BIrcok senfoni kutuphanede unutuldu Arda AŞIK
Arkadaşım Emre Kırdar'la Harbiye'deki bir otelin yemek odasında beklemeye koyulduk. Saat tam 13.30'da telefonum çaldı, oldukça cana yakın bir ses, İngilizce değil akıcı bir Türkçeyle lobide olduğunu söylüyordu. Şu sıralar çok karşımıza çıkan müzisyen kaprislerine alışan ben oldukça şaşırmıştım. Öyle ya, Kraliyet Filarmoni Orkestrası, Fransa ve İspanya ulusal orkestraları, Tapiola Senfonisi ve Zürih Oda Orkestrası; böylesine mütevazı bir tavır sergileyen insanın yönettiği prestijli orkestralardan sadece birkaçıydı. Sevgili Howard Griffiths, Londra'daki Royal College of Music'te eğitim almış, o sırada kendisi gibi viyolacı olan eşi Semra Hanım ile tanışmışlar. 1975'te Türkiye'ye yerleşmişler, 81'den beriyse çalışmalarını Zürih'te sürdürüyor. Ancak burayı da unutmadan. Gelecek nesillere klasik müziği aşılamayı bir görev bilen Griffiths'in Doğan Kitap etiketli çocuk kitabı serisinin üçüncüsü Uçan Orkestra'yı yayımlandı. Biz de yazar yanından başladık konuşmaya, klasik müzik dolu ve hatta popüler müziğe dokunan bir röportaj yaptık. ❏ Dünyaca ünlü bir orkestra şefisiniz, kitap yazma hikâyeniz nasıl başladı? 40 senedir çocuk konserleri veriyorum, bence çok önemli bir iş. Gelecek nesile klasik müzik tohumu bırakmak istiyorum. 10 sence önce bu konserleri kitap şeklinde yapmaya karar verdim. Menajerim yapamayacağımı çünkü sahnede çok spontane hareket ettiğimi söyledi. Ancak 8-9 yıl önce Fazıl Say beni Antalya Piyano Festivali'ne davet etti, orada suh bir otelde kaldım. Yani her yer beyazdı ve hava yağmurluydu. Yatağa yatıp Cadı ve Maestro'yu yazmaya başladım, Ondan sonra Orkestra Fareleri'ni ve şimdi üçüncü kitap Uçan Orkestra... İlk kitap enstrümanları, ikincisi 8'lik ve 4'lük olarak notaları ve şimdikiyse bestecilerle tanıştırıyor. Uçan Orkestra İstanbul'a gelip Mozart'la tanışıyorlar, tam Türk Marşı bestelenirken. ❏ Uçan Orkestra'da olsanız geçmişe gidip hangi besteciyle tanışmak isterdiniz? Mozart... Ama bir şans daha verin de iki olsun, Beethoven! İkisi yaratıcılık bakımından çok önemliler, müziği ilerlettiler. Ayrıca Mozart'ın iki tarafı var, üst seviyesi ve alt seviyesi. Üstte tabii ki çok hoşlanılacak bir müzik var ama alt seviyedeyse başka bir anlam var. Beethoven ise çok yenilikçi. Orkestrayı ve senfoniyi nasıl geliştirdiği inanılmaz. Neredeyse gizli olan ilk senfonisinden 9'uncu Senfoni'sine kadar çok önemli. ❏ Peki Mozart'tan hangi besteyi çalmak en büyük keyifi veriyor size? İnsanlar bana hep en sevdiğim besteciyi soruyorlar, orkestranın başında olduğum sürece o benim. En sevdiğim besteyi söylemekse çok zor, Mozart'ın Requiem'i, Piyano Konçertosu... Hepsini seviyorum. ❏ Çoğu çalışmanız 18 ve erken 19'uncu yüzyılların Batı klasik müziği üzerine. Bunun klasik müziğin altın çağı olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır, böyle bir şey söyleyemem. Ancak tarihe çok ilgiliyim, orkestra şefi olmasam arkeolog olurdum. Mozart zamanında 60 bin senfoni yazılmıştı, bunlardan kaçını biliyoruz? Belki 100, 110 ve en fazla 150... Birçok senfoni kütüphanede unutuldu, öyelece duruyorlar. Mesela Franz Krommer, çok iyi besteci ancak maalesef unutulmuş. Ondan 8 senfoni çıkardık ve 8 kayıt aldık. Buna kayıp eşya bürosu diyorum. ❏ Osmanlı müziği hakkında yorumunuz nedir? Batı müziğinden çok farklı ancak çok keyifli ve birçok konserde seslendirdik. Burhan Öçal ve ekibiyle çalıştım, Osmanlı ve Batı müziğiyle ilgili bir alaturka program yaptık. Bence mükemmel besteciler var, Adnan Saygun gibi... Ancak Avrupa'da insanlar maalesef tanımıyorlar. Çokça kez çaldım, kaydettim, programlarımda yer verdim ancak çok zor çünkü insanlar popüler şeyler istiyor.