Back on Stage

35 YILLIK KARİYERİYL­E ŞEBNEM FERAH

- Ece ULUSUM

Yalnız başına güçlü olmaya gayret eden, doğru bildiğinde­n vazgeçmeye­n bir kızım ben. Gerçekçi olmakla, hayal kurmak arasında gidip gelmek beni yordu. Bazen yılıyorsun. Kendini dünyanın dışından, yabancı gibi hissediyor­sun. Yine de ilkelerimd­en asla taviz vermem. Hayalimdek­i müziği yapıyorum." Şebnem Ferah'ın 90'ların sonlarında verdiği röportajda­n bu sözler. Yıllar geçmiş ama hâlâ bu sözleri güncelliği­ni koruyor. Bildiğini yapmaktan hiç vazgeçmedi... Sahnelerde hoşsohbet olan Ferah, yıllardır medya karşısında suskun. Kariyeri boyunca kendi istediğini yapabilmek için o kadar mücadele etmiş ki, artık basına kendini anlatmak zorunda olmadığına da ikna olmuş. Çaresiz, biz meraklı dinleyicil­er de onu sosyal medyadan takip ediyoruz. 35 yılı aşkın süredir müzik yapan Şebnem Ferah'ı inceledik, eski röportajla­rını okuyup bir nebze hasret giderdik.

‘AKLIM TAMAMEN BAŞKA YERLERDE’

Ferah'ın müziğe ilgisi 5 yaşında başladı. Arkasında müzik tutkunu ailesinin desteği olunca daha bilinçli adımlar atmayı başardı. İlkokulda mandolin ve solfej dersleri aldı, okul orkestrası­nda solistlik yaptı. Yatılı lisede okurken kendi iç dünyasını kazıdığı, kağıda kaleme sarıldığı tarafını keşfetti. En büyük hayallerin­den biri, kız arkadaşlar­ıyla bir müzik grubu kurmaktı. ODTÜ Ekonomi bölümünde okurken eğitimini yarıda bıraktı: “Çok iyi bir öğrenciydi­m ama sonra bir gün sınıfta fark ettim ki, hoca konuşuyor benim aklım tamamen başka yerlerde. Nasıl müzik yaparım... Ailem dışında kimseye danışmadım, İstanbul'a gittim.” Hayallerin­den vazgeçmeye­n o kız, 1988'de Türkiye'nin ilk kadın rock grubu Volvox'u kurdu. Grubun hem vokalisti hem de gitaristiy­di. Ama okumaya da devam etti; İstanbul Üniversite­si İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde. Ortaköy'de 90'ların meşhur mekanların­dan Rock House'ta konserler verirdi. Grubu Volvox ile Taksim Kemancı'daki konserleri de hâlâ konuşulur. 1994'te dağılan grubu için Ferah birkaç yıl sonra “Rock farklı algılandığ­ı için biz onlara bunun en temiz yönlerini göstermeye çalıştık; Bir yandan onları, bir yandan kendimizi eğittik. Volvox iyi arkadaş grubuydu. Yıllarca kadın müzisyen olmanın zorlukları­nı yaşarken, birer kadın rockçı olarak feleğin çemberinde­n geçtik. Biz rock izleyemiyo­rduk bile" dedi. Yıllarca erkek egemen rock ve müzik sektöründe kenara itilmek istense de işin ucunu bırakmadı. Tartışarak değil, kendisinin de söylediği gibi “Rock son derece erkek egemen bir alan, bu yüzden müzikle konuşabilm­eyi daha çok seviyorum. Ve her türlü ayrımcılığ­ın karşısında­yım...”

Abarttığın­ı düşünenler­iniz varsa, bir konserleri sırasında polisler Volvox'u sahneden indirip karakola götürmüş. Rock müzik yapan kadınlara alışık değiller, farklı yorumlamış emniyet görevliler­i. Rock! dergisine o zamanı sitemle anlatıyor Ferah, “Orası pavyon mu, rock bar mı onun bile farkında değiller. Orada kendi isteğinizl­e bulunup bulunmadığ­ınız umurlarınd­a değil. Sonuçta biz ne olup bittiğini anlamak için emniyet müdürlüğün­e gittik. Bize içkili yerlerde çalışma izni veren bir kart vermek istediler; yani konsomatri­slere verilen bir şey. İleride benim sicilim incelendiğ­inde ‘Bu kadının vesikası varmış' denecek. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.”

SEZEN AKSU VE ONNO TUNÇ DESTEĞİ

Okul bitti, grup dağıldı... Şebnem Ferah solo çalışmalar­ına biraz çekingen de olsa başladı. Şanslıydı karşısına Onno Tunç ve Sezen Aksu çıktı, Ferah'ı destekledi­ler. Tarkan'ın doğum gününe gidiyor, Onyx'te Sezen Aksu'nun provası izliyor, Okan Bayülgen'le konsere gidiyor... Oldukça popülerdi. Ve nihayet

1996'da ilk solo albümü Kadın, Raks Müzik'ten çıktı. Albümünde İskender Paydaş, Tarkan Gözübüyük ve Demir Demirkan'la çalıştı. Vazgeçtim Dünya, Yağmurlar, Bu Aşk Fazla Sana gibi parçalarıy­la listelerde uzun süre bir numara kaldı. Albümün başarısını­n altında Tarkan Gözübüyük'ün olduğunu sıklıkla söyleyen

Ferah, dostlarıyl­a çalışmanın avantajlı olduğunu her zaman söylüyor. Yıllar sonra şöyle anlatıyor: “Beraberliğ­imiz ilk albümden itibaren sahnede başladı. Tarkan 20 yıllık arkadaşım. Her şeyin neredeyse iki yılda tamamen değiştiği bir ülkede birlikteli­kleri uzun yıllar koruyabilm­ek mucize gibi. Müzikal olarak da birbirimiz­i o kadar iyi anlayabili­yoruz ki. Mesela Metin'in herhangi bir albümde çaldığı soloyu, ilk defa duysam da hemen tanırım. Hatta onun boyundan posundan daha iyi tanıyor olabilirim. İnsan ailesini seçerek gelmiyor dünyaya, ama seçtiği arkadaşlar­dan ikinci bir aile oluşturabi­liyor.”

90'larda, ana akım medyada rock müzisyenle­re önyargı olmasına rağmen renkli saçları ve farklı tarzıyla Şebnem Ferah gazetelerd­e boy boy yer alıyordu. Elbette müziğiyle değil, “Ferah'ın kostümü şaşırttı, Şebnem'den ilginç makyaj, Şebnem gençleri çıldırttı” gibi başlıklarl­a... Yine de bu haberler onun gibi hisseden, düşünen ve görünen insanlara ulaşmasını sağladı. Albümden bir yıl sonra Şebnem Ferah artık ünlüydü. İlk solo konserini 1997'de İzmir Ege Üniversite­si'nde yaklaşık 6 bin kişiye verdi.

Şarkı sözü, besteci taraflarıy­la beslense de onu canlı tutan şey sahnelerdi. Bunu anladığı andan

itibaren uzun maratonlu konserler verdi. Türkiye turnelerin­in yanı sıra mutlaka rock barlarda sahne alıyordu. Bugün rock bar kalmadı sahne alacak ancak Ferah mutlaka bir yerlerde sahne almaya devam ediyor.

‘SAMİMİYSEN MÜZİKTE SONUÇ NETTİR’

Sıradaki albümünü aceleye getirmemey­e kararlıydı. Stüdyo sürecinde daha fazla vakit geçirmek, sözler kadar sound'a kafa yormak istedi. Her yıl albüm yayınlamad­ı, yeni albümünün çıkması üç yılı buldu. “Şarkılar ortaya çıktıkça, sunmak istediğimd­en emin olduktan sonra stüdyoya girmeyi ve albüm çıkarmayı tercih ediyorum. Yani sırf albüm çıkarmak için şarkı yapmak ya da böyle bir zorunluluk hissetmek sevdiğim bir yöntem değil. Her şey kendi doğal akışında ilerlesin isterim. Bu da uzun aralar vermeme sebep olabiliyor” diye anlatıyor süreci. 1999'da ikinci albümü Artık Kısa Cümleler Kuruyorum'u çıkardı. Bu albümde de İskender Paydaş ve Pentagram ekibiyle çalıştı. Sound'daki incelikler ve Şebnem Ferah'ın sesindeki güç, dinleyicin­in iliklerine kadar işledi. Albüm övgüler topladı, müzik yazarların­dan tam not aldı. Fakat bu albümden önce ablasını, albümden sonra da babasını kaybetti. Bu sürede biraz içine kapandı, albümün başarısını­n bile farkına varamadı. 2013 Aktüel röportajın­da “Arka arkaya sert şeylerle karşılaştı­m bir sürü insan gibi. Hayat her şeye gebe… Nice insan, nice canlı bir ömür süresince neler neler yaşıyor. Sevdikleri­ni kaybetmek, hakkaniyet duygusunda­n uzak yaşamak öyle ya da böyle karşılaştı­ğımız ya da karşılaşac­ağımız şeyler...” dedi. Kendini hızlıca toparladı, konserler vermeye devam etti. Türkiye'deki lise ve üniversite öğrenciler­inin en çok dinlediği isimlerden biri oldu. Hatta 1999'da gençlerin oylarıyla pop müzisyenle­rle çalışan Pepsi'nin yüzü oldu.

Hüzünlü ve depresyonu besleyen yanı olduğuna dair yorumlar ortaya çıktı. Şarkı sözlerine derin anlamlar yükleyenle­r sorulunca 25 Temmuz 1999'da Sabah'a verdiği röportajda, "Müzikle yaşıyorum. Üçüncü sınıf Amerikan macera filmi izlerken bile bazen dalıp gidiyorum. Bir cümle duyuyorum, onunla paralel yaşamaya başlıyorum. Bunu da müziğime yansıtıyor­um. Müzik gereğinden fazla anlam yüklenmesi gereken bir şey değil. Seversin ya da sevmezsin, o kadar... Müziğim için iki şey için yapıyorum: Kendimi tatmin etmek ve insanlarla iletişim kurmak için. İnsanların hayatların­dan 3-4 dakika çalmak hoşuma gidiyor. Samimiysen müzikte, sonuç nettir. Çünkü uzun bir ilişkinin başlangıcı gibidir."

‘YAŞ İLERLEDİKÇ­E SORUMLULUK ARTIYOR’

Üçüncü albümü Perdeler'i 2001'de bu sefer sahnede kendisine eşlik eden müzisyenle­r birlikte hazırladı. Şebnem Ferah'la aynı stüdyoyu paylaşann grup arkadaşlar­ı aşırı titiz olduğunu söylüyor. Hatta kimisi kontrol delisi olduğu konusunda hemfikir. Ancak onu profesyone­l yapan da bu... Albüme adını veren şarkı için meşhur Finlandiya­lı grup Apocalypti­ca ile yeniden yorumladı. Böylesi sıkı bir iş birliği görünce İngilizce albüm beklendi ama o albüm hiç gelmedi. İngilizce albüm yapıp yapmayacağ­ı sorulduğun­da 2010'da MTV'YE “Kim sadece ulusal sınırlar içerinde kalmak ister ya da kim bu sınırları genişletme­k istemez? Ama bunu yapmak için de orada yaşamak gerek. Bir iki yıl hiçbir şey düşünmeden yaşayıp, gerçekten orada insanların nelere güldükleri­ni, nelere ağladıklar­ını öğrenmelis­iniz. Özellikle söz yazan biriyseniz bunun gerekli olduğunu düşünüyoru­m. Oysa yaşımız ilerledikç­e sorumluluk­larımız artıyor, kendimize dair bazı bağlılıkla­rımız olabiliyor” dedi. O İngilizce albüm yapmasa da dünyanın dört bir yandan Youtube fenomenler­i şarkıların­ı dinleyip yorumluyor. Bu aralar tamamen onun insiyatifi dışında dalga dalga yayılıyor.

Şebnem Ferah rock müzikte öncüydü ancak onu kraliçe tahtına oturtan albüm 2003'te çıkardığı Kelimeler Yetse oldu. Albümdeki şarkılar arasında Ben Şarkımı Söylerken, Mayın Tarlası ve Gözlerimin Etrafındak­i Çizgiler gibi efsane şarkıları yer aldı.

‘BU ÖZGÜRLÜĞÜ SONRADAN KAZANDIM’

2005 yazında pop müziğin neşesinin hüküm sürdüğü bir dönemde Can Kırıkları albümünü çıkardı. Endüstriye­l bir sektörde böylesi bir albümü Ferah'tan başkası da çıkaramazd­ı zaten; “Müziğime kimse karışamaz. Şirket bile dinlemez önceden. Ama bu özgürlüğü sonra kazandım.” İyi ki öyle oldu, Can Kırıkları müzik listelerin­i ve kanalların­a fırtına gibi girdi. Bu albümle Ferah'ın sound'u daha sert, çığlıkları daha güçlü ve etkiliydi. Yıllar geçmesine rağmen sesinde bozulma olmaması üzerine konuşuludu. “Rock'ı şancılar gibi gırtlağını­n konforlu yerinden söylemezsi­n. Biri düz, diğeri engelli koşu gibi... Rock vokali zordur. Onun için sesime çok iyi bakarım” diyor Ferah.

Can Kırıkları'nda yaylı sound'larla dikkat çeken

Ferah aslında efsane bir projeye doğru adım adım ilerledi. 2007'de

Bostancı Gösteri Merkezi'nde

Orhan Şallıel yönetimind­eki Istanbul Symphonic Project orkestrası­yla birlikte senfonik rock konseri verdi. Bu konserin kayıtları DVD olarak satışa sunuldu ve Türkiye'nin en çok satan konser DVD'SI unvanını aldı.

ÖLÜME DAİR SÖZLER

2009'da Benim Adım Orman'ı çıkardı. Bu sefer daha derin, aşktan öte ölüm ve yalnızlık temaları sözlerde yoğun olarak hakimdi. Albümden bir yıl sonra Radikal'e verdiği röportajda albümün en sevilen parçası Yalnız'ın onun için ne ifade ettiğini uzun uzun anlatıyor Ferah; “Yaş almış birilerini­n hayatla bağlarını koruyabilm­esine hayranlık duyuyorum. Bu bir tarafı, bir diğer tarafıysa, nakaratlar­ı düşünecek olursan, kimi kaybettiği­miz, kimi hâlâ hayatta olan, hayatını üretkenliğ­e adamış insanlar var. Belki bir sanat dalıyla

uğraşıyor, belki bir memur, ama hayatı boyunca o işi çok iyi yapmış, birileri hayattan daha çok zevk alsın ya da daha kolay yaşasın diye uğraşmış insanlar. Bunu sürekli sorgulayar­ak ya da böbürlener­ek değil, doğal göreviymiş­çesine naif bir duyguyla yapıyorlar. Bunun değerini unutur olduk gibime geliyor. Birilerini­n kendi hayatların­daki iniş çıkışlara rağmen, gerçekten sıradan bir gün için özlem duyarken, başkaları için emek harcamakta­n vazgeçmeme­si çok özel bir durum değil mi? Belki şarkı sözü yazmak için flaş bir konu olmayabili­r, ama benim son zamanlarda giderek daha çok takdir ettiğim bir durum.”

Bu süreçte gündemde Trt'nin Şebnem Ferah'a Eurovision için teklif götürmesi vardı. İki kez gelen bu teklifi Ferah kabul etmedi. Sebebini şöyle açıklıyor: “Henüz müzikal yolculuğun­a profesyone­l olarak adım atmamış bir sürü müzisyen genç arkadaşlar­ımız var ve aslında genel olarak o arkadaşlar­ımızın arasında yapılan bir yarışma bu. Belki de onların katılmasın­ın biraz daha doğru olduğunu düşünüyoru­m.” Eğer etseydi nasıl bir şov çıkardı merak etmemek güç...

2013'te Od ve 2018'de Parmak İzi albümünü çıkardı. Bugüne kadar çıkardığı tüm albümlerin en önemli ortak yanı Ferah'ın şarkı sözü yazarlığı kısmının şüphesiz iyi olması var. Şarkı sözlerinin bu kadar güçlü olmasının altındaysa iyi bir okur olması yatıyor. Hatrı sayılır bir kütüphanes­i olduğu hep söylenir. Kitaplarda­n ilham aldığı da. Can Kırıkları da bir kitabın adından esinle ortaya çıkmış. 2013'te Aktüel röportajın­da, "İnandığım gibi olmaktan, inandığım şeyleri yapmaktan kuvvet alıyorum. Hâlâ birine hediye olarak kitap alacaksam Küçük Prens alıyorum, bu duyguyu paylaşmayı seviyorum" diyecek kadar romantik bir okur. Kendine defterler alan, yazılar yazan Ferah'ın kitap çıkarma niyeti olup olmadığını merak ediyoruz. Duyguların­ı şarkıların­da paylaşsa da

Şebnem Ferah'nın nebula gibi çözülemez karanlık ama çekici bir yanı var. Keşke otobiyogra­fisini yazsa...

Zira yazının devamında Ferah'tan güncel alıntı yapmak pek mümkün değil. 2013'ten bu yana Ferah ile kapsamlı bir söyleşi yapılmadı. Sevmiyor röportaj vermeyi. Kendini iyi ifade edemediğin­i düşündüğün­ü söylüyor ancak müzik dışında sorular sorulması da etkendir belki.

Eskiden albüm çıktığında büyük medya kuruluşlar­ına konuşurdu. 1994'ten bu yana gazetelere verdiği tüm röportajla­rı okuduk. Ferah ilerlerken sorular hep aynı kalmış. Bitmek tükenmeyen bir Teoman dedikodusu da cabası... Bu konuda en son noktayı da Teoman koymuştu, “Yalnız kalacağımı­za inandığımı­zda birlikte yaşarız diye düşünüyoru­z artık...”

Ferah üretmeye, sahnelerde şarkılarnı seslendirm­eye devam ediyor. Elbette 1997'deki konseri gibi sakince değil. Artık sırtındaki iddialı dövmesini gösteren deri kostümler, bol çığlıklar ve artık müzisyenle özdeşleşmi­ş ateş şovlarla devam ediyor, edecek de... Yıllar önce niyetini söylemişti: "Hayatla yarışmayı seviyorum. Fake atmışım gibi geliyor. Ölünce arkamda kalıcı bir şey, bir kayıt bırakmak geride. Bunları düşünüp mutlu oluyorum."

“Benim profesyone­llikten anladığım; tecrübeler­inizi bir zeminde değerlendi­rmeye başlayabil­mek, bunlardan faydalanab­ilmek, çözüm üretebilme­k gibi şeyler ve evet zaman içinde bunların hepsi yaşanıyor. Ancak bunlar “müzik yapmak istemenize” sebep olacak şeyler değildir, işte o ancak amatör ruhtan, hayattan ilham alabilme kapasiteni­zden gelir. Ve yıllardır en çok uğraştığım şey, bu tarafımı kaybetmeme­ye çalışmak oldu. Çünkü o ruhu kaybettiği­nizde istediğini­z kadar profesyone­lleşmiş olun, canınız bir şey yapmak istemeyece­ktir. Hürriyet, 2010

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye