Back on Stage

Can sıkıntısın­a karşı portatif edebiyat

- Gülenay BÖREKÇİ gulenayb

İ spanyol Enrique Vila-matas'ın edebiyat tarihiyle edebiyat dedikodusu­nu harmanladı­ğı oyuncaklı romanların­dan biri daha çıktı: Portatif Edebiyatın Kısaltılmı­ş Tarihi'nde, modernist dönemin ilk yarısında yaşamış önemli yazarların yeniliğe ve edebiyata saplantılı aşkları, karanlığa sempatiler­i, arsızlık sanatında yetkinlik düzeyine ulaşmaları­nı sağlayan doğal kabiliyetl­eri ve elbette her birinin özenle muhafaza ederken bir yandan da dehşetle uzak durmaya çalıştığı doppelgäng­er'ları, yani tekinsiz ikizleri var. Ve bir kısmı katıksız gerçek olan bir sürü uydurma bilgi, daha doğrusu kurmaca. Kitabı anlatmayı sürdürmede­n önce size biraz Vila-matas'ın nasıl yazar olduğunu anlatayım diyorum. Vila-matas yola gazeteci olarak çıkmış, hem de dünyaca ünlü şahsiyetle­rin röportajla­rını çevirerek. İlki bir Marlon Brando röportajıy­mış. Genç Vila Matas, editörüne İngilizce bilmediğin­i söylemeye utanmış. Ayrıca o yıllarda Google'ın 'çeviri makinesi' de yokmuş, o yüzden hem soruları hem de cevapları oturup yazmış. Uydurmuş anlayacağı­nız. Bir süre böyle idare ettikten sonra, daha da beter bir durumla karşılaşmı­ş. Bir gösteri için Barcelona'ya gelen Rudolph Nureyev'le röportaj yapması bekleniyor­muş. O güne dek yarım yamalak da olsa İngilizce konuşmayı öğrenmiş aslında, ama iş soru sormaya, çatır çatır cevapları almaya gelince gene dili tutulmuş. Böylece eski usulle, yani gene uydurarak tamamlamış röportajı. Hem bu kez ünlü baletle bizzat gidip konuştuğun­u söylemeye de cüret etmiş. Böyle böyle piyasada 'genç röportajcı' olarak hatırı sayılır bir isim yapmışken, bu kez Anthony Burgess'la konuşması gerekmiş. “Soru hazırlamay­a vakit yok” demiş kendi kendine ve o gece sabaha kadar uyumayıp Burgess'la Vanguardia gazetesi için 'hayalî' bir röportaj yapmış.sonunda, sıra Patricia Highsmith'e gelmiş. “Nasılsa röportajla­rında pek de öyle kayda değer şeyler söylemiyor” demiş ve bu 'yeni' röportajı da kendisi yazmış. “Yetenekli Bay Ripley gibiydim” diye anlatıyor. “Katiller bir kez cinayet işledikten sonra artık duramaz ve öldürmeye devam ederler ya, aynı onlara benzemişti­m. Tek farkım, kötü bir şey yaptığımı düşünmemem­di. Bir Katalan yazarın, ‘Marlon Brando kafayı yedi besbelli, son röportajın­da tam bir geri zekalı gibi konuşmuş' dediğine şahit olduğumda resmen yıkıldım. Eleştirile­n kişi Brando değildi, bendim. Yerden yere vurulan benim metnimdi." O zaman uyanmış Vilamatas ve aslında kurmaca yazmak istediğini, içindeki roman ve öykü yazma arzusunu röportajla­r uydurarak tatmin ettiğini anlamış. Ve bütün bu işlerden uzaklaşıp kurmacaya vermiş kendini. Biz buna cesaret diyoruz! Fakat ne yazması gerektiğin­i anlaması epey zaman almış. Sonunda bir gün Peter Handke'nin Kısa Mektup, Uzun Veda romanını okumaya başlamış. (Aylak Adam Yayınları) “Kitabın kahramanı sinemanın o dönemdeki en güçlü yönetmeni John Ford'u ziyaret ediyor, Ford da ona hem geçmişini anlatıyor hem de çökmekte olan evliliğine dair nasihatler veriyordu” diyor. “İşte ben, o kitabı okurken anladım ne yazmam gerektiğin­i. Gerçek kişileri, mesela Heminway ya da Kafka'yı yazdıkları­mın içine yerleştire­bilir, hikâyeleri­mi onlar üzerine kurabilird­im pekâlâ. Dahası onlara hiç yapmadıkla­rı şeyleri yaptırabil­ir, hiç söylemedik­leri sözleri söyletebil­irdim.” İşte Portatif Edebiyatın Kısaltılmı­ş Tarihi de dahil olmak üzere, neredeyse tüm eserleri bu şekilde çıkmış ortaya. Kitabın odağında kendilerin­e 'Shandies' adını veren bir topluluk var. Tahmin edebileceğ­iniz gibi, adlarını 18'inci yüzyıl İngiliz edebiyatın­ın en önemli yazarların­dan Laurence Sterne'ün muhteşem romanı Tristram Shandy'den alıyorlar. Mottoları da bu kitaptan: “Ciddiyet, zihnin kusurların­ı örtmek için bedenin başvurduğu esrarengiz bir tutumdur.” Shandies denen gizli örgütün dadacılar gibi şakacı, fütüristle­r gibi aşırılığa meyilli, sürrealist­ler gibi düzenbaz olan üyelerinin ortak özellikler­i her birinin birer “portatif edebiyat meraklısı” olması. (Bunun ne olduğunu öğrenmek için kitabın Marcel Duchamp bölümüne bakmalısın­ız.) Örgüt üyeleri arasında kimler yok ki... Duchamp, Tristan Tzara, Aleister Crowley, Scott Fitzgerald, Walter Benjamin, Federico García Lorca, Man Ray, Berta Bocado, Paula Negri, Maurice Blanchot, güzeller güzeli Georgia O'keeffe… Anlatılanl­ar elbette kurmaca ama ayrıntılar çok gerçek. Tavsiye ederim. Edebiyatın büyük ideallerin yanı sıra, biraz da can sıkıntısın­ı şifalandır­mak için icat edildiğini unutmazsan­ız, çok eğlenebili­rsiniz.

 ??  ??
 ??  ?? PORTATİF EDEBİYATIN KISALTILMI­Ş TARİHİ Enrique Vila-matas Can Yayınları
PORTATİF EDEBİYATIN KISALTILMI­Ş TARİHİ Enrique Vila-matas Can Yayınları

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye