MARILYN MANSON
Mağdur olmanın yüceltildiği bir toplumda yaşıyoruz. İnsanlar mağdur olmaktan, kendileri için bir şey yapmaktan daha çok keyif alıyor." Bu sözler her zaman çok dikkat çeken, tepki alan bir isme ait. Zor çocukluğu, ailesinin problemleri ve yediği dayaklardan sonra 'mağduriyetten' doğan öfkesini müziğe yöneltip rock yıldızı olmuş bir isim.
Tenini olduğundan beyaz gösteren makyajı, karanlık klipleri, korkunç albüm kapakları… Elbette bir de kışkırtıcı konulardan hiç çekinmeden bahseden şarkı sözleri var. Dünyanın alışık olmadığı bu tavrıyla yıldızlaştı. 50 milyondan fazla albüm satmış, ödüller almış, dev konserler vermiş. Diğer yandan orta yaşlarına gelmiş olsa da zor çocukluğunun izlerini gizle(ye)meyen, kimilerinin ergenliğe takılıp kaldığını söylediği bir karakter. Genellikle bahsedilmeyense, Batman'i aratmayacak biçimde Brian Hugh Warner'dan Marilyn Manson'a dönüşümünün hikayesi.
Brian'ın ailesiyle arası hiç iyi olmamış, zor ve sert bir ergenlik geçirmiş. Ailenin, Vietnam gazisi babasının travma sonrası stres sendromuyla başa çıkması gerekmiş. Evde sürekli kabuslar gören, zaman zaman ağlayan, bazen aniden eşyaları etrafa fırlatan bir babayla yaşamak zordu. Annesinin de sonradan alzheimerla ‘taçlanacak' zihinsel hastalıkları… Hayvanlara cinsel ilgisi olduğunu iddia ettiği dedesiyle problemli bir iletişimi olmuş. Hiç sevemediği, dini bir okula gönderilmiş. Orada zorbalıklarla karşılaşmış, akranları tarafından dışlanmış. Hatta zaman zaman farklı görünüşü yüzünden dövüldüğü bile olmuş. Deşarj olmanın yolunu da hep müzikte bulmuş.
Gençlik yıllarında dinlediği Black Sabbath ve KISS gibi gruplardan esinlenip Marilyn Manson and the Spooky Kids adıyla bir grupla müzik hayatı başlamış. Sonradan grubun üyelerinin tamamı değişmiş, adı da kendiyle özdeşleşen Marilyn Manson olarak kısalmış. Kendine bu adı vermesi daha da öncesine dayanıyor aslında. Müzik gazeteciliği yaparken, ‘Marilyn Manson' karakterinin hikayesini yazmış. Hatta bu yazıyı birden fazla kere ‘ilk yazım' olarak nitelendiriyor. Guardian'a verdiği röportajda şöyle anlatıyor, “Marilyn Manson kelimelerinin bir araya gelmesi, modern Amerika'nın ikiyüzlülüğüne bir vurguydu.
Bir gizli karakterim, sahne adım olması gerekiyordu. Birden içinden çıkamadığım bir durumda kaldım. Frankenstein'ın canavarını yaratmam gerekti. Marilyn Manson vardı, ama müzik yoktu henüz. Kendime sahte bir dünya yarattım, bunun sebebi gerçek dünyayı beğenmememdi belki de. Ama müzik yapmama neden olan da buydu. Yarattığım boşlukları doldurmam gerekiyordu.”
Farklı isimlerle deneyler, çöpe atılan The Manson Family Album gibi projelerin ardından 1994'te kendi adıyla çıkan ilk albümü Portrait Of An American Family yayınlandı. Teması, sonradan imzası haline gelecek fikirlerdi. Ana akım kültürün ikiyüzlülüğünü, beğenilen çocuk filmlerinden ve seri katillerin söylediklerinden derlediği sözlerle vurgulamaya çalışmıştı. Daha ‘Marilyn Manson' bir tavır olabilir mi zaten?
Bu albümü halen en çok dinlenen parçası olan Sweet Dreams cover'ının da olduğu Smells Like Children ve Antichrist Superstar izledi. Brian'ın Marilyn Manson'a dönüşümü iyice hissediliyordu, dinleyicinin karşısında şiddetten ve karşıtlıktan beslenen bir ‘Anti-İsa' vardı.
Sweet Dreams'in klibi MTV'DE dönmeye başladı, kitlesi katbekat büyüdü. Satanist Abton Szandor Lavey, tavırları nedeniyle onu ‘Şeytan Kilisesi'nin papazı ilan etti. Manson konudan bihaber olasa da bu haber muhafazakar aileler de böylece iyice çıldırdı. Ana akım medyada sıkça görünmesinden sonra, onu paranın oyuncağı olmakla suçlayan hayranları oldu. Manson, bu grupların hiçbirini pek sevmiyordu aslında.
MEKANİK HAYVANLARIN 'ARABESK' AŞKI
1998'de tartışmalı Mechanical Animals albümü geldi. Önceki albümler kadar ağır, sert müziklere sahip ama Bowie gibi glam isimlere daha özenen bir albümdü. Önceki albümde doğumunu izlediğimiz 'Anti-İsa' artık olgun, tam gaz bir yıldızdı. Sözleri yazarken de farklı karakterlere bürünmüştü, bir tarafı saplantılı, arabesk tadı veren aşklardan bahsederken diğer tarafı seks, uyuşturucu ve şiddet doluydu. Farklar albümün plak baskısında daha da belirgindi. Beyaz ve mavi iki parça halinde, iki kişiliği simgeler halde sunulmuştu albüm. Kapağı ve kartonetlerinde tarzına uygun bir tasarımın yanı sıra sürprizler de vardı, mavi kapağı kullanarak diğer kapağa baktığınızda gizli mesajlar görebiliyordunuz örneğin. Elinize geçerse, biraz bakmak isteyebilirsiniz. Bu cinsiyetsiz uzaylı, aşk ve şiddet dolu hikayeleriyle ününe ün katıyordu, şarkıları Matrix soundtrack'i gibi yerlerde de duyulmaya başlamıştı. Bu sırada, Amerika'nın en üzücü olaylarından biri yaşandı. Bir okul katliamı...
GÜNAH KEÇİSİ
20 Nisan 1999'da, Eric David Harris ve Dylan Bennet Klebold isimli iki lise öğrencisi, Colorado'daki okullarında silahlarını ateşledi. Toplam 13 kişiyi öldürdüler, 20'den fazlasını yaraladılar ve intihar ettiler. Trajedinin ardından herkes bir suçlu arıyordu. Artık alışılagelmiş olduğu üzere, suçlamalar South Park'tan bilgisayar oyunlarına, çizgi romanlara kadar uzadı. olayı açıklamaya çalışan herkes yakınlarındaki en ‘garip' kişiye yöneldi, Marilyn Manson.
Haberlerde boy boy fotoğrafları katliam haberinin hemen ardından yayınlandı. Protesto gösterileri düzenlendi, şarkılarının yasaklanması için çağrılar yapıldı… Kimsenin aklına silah kontrolü gibi asıl problemler gelmedi böylece. Bu çocuklar onun dinleyicisi değillerdi bile ama yakınlarda o vardı.
Olaydan bahsederken nefret edilmeye alışkın olduğu için umursamadığını söylüyor. Zaten sonradan, 30'dan fazla okul katliamının sebebi olarak gösterilecekti Marilyn Manson. Sadece, yaşanan trajedinin müziğe indirgenip hasıraltı edilmesini sinir bozucu bulduğunu belirtiyor. Yıllar sonra olayı belgeselleştiren Michael Moore'la yaptığı röportajda yine 'ikiyüzlü' tepkilere dikkat çekiyor, “Başkanların emriyle bombalar yağıyor, çocuklar ölüyor. Buna rağmen devlet başkanları rol model olarak gösterilirken benim gibiler lanetleniyor.” Katliamı yapan çocukları düşünürken empati kurduğu aşikar, “Fırsatım olsaydı onlara bir şey söylemek değil dinlemek isterdim. Kimse dinlememiş” diyor. Ailelerin çocuklarıyla ilişkisinin önemine her zaman vurgu yapıyor.
'KENDİNİZ GİBİ OLUN'
Batman'e dönüşen Bruce Wayne gibi, Manson'a dönüşen Brian Warner'ın da ailesiyle ilgili yaşadıkları kişiliğini oluşturmuş. Her konuşmasında bunu açıkça söylüyor. Ancak yaşı ilerledikçe, patlayan öfkesini daha kontrollü, eleştirel duygular alıyor. Ailesiyle de bir şekilde barışıyor gibi gözüküyor.
2015'te yayınlanan The Pale Emperor'ın ilk şarkısı Killing Strangers, bunun göstergelerinden. Duygularını bastıran, ölüm makinelerine dönüştürülen askerlerin gözünden yazılmış bir şarkı. Annesinin ölümünün ardından, asker babasıyla konuşurken bu şarkının ne kadar yerine oturduğunu fark etmiş.
Geçen Ekim'de çıkan cover teklisi God's Gonna Cut You Down da bu barışmanın göstergelerindendir belki. Benim de dahil olduğum bir grup, bu geleneksel şarkının daha sert bir versiyonunu bekliyordu. Belki bu 'aslına uygun' cover, geçmişiyle barışması ya da bu ay 50'nci yaşını kutlamasıyla ilgilidir, bilemiyorum.
Neticede, yaşadıklarıyla yaptığı müzik, takıntıları, sözlerinde ölümü kullanması, topluma soyutlanması… Hepsi tutarlı görünüyor. Yine de onu geçmişe takılmış biri olarak etiketleyip geçmek hata olur, çok katmanlı bir karakteri olduğu kesin. Sevmek için kolay biri değil, onu anlamak zor, bunlarla yüzleşmeli.
Yakın Takip'e aldığımız Manson yazısını yine kendi sözleriyle bitirelim, “Asla benim gibi olun demedim. Kendiniz olun ve bir fark yaratın dedim…”