'Bilinmezliğe atlayan halimi bulmaya çalışıyorum'
Şarkılarının çıkış noktası biraz merak biraz da sıkıntı... Eivør, sesini ilk Faroe'nun halk müziklerini seslendirerek keşfetti. 16 yaşında ilk albümünü yayınlayan Nordik sanatçı, zamanla müziğini elektronik, caz ve klasik türleriyle besleyip geliştirdi. Sanatını özgür bırakmaya önem veren Faroelu yıldız, şarkılarında daha çok ritim ve beat'leri öne çıkararak gırtlak şarkıcılığı gibi kültürünün deneysel ögelerinden de faydalanıyor. Massive Attack gibi trip-hop öncülerinden de ilham alan, BBC ve Netflix ortak yapımı The Last Kingdom'ın müziklerinden de tanıdığımız donuk melodileri sesiyle ısıtan Eivør, 12 Mart'ta %100 Studio'yu sislere bürüyecek! Öncesinde müzisyenle röportajımız.
❏ Faroe Adaları'nın müziğinizdeki etkisi ne?
Memleketim büyük bir parçam. İçimdeki bir manzara, çok gürültü çıkarmadan varlığını sürdürüyor gibi. Sertliği, yumuşaklığı ve tüm güzelliğiyle her zaman ilham verici oldu. Doğasında karşılaştıklarım her zaman parçalarımda yerini buldu, kaçamadığım melankolik bir tonu var.
❏ Sizce daha metropol bir yerde doğup büyüseydiniz, müzik kariyeriniz nasıl bir yol izlerdi?
Nasıl olurdu kim bilir? Belki bir yerlerde bir ofiste çalışırdım. (Gülüyor.) Büyük şehirleri seviyorum ama. O kadar kalabalığa rağmen çok yalnız hissettirmesi ağzımı açık bırakıyor. Herkesin kendi işine baktığı büyük bir şehirde hayallere dalmayı seviyorum. Memleketimde herkes birbirine dikkat eder. Tamam bu harika ama bazen hoşuma gitmediği de oluyor!
❏ Faroe Adaları'ndan epey yetenekli müzisyen çıkıyor. Sizce bunu altında doğadan alınan ilham mı var yoksa küçük bir yerde yaşamanın verdiği bir çeşit sıkıntıdan kaçış arzusu mu var?
Doğa, kesinlikle. Sıkıntı, evet muhtemelen. (Gülüyor.) Küçük toplulukların en güzel yanı herkesin bir araya gelmesi. Kolayca başka sanatçılarla iletişim kurabiliyorsunuz, birbirinizi destekliyorsunuz da. Bir de Faroe'nin havasını tahmin etmek zor, planlar kolayca aksayabiliyor. Yaşayanlar daha yaratıcı olabiliyor yani.
❏ The Last Kingdom'ın soundtrack'lerini yapmanızın kariyerinize etkisi ne oldu? Dinleyici kitleniz arttı mı?
Evet, projenin bana çok faydası oldu. Arkadaşım John Lunn'la bu işleri yapmak çok keyifliydi.
❏ Björk'e benzetildiğinizi okudum birkaç yerde. Bu gibi benzetmeler sizi etkiliyor mu?
Çok etkilemiyor. Komşu ve benzer dillere sahip ülkelerden gelmemiz dışında müziğimizde birbirine benzeyen çok şey de duymuyorum. Bjork'ü çok severim ve saygı duyarım elbette.
❏ Spotify'da sizi en çok dinleyen ilk beş şehir arasında İstanbul birinci. Türk dinleyicilerinizle nasıl bir bağınız var sizce?
Gerçekten mi, harikaymış! Bilmiyordum bile. Türkiye'de yalnızca bir konserim oldu, İstanbul'a hiç gitmedim bile! Çok heyecanlandım. (Gülüyor.)
❏ Sahne performansınızı, kimi kliplerinizi Şaman ayinlerine benzetenler de var. Şamanizm inancına yakın mısınız?
Kendimi hiç Şaman olarak görmedim ama sahnede olmak çok yoğun bir şey olabiliyor. Neden benzetildiğini anlayabiliyorum.
Bazı modlara dalıp herkesi yolculuğa çıkarmaya çalışıyorum, herkes ne isterse onu hissedebiliyor. Bir de parçalarımda geleneksel Faroe müziğini duyabilirsiniz, onun da şaman bir hissi vardır muhtemelen.
❏ 16 yaşındayken çıkardığınız ilk albümünüzü görünce ya da hatırlayınca nasıl hissediyorsunuz? O zamandan bu zamana aynı kalan hisleriniz var mı?
Harika bir histi, büyük bir hayalim gerçekleşmişti. Albümü elimde ilk kez tuttuğum anı hatırlıyorum. Çok iyi hissettirmişti. O zamandan beri çok yönden değiştim ama aynı kalan şeyler de var. Halen meraklıyım ve yaratıcı olmak istiyorum. Önümde büyük bir engel olduğunu düşündüğümde, o bilinmezliğe atlayan halimi bulmaya çalışıyorum. Müziğe neden âşık olduğumu hatırlamamı sağlıyor.
❏ Müzik kariyerinizde 20'nci yıldasınız. Özel bir projeniz ya da albümünüz olacak mı?
İyi fikir, yapmalıyım! Yeni albümümü bitiriyorum aslında şu sıralar.
❏ Bir röportajınızda değişen müzik endüstrisini kimi zaman korkutucu bulduğunuzu söylemişsiniz. Nedir sizi düşündüren?
Endüstri hep değişiyor ama bence önemli olan, dinleyicilerinizle kurduğunuz bağ. Özellikle canlı performanslar çok saf ve gerçek hissettiriyor. Her şeyin temelinde bu var. Canlı çalınan bir müzikle bağ kurmak sizi antik zamanlara geri götürüyor. Canlı konserler hep burada olacak!
❏ Organik tınıları endüstriyel seslerle birleştirmeyi seviyorsunuz. Müziğinizde kullanmayı sevdiğiniz organik sesler hangisi?
Kullanabileceğim en organik tını, sesim. Bunu da bolca kullanıyorum. Ayrıca hava ve suyun seslerini seviyorum, mağara gibi yerlerden alınmış kayıtları da kullanıyorum. Bazen duyduğum şeyleri kaydediyorum, başka seslerle birleştiriyorum ve aradığım şeye dönüşüyor. Sesleri birleştirmek eğlenceli, biraz da takıntılı bir süreç.
❏ Konserde neler olacak? Nasıl bir playlist hazırlıyorsunuz?
Muhteşem grubumu getiriyorum ve yepyeni şarkıları ilk kez çalacağım. Heyecanlıyım, biraz da gerginim. Yeni şarkıları çalmak hep biraz korkutucudur. Eskilerden de çalacağım elbette. Görüşmek üzere!