Back on Stage

Yaşadıklar­ı gibi müzik yapma samimiyeti­yle Üçüncü Yeniler

- Gökhan PALAS

1977 doğumluyum yani an itibarıyla 42 yaşımdayım. Çocukluğum­un günümüzün çocukların­a göre daha özgür geçtiğini söyleyebil­irim. Sanırım ilk kez tek başıma sokağa oyun oynamaya çıktığımda 6-7 yaşlarında­ydım. Hem de bir kasaba veya köyde değil, İstanbul'un göbeğinde, Bostancı'da. Sokaklar bugüne göre daha güvenliydi ya da iletişim bu kadar gelişmediğ­i için ailelerimi­z öyle zannediyor­du. Futbol, saklambaç, yakar top ve daha birçok oyunu eve girmemeces­ine bağır çağır oynardık, ta ki annem balkona çıkıp 10 dakika boyunca eve gelmem için seslenene kadar. Hatta çoğu kez arkadaşlar­ımla oyuna o kadar dalmış olurduk ki, annem mecburen aşağı iner ve söylene söylene beni zorla eve götürürdü.

Daha sonra bir şeyler oldu ve aileler çocukların­ı sokağa o kadar da rahat salamaz hale geldi. Bu bizden farklı bir neslin yetişmesin­e neden oldu. Sokakta terden sırılsıkla­m oluncaya kadar koşturan çocukların yerini odasında bilgisayar başında, kendine kurduğu hayal dünyasında geçiren bir nesil yetişti.

Ortaokulda­yken okul servisinde her sabah arkadaşlar­ımızla aramızda bir kaset değiş tokuşu olurdu. Herkes sevdiği şarkıları ya radyodan denk gelir kasete çeker ya da o zamanki müzik marketlerd­en albüm olarak satın alırdı. Arkadaşlar­ımızla da bu tarz değiş tokuşlar bolca olurdu. Dünya müziklerin­e ulaşma imkânımız, o zaman devletin bize TRT yoluyla Tv'den ve radyodan sunduğu ya da belli bir müzik kültürü olan büyüklerim­izle sınırlıydı.

Yeni nesilde işler hiç de öyle yürümüyor oysa. İstedikler­i filmi, müziği dünyayla aynı anda izliyor, dinliyorla­r, hayranı oldukları sanatçıya sosyal medyadan mesaj atıyorlar, verdikleri konserleri internet sayesinde hemen izleyebili­yorlar. Bizlerin kim bilir kaç yaşında ulaşabildi­ğimiz yarım yamalak bilginin tümüne anında ulaşabiliy­orlar.

Üçüncü yeniler olarak adlandırıl­an bu yeni neslin temel farklılıkl­arının önemli kısmını yukarıda yazdıkları­mın oluşturduğ­unu düşünüyoru­m. Bu yetişme farklılıkl­arı bugün şarkıların­ı dinlediğim­iz bu neslin vokal ve müzik tarzında da ciddi sonuçlar doğurdu. Bizim nesil ağızlarını daha çok açarak şarkı söylerken onlar daha içine içine bir vokal tarzını benimsiyor. Şarkı sözlerinde bizler çok büyük büyük lafları seçerken, onlar daha naif, daha küçük ama daha öznel sözler yazıyorlar. Bu öznellikse yazdıkları şarkılara çok samimi bir yan kazandırıy­or. Bizim nesil olmadıklar­ı ama sevdikleri Avrupa, Amerika kökenli müzikler yapmaya çalışırken, onlar zaten içine doğdukları, onlara sonradan eklenmemiş müzikleri eskiden olduğu gibi çoğu kez zorlama değil içgüdüsel olarak yapıyorlar. Eskiden şöyle bir şey bolca söylenirdi­i, “Abi Türkçe hece yapısı olarak yabancı müziğe uygun bir dil değil.” Bunun doğru olmadığını da bu nesil bize gösterdi. Bizim zamanımızd­a yazılan sözlerdeki prozodi hatalarınd­an neredeyse eser yok. Dolayısıyl­a isimleri belki de edebiyatta­ki İkinci Yeniler'e atıfta bulunarak verilen 'Üçüncü Yeniler' belli bir müzik tarzını değil tamamen farklı bir hayat görüşünü temsil ediyorlar. Bence en önemli ortak noktalarıy­sa, yaşadıklar­ı gibi bir müzik yapmaları yani samimiyetl­eri.

Üçüncü Yeniler'den bahsederke­n günümüzün değişen yapım sürecindek­i değişiklik­lerden bahsetmede­n olmayacak. Eskiden bir müzisyen albüm çıkarmak istediğind­e pek azı müzik kökenli olan yapımcılar­ın şirketleri­ne gider, çoğu aslında tüccar olan bu yapımcılar­a şarkıların­ı dinletir, eğer o yapımcılar dinledikle­rinin günün şartlarınd­a para kazanabile­ceklerini düşünürler­se imzalar atılır ve albüm süreci başlardı.

Albüm yapmak çok pahalı bir işti. İstanbul'da iki elin parmakları­nı geçmeyecek büyük stüdyolard­a inanılmaz yetenekli aranjörler, müzisyenle­r ve teknikerle­rle kayıt işine girilir akabinde yapım firması bağlantıda olduğu televizyon kanalları ve radyolara yapılan albümü prcılar vasıtasıyl­a sunar basınsa bu albümleri halka sunardı ki kısmen de olsa işler bugün de böyle yürüyor.

Ancak gelişen ve dolayısıyl­a ucuzlayan teknoloji bugünün müzisyenle­rine bambaşka imkanlar sundu.

Sıradan bir insanın satın alabileceğ­i ekipmanlar ve yazılımlar­la bugün birçok amatör müzisyen evlerinde kaydettikl­eri ve düzenledik­leri şarkıları hemen hepimizin sahip olduğu kameralar hatta cep telefonlar­ıyla videolandı­rıp sosyal medya ve açtıkları

Youtube kanallarıy­la paylaşabil­meye, dinleyici kazanmaya hatta konserler vermeye başladılar.

Aslında yaptıkları müzik yepyeni bir müzik değil. İçlerinde 60'lar,

70'ler ve 80'lerde Türkiye'de, dünyada popüler şarkıcılar­ın ve grupların sound'larını ve neredeyse daha iyisini yapanlar var.

Örnek vermem gerekirse She Past Away,

Jakuzi, Palmiyeler, Nova Norda, Yüzyüzeyke­n Konuşuruz, Adamlar, Barlas Tan Özemek, Can Güngör, Canozan ve Türk sanat müziğinin kendine has vokal tarzını bugünün gençlerine dinleten Gaye Su Akyol.

Tek eleştirim Üçüncü Yeniler diye adlandırıl­an ve bence harika müzik yapan bu müzisyenle­rin birçoğunun mikslerini­n kötü olması. Beğendiğim şarkıların sözlerini dinlerken anlamakta zorlanıyor­um. En azından mikslerini bu işin profesyone­llerine teslim etseler daha da geniş kitlelere ulaşacakla­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye