tamur, Popüler Tarih, Şubat 2001 sayısından.)