BEYOĞLU’NDA CASUSLAR KOL GEZIYORDU!
savaş boyunca çok sayıda gizli örgütün ve ajanların faaliyet alanıydı. 1927’de kurulan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti MAH, yabancı istihbarat birimlerinin faaliyetlerine direkt müdahale yerine, onları Türkiye’nin milli çıkarları doğrultusunda yönlendirecek girişimlerde bulunmayı yeğledi. Yabancı ajanlar kurallara riayet edip çok ileri gitmediği müddetçe, Türk polisi de bunların faaliyetlerine pek ses çıkarmıyordu. Ancak Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konularda ajanlık yapanlar, hemen sınır dışı ediliyor; Müttefikler ve Mihver’in birbirlerini izlemesine ses çıkarılmıyordu. Türkiye, özellikle kendisini savaş dışı tutmaya yarayacak bilgilerin, yönlendirdiği ajanlar vasıtasıyla ilgili ülkeye ulaşmasını sağlayarak savaşın seyrine etki etmeye bile çalışıyordu. MAH ajanlarından Neşet Güriş, İnönü’ye, İstanbul’daki Alman Konsolosluğu müsteşarından elde edilen belge ve bilgilere göre Almanların Türkiye’ye saldırmayacağını bildirmiş ve 1000 lira ile mükâfatlandırılmıştı. İstanbul’da casusların kol gezdiği mekânlar Beyoğlu’nda toplanmıştı. Pera Palas, Amerikan Konsolosluğu ve Viyana Lokantası’nı gözetim altında tutmak isteyenler Benzur Birahanesi’nde toplanırdı. İstanbul aynı zamanda bir istihbarat açık pazarı haline gelmişti. 200’ü aşkın kişi yaşamlarını bilgi satarak kazanıyordu. Bilgi satmak isteyenler, Park Otel’deki gazetecilere telefon ederek, onlarla kahvehanelerde ya da otellerde buluşup bilgi satıyordu, iki tarafın istihbarat ajanları arasında ilginç bir ilişki doğmuştu, İngiliz istihbaratında Almanya isminin kodunun 1200 olduğunu öğrenen Almanlar, İstanbul kahvelerinde “1200 ülke” diye şarkı söyleyerek dalgalarını geçiyorlardı. Pera Palas’ın karşısındaki Viyana İçkili Lokantası da İstanbul’a gelen yabancıların, yabancı gazete muhabirlerinin, alt kademe istihbaratçıların toplandığı bir yerdi. Eptalos Kahvesi’nde zaman zaman zaptiyelik olaylar bile çıkıyordu. Teutonia Kulübü’nün yanındaki Le Restaurant de la Ville de Paris de dönemin yabancıları çeken mekânlarından biriydi. Tokatlıyan Kahve / Lokantası, Luxemburg ve Petitchamps gibi kahvehaneler bilgi toplanmasında yararlanılan gözde mekânlardı. Bu ortamlar, gizli örgütlerin en önemli faaliyetleri olan şayiaları yaymak için uygun bir yer oluyordu. Örneğin Almanlar, Türkiye’nin Trakya’ya asker yığmasının İngilizlerin telkinatı ile yapıldığını yayıyorlardı. Türkiye’de istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaştığı yer sadece İstanbul değildi. Ankara da çok çekici bir yerdi. Metin Toker, küçük bir şehir olan Ankara’daki istihbarat trafiğini “Ankara’da mutlaka Ankara Palas’a inilirdi. Onun barının müdavimleri yabancı gazetecilerdi ve orada haber alışverişi yapılırdı. Karpiç Lokantası özellikle öğle yemeklerinde rağbetteydi; çünkü Başbakan Saraçoğlu çok zaman orada yemek yerdi. Onu görmek isteyenler, ona görünmek isteyenler de Karpiç’te boy gösterirdi“diye anlatır. Savaşın başlangıcında en etkili olanlar Almanlardı. Almanların casusluk merkezi Bulgaristan’dı ve İstanbul’da dev bir ajan ordusu oluşturmuşlardı. MAH bunlardan saptadıklarını sınır dışı ediyordu. Alman ajanların bir
Türk hükümeti Ekim 1939’da Ankara’da, İngiltere ve Fransa ile saldırmazlık anlaşması imzaladı (üstte). Türkiye’de gizli örgütlerin istihbarat faaliyetlerini gerçekleştirenlerin Ankara’da sıklıkla gittiği Karpiç Lokantası (altta).