Neden geri gelmedin Dhafer?
Esasında İstanbul'un gediklisi Dhafer Youssef ancak canlı performansını izleme fırsatını anca buldum. 2018'de yayımladığı Sounds of Mirrors'un turnesi kapsamında 8 Şubat'ta Zorlu Performans Sanatları Merkezi'ndeydi. Sahnede ud virtüözü klarnetiyle Hüsnü Şenlendirici, elektro gitarıyla Eivind Aarset ve vurmalı çalgılarıyla Adriano Dos Santos eşlik etti. Birleşmiş Milletler toplantısı tadında; bir Türk, bir Tunuslu, bir Norveçli ve bir Brezilyalı… Mekan dakikalar öncesinde doldu. Her yaştan izleyicinin olduğu konsere Suriye, Fransa, Fas ve Lübnan'dan gelenler de oldu.
Grup, sahnenin tamamını kullanmadan, birbirlerine arada dokunacak kadar mesafede konuşlanmıştı. Sahne tasarımı çok sadeydi. Hatta ışığı bir kenara bırakırsak tasarıma dair tek şey, Youssef 'in ardındaki sehpada yer alan bir buket çiçekti. -Sahi, eskiden daha sık karşılaşırdık çiçeklere, şimdilerde pek yok.- Işık tasarımı da bir o kadar sadeydi. Solo performanslarda sisle desteklenen ışık tasarımları fotoğraf çeken telefonların ekranlarında çok şık duruyordu.
Siyahlar içinde gelen Dhafer Youssef, Hüsnü Şenlendirici, Eivind Aarset ve
Adriano Dos Santos anında çalmaya başladı. Derin bir sessizlik, Dhafer'in udu öyle içimize işledi ki normalde ilk parçalarda görmeye alışık olduğumuz telefon ekranları ortada yoktu. Ud mızrabını incitmek istemediği bir kuş gibi tutuyor, bir yandan izleyiciye gülümsüyordu. Birden oturup vokal yeteneklerini sergilemeye başlıyor; kimi zaman ağzının bir kısmını kapatıyor kimi zaman mikrofonun etrafında yarım daire çizerek sesini kullanıyor. Keza çocukken yankı ve rezonansı keşfeden müzisyen, özgün eko, delay gibi ses efektleriyle müzik eleştirmenlerince övgüler alıyor. Bu noktada sahnenin ses konusundaki performansını da ayrıca takdir etmek gerek. Öyle incelikle ses sistemi kurulmuştu ki Youssef 'in ritim tutan ayağını, Şenlendirici'nin içine nefes çekişini, yere düşen ud mızrabının sesini dahi duyabiliyorduk.
BAGET PARÇALARI HAVADA UÇUŞTU
O akşam sahnedeki herkesin enerjisi yüksekti. Brezilyalı perküsyonist Adriano Dos Santos'un kendine has düzeneği inanılmazdı. Cajon'un üzerinde oturuyor sürekli sol eliyle onu çalarken sağ eliyle bir an durmaksızın bateri ya da bongo çalıyor. Ayağıyla zille ritim tutuyorken, kalkıp bar chime'u uzanıyor… Sahnede darbuka da vardı ama kullandığını hiç görmedim. Adriano, her solosunda Youssef 'ten rol çalıyordu. İzleyiciden en çok alkışı da o aldı.
Hüsnü Şenlendirici, evinde ve yakın bir arkadaşıyla çalmanın rahatlığını izleyicisine de hissettirdi. Klarnetinden çıkan tınıyla Youssef 'in çıplak sesinin aynı notalarda kesiştiği anlar konserin en özel anlarındandı. Gönül isterdi ki Şenlendirici, konser rockstar edasında zıplayan, dans eden ve gülümseyen
Youssef 'e arada kalkıp eşlik etseydi. Malum, İlhan Erşahin'le sahnede ne danslar yaptığını biliyoruz.
Ve son olarak, udistin “blonde jesus” olarak takdim ettiği gitarist Eivind Aarset'in ne yapacağını kestirmek zordu. Şarkılara doğaçlama dokunuşlar yapıyordu. Bir bakıyorsunuz usul usul slide gitar tekniğiyle takılırken, birden distorsiyonla uda eşlik etmeye başlıyor. Konserin genel akışı da böyleydi, ud usul usul giderken birden perküsyon çıldırıyor baget parçaları havada uçuyor, klarnet alt tonlarda ilerleken elektro gitar yüksekten uçuyor… Bu dalgalanmalar sayesinde hiçbir izleyici sıkılmadı.
BEKLE DEDİ GİTTİ, GELMEDİ
Bir ara alkış kıyamet, Dhafer Youssef kafasını uduna iyice eğmiş seyirciye eliyle ‘bir dakika' manasında elini kaldırıp “Akordu düzelteceğim duyamıyorum” diyor. Açık vermeme kaygısı yok, içten ve güleryüzlü… Konser sırasında Orta doğu kültürünü arada yakalamak hoşuma gitti. Örneğin Dhafer su içmek için arkaya gitti, yere çömelerek suyunu içti. Hüsnü Şenlendirici'yi her solosundan sonra gidip iki yanağından öptü. İstanbul'u çok sevdiğini uzun uzun anlattı… Bir ara Dhafer, Hüsnü'yü sürekli öpmeye başlayınca izleyici gülmeye başladı.
Böyle tatlı anlara şahit olduğumuz konser yaklaşık 2 saat sürdü. Selamlarını verdikten sonra hiç arkaya gitmeden bis'i aradan çıkardılar. İçeri girerken Dhafer Youssef “Eğer biraz daha istiyorsanız çığlık atın” dedi ve gitti. İzleyici dakikalarca çığlık attı, alkışladı ancak geri dönen olmadı. Sonunda mekanın görevlisi kız tüm çekingenliği ile “Sanatçımız geri dönmeyecek” dedi. Kuliste neler oldu bilinmez..
‘FAZLA’ HAREKETLİ KAMERA
Konserde gözüme 'takılan' tek şey, performans boyunca çekim ekibinin bitmeyen hareketliliği oldu. Sanatçının talebi doğrultusunda çekim yapılmış. Evet, bir konser çekimi nasıl yapılır bununla ilgili anlaşılan belirlenmiş bir yöntem yok. (BOS ekibine araştıracak bir konu daha çıktı.) Fakat örneğin, sanatçının ışığını kesmemeye dikkat edilmemeli. Arkada benim gördüğüm 3 kamera, sahnede 2 büyük bir de hareketli bir kamera vardı. Sahnenin tamamını kullanmadıkları için kamera ekibi de sahnenin göbeğindeydi. Hareketli kameraman arkadaş sahnede bir sağa gidiyor, bir sola gidiyor. Klarnet solosu sırasında Şenlendirici'nin yüzündeki ışığı keserek defalarca geçiyor… Sabit kameraman düşen eşofmanını defalarca yukarı çekiyor, kocaman kamerayı birden perküsyonistin tepesinde tutuyor. Adımların duymayı sağlayacak kadar hassas ses düzeneği kameraman arkadaşların adımlarını da bize duyuruyordu. Ara ara kendimi canlı yayın yapılan bir konserde hissettim.