Aslanların kol gezdiği
-Saadet için, özlemle-
Levent Şentürk | Birçok mimarlığın, detay üretimiyle ilgili tarihsel saplantıyı istikrarlı şekilde sürdürdüğü bilinen gerçektir. En azından üç yüzyıl kadar geriye giden, iyi mimarinin iyi detaylarının nasıl olduğunu ve olması gerektiğini gösteren kitaplara -çok da zorlanma-
0. incunabula1 (intermezzo I)
Memento Vivere. 2
dan- rastlanabilir. Kabul gören her mimari stil, kendi detay setiyle çıkagelir. Akademya da bu saplantının farkındadır; mimarlara detayın önemli bir tabu alanı olarak işaret edilmediği mimarlık okulu neredeyse yoktur: Bu tabuya ulaşılması zorunludur ama bu ulaşılamayacak
kadar zorlu bir bilgidir. “İyi Tasarım”ın kapısını aralayacak şaşmaz bir bilgi varsa o da “Detay Bilgisi”dir. Ipsa scientia potestas est3, anahtar ondadır. “İyi Tasarımcı” detay çözendir; diğer deyişle kendi başına çıktığı içsel tasarım yolculuğunda Detaysızlık Canavarıyla çarpışır, Tembellik Denizini T cetveliyle yarar, Çözümsüzlük Vadilerinden hastalanmadan geçer, eskiz kâğıdının yarı-geçirgenliğiyle Kararsızlık Sisini yırtar, sığ fikirlerle kaplı zihinsel bataklığı aşar ve iyi detaylarla Sina’ya varır. Buradan yeni tabletleriyle inene kadar uykusuzluk çilesini doldurarak Hypnos’u geçer ve son savaşımını vererek ortasında Katharsis4 tepesi bulunan Disiplin Ovasına, kendi esenlikli düzlüğüne vasıl olur; en azından her mimarın zihnine [ haud ignota loquor] mitik yolculuk anlatısı üç aşağı beş yukarı böyle kazınmıştır.
1. lex non scripto6
Yunanistan’ın Delfi (2015) antik kentinin bir yerinde, duvara kaydolmuş yazı uzanır: Biteviye kazınmış hafıza ve alışveriş, kod ve yasa palimpsesti. Herhangi bir yerinden başlanıp okunabilecek düşey bir parşömen. Kazıma yüzeyi, ansiklopedik duvar, büyüsel yoğunlaşma, yitik kültürün heterotopik kalıtı. Taşın yüzeyinde, tek yönde, kazınarak işlenmiş ince, kırılgan metinlerin bunca zamanı aşabildiklerini görmek sarsıcıdır.
Kıtanın güneydoğusundan kalkıp kuzeybatısına gelince, Oslo Operası’nın (2013) çatısında başka bir “yazı” okurunu bekler: Alüminyum panellere işlenmiş Braille alfabesi benzeri noktalardan oluşan biteviye doku. Bu kez, mermer üstüne negatif değil, hem pozitif hem negatif bir baskıdır söz konusu olan. Kadim monoli-
tizme karşı güncel analog yeni bir büyüsel yoğunlaşma üretir. Sofita kulesinin tekrar eden ama dizisel biçimde tekrardan sakınan panellemesi, anıtsal opera yapısının büyülü bildirisini dokunma mesafesine getirir. Sadece kıyıdaki ateşli buzul imgesi değil, yazısız dokuyazı, ışıkla mikro düzeyde oynayabilmektedir. Delfi’deki yazılar mermerdeki gölgedir; Oslo’nun palimpsestik biçimyazısı hem pozitif hem negatiftir; kabartma ve ters kabartma. Oslo’daki dilsiz dil, extraterrestrial/ dünya-dışı insanımsı varlık imgeleminden beslenirken, asal bir notasyon mekaniğini de yapının yüzeylerine yayar sanki: Müzik kutusunun metal silindirinin üzerindeki melodik puntolama.
Detay alanından detaysızlık alanına dönüş yapalım (2002): Bitişik nizamın sağır apartman duvarlarının üzerine düşen ışık harfleri —güneşin fail olduğu bir tür lapsus calami. Çıkışsızlığımızı ete kemiğe büründürürcesine yükselen, çekilmez, boş yüzeylerde kısa süreliğine beliren bu tansıksı işaretleri on beş yıldır topluyorum. Çoğu kere tekil olarak belirirler. Grup halinde belirdiklerinde birkaç karakterin tekrarından ibaret bir yatay/düşey seri kurarlar. Her birinin başka bir ideogram olduğu bir yansımaya çok nadir rastlanır. Benim şansıma, ilk ve son kez biri denk geldikten sonra aslanların kol gezdiği yerlerde bunları toplamaya karar vermiştim. Nihil novi sub sole.
2. ajur örgü
Danimarka’nın Roskilde (2013) kent merkezinde bir anıtmezarı kuşatan, oktagonal planlı, ajur örgülü tuğla duvar. Anıtsallığın ille de anıtsal malzemelerle ve ölçekle oluşturulması gerekmez. Dahası bu duvar anıtı göstermektense gizliyor, gizleyerek vurguluyor: Salt çeper, barok zarf. Panoramik görünüm yanıltmasın, oldukça küçük bir yapı bu. Fotoğrafta onu tekil, bükülen bir yüzey gibi görmek ve göstermek istedim.
3. balıkçılları izleme istasyonu
Caunos’ta (2017) çatısının yıkımını takiben, geri kalanının da yıkılmasını bekleyen tek katlı bir yapının bacaları: Hayao Miyazaki’nin nâmevcut diyarlarında yükselen, uğursuzluğu, Ira Deorum, engellemeye adanmış kuleler gibi ufukları gözlüyorlar. Bacalarla -en çok da uç durumlarda- birer bildiriye sahip yapılar olarak karşılaştım: Bu kez suyun kıyısında. 2000’lerin başlarından beri binlercesinin slaytını ve fotoğrafını çekerek tekinsiz bir bacalar arşivi kurmaya yöneldim. Bazı detayların tekrarı yoktur. Bacalara kısa sürede yapı iskeleleri, yansımalar ve duraklar da eklendi. Yapı iskelelerinin bir yan ürünü de paketlenmiş/örtülmüş obje ve taşıtlar oldu. Yarı-yıkık bir yapı, kazıntı ve eksiltileri, silinti ve molozları, kalıntı ve döküntüleriyle detay yitiminin bir görünümü olup çıkar: Doğalaşma, A’raf’a düşme, harabeleşme.
4. kapı
Eskişehir’de (2015) bir köşe parselde yıkım halindeki tek katlı binadan geriye kalan cümle kapısı ve yanında tuvalet. Hızla değişen eski çeper/yeni merkez mahallelerinde, böyle bahçeli, tek katlı yüzlercesi kısa sürede ada ada yıkılırken yerlerini 3-4 katlı yeni konut blokları almaya devam ediyor. Yıkım detayları görünür hale getirmekle kalmayıp, parçaları bağlamlarından kopararak nedensizleştiriyor, uçlaştırıyor. Bahçe duvarının sonundaki kapı, duvar yıkıldıktan sonra bir başına, ready-made.
İntermezzo II
Heroik üretkenlik: “Yokoluşuma karşı kayıtsızlık içindeki doğaya -sanki varoluşumu çok umursayacakmış gibi- iyice detaylandırılmış eserimi bırakmalıyım.” Doğa detaysızlık demektir; mimarın vuku bulmasına katlanamayacağı bir şey; öznesizlik yeri olarak doğa. Kumsal, öznesizliğin alegorik mekânıdır (2017). Burada ayrımsızlık yayılmıştır, hic abudant leones, insanın izlerini, yırtıcı sarı yeleli kumullar dramatik şekilde siler; biçim yitimi bir biçim olarak pençelerini insanın etine geçirir.
5. sarmaşık
Ajurlu tuğla duvarla örülü sekizgenin yanı başında yükselen kilisenin duvarlarından birinde, yapraklarını döktüğü haliyle sarmaşığın anatomisi (2013). Cephenin döndüğü yüzde diğer sarmaşık, başka bir yayılım man- tığı oluşturmuş. Her kentin böyle sarmaşıktan yapılma planları olmalı: Borges’in satranç meseli misali, Roskilde de meğer sarmaşığın gösterdiği biçimde yayılıyormuş. Kentliler sık sık ziyaret ediyormuş sarmaşığı ve yaşadıkları yerin halini gözlüyormuş. Sarmaşığa dikkatle bakanlar, bir noktada, kilisenin yerini saptayabiliyormuş, kilisenin bu duvarını ve bu duvarın üzerindeki bu sarmaşığı da: Hepsi sarmaşığın üzerinde. İçlerinden bazıları, sarmaşık yapraklandığında, sonbahara kadar zor bekliyormuş. Çünkü dökülen her yaprağın üzerinde sarmaşığın tamamını harita olarak bulabiliyorlarmış ve elbette, orada da kendi yaşadıkları yeri. Yaprağa dikkatle bakanlar, bir noktada kilisenin yerini saptayabiliyormuş, kilisenin duvarının üzerindeki sarmaşığı, ad nauseam.
6. birinci dereceden melezler
Trilye’de (2016) bir yapının köşe tuğlaları, hızını alamayıp boşlukta asılı kalmaya karar vermiş görünüyor. Her yerleşimin, duvarından kaçan böyle hayalet tuğlaları olmalı.
İkinci karede (2015), Almanya’nın Essen yakınlarındaki Lohberg yerleşiminde, eski kömür madeni tesisinin yapılarından birinin gövde duvarında izahı güç melez kalıtlar görülüyor. Her yerleşimin böyle sebebi açıklanamayan arızalı duvarları olmalı.
Son karede (2015), Yalıkavak’ın Sandıma köyünde, terk edilmiş onlarca taş konut yapısının duvarlarından birinde yosun ve mantarlar, insan krallığının üzerine kendi kadim krallığını yeniden kuruyor. Her hayalet kentin mikroevrene uç veren böyle detayları olmalı.
7. barok duvar
Lefkoşa’da (2016) eski kentteki kalıntılardan birinin duvarında cirit atan baroklaşma. Aşınma, benzersiz ve tekil olanı gövdeye taşırken, bu öngörülmedik detaylanma hastalığının kıvrımlarında akıl da yitip gidiyor.
Çünkü her taş kendinin Delfi’si. Her taş, kendine kazınmış birer mühür. Her taş bir labirent. Her taş yitik bir dilin Mesihi. Her taş aslanların cirit attığı bilinmeyen yerlerin, güneşin altındaki en eski yerlerin kalem sürçmesi. Her taş arınmanın yazılı olmayan epeski kuralı.
8. devşirmeler
İlk seri (2014), Sakız adasında, Mesta’da olağan duvarlar boyunca olağandışı parçaların örgüye katılması. Detaysızlaşmanın, anti-detaylar ansiklopedisinin satırbaşları. İkinci grup (2016), Ankara Ulus’ta, Kaleiçi’nde devşirmenin epey genişletildiği, bir tür metinsellik kazanmış dizi.
Devşirmeleri bir tür ahlâki çöküş, en hafifinden bilinçsizlik, en ağırından barbarlık olarak niteleyecek, in flagrante delicto12, ahlâki kurgulardan sıyrılmanın bir yolu vardır tabii. Hatanın
parmakla gösterildiği yerden kurtulup, Terra Errata’ya geçmeliyiz, yani safî hatadan yapılma topraklara. Böyle bir yer var mıdır? Yeryüzünde basılmış veya dijital tüm metinlerdeki tüm yazım hatalarını bir araya topladığımız bir “Erratek” (Error+bibliotek) düşleyelim.
Şimdi de -belki daha kolaydır- yeryüzündeki tüm devşirme “istisnaları”nı bir araya toplayacak tek bir duvar yüzeyi düşleyelim. İstisnalar yığını, hükmünü yitiren askıya alınış, mutlak itaat-dışılık, anti-muktedir. Aslanların kol gezdiği, yabanıl koleksiyon.
9. nec plus ultra13
İlk seri (2013): Berlin’deki İştar Kapısı’nın tuğlalarıyla karşılaşmak, öbür dünyanın kapısına varıp dönmeye benzer. Dünyanın geri kalanını geçersiz kılmaya yetecek denli güçlü bir imge. Tuğlalara işlenmiş üç boyutlu bir puzzle. Aslanların gerçek anlamda kol gezdiği.
İkinci seri (2015): Lohberg kömür madeninde paslanmış fabrika kapısı. Yüzeye kazınmış bir bildirinin yokluğu, anti-grafi.
intermezzo III
Modern mimarlıkta detaya yüklenen geleneksel anlam, pratik bilgelikle eşdeğerdir. İki şeyin nasıl bir araya geleceği, karşılaşacağı, birbirine bindirileceği, birinin ötekini nasıl örteceği üzerine kurallar saptamak. Monolitizm ve analogluk, diğer deyişle masiflik ve katmanlılık tartışması sürüncemeli polemik alanların- dandır. Detay tasarımı hep bir tarihsizlik vaadi alanı olageldiyse de, son tahlilde tarihselliğin ifadesinden öteye geçemedi. Çöl gibi eksiz ve akışkan, su gibi saydam bir tekno-tasarım idealinin neticesinde, dağ gibi birikmiş atıklarla çevrili yerküre.
10. in cauda venenum14
Gizli bir Detay Müzesi’nin anahatları: Eskişehir’deki Kâzım Taşkent Şeker Fabrikası’nın makine fabrikası kesiminde kalan ahşap, eski bir depo yapısı ve çelik karkaslı eki, hemen hemen kimsenin bilmediği bir detay müzesi sayılabilir. Türkiye’de günün birinde dört başı mamur bir sanayi müzesi kurulacak olursa, bu yapı bütün halinde, tüm arşiviyle ve hatta ahşap binasıyla beraber, burada yer almalıdır.
Eskişehir Şeker Fabrikası, aynı zamanda şeker fabrikalarının tümünün makine fabrikasına da ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle kurulan marangozluk atölyesinde onyıllar içinde, yarım asırdan fazladır üretilen tüm ahşap döküm kalıpları uçsuz bucaksız bir makine parçaları arşivi oluşturmuş. Tamamı ahşaptan elle yapılmış makine parçaları arşivi, akla durgunluk veren saklı bir hazineden başka bir şey değil.
Gün gelip, tüm parçaları bir araya getiren “Errator” u, baştan ayağa hatalı, uçsuz bucaksız işlevsiz makineyi kurmaya davranabilecek mi biri?
01 Giriş, başlangıç bölümü.
02 Yaşamak zorunda olduğunu unutma.
03 Bilgi güçtür.
04 Arınma.
05 Herkesin malumu şeylerden bahsediyorum.
06 Yazılı olmayan kural.
07 Kalem sürçmesi, yazım hatası.
08 Güneşin altında yeni bir şey yok.
09 Tanrıların gazabı. Tersi, Pax Deorum.
10 Aslanların cirit attığı, haritada bilinmeyen yerlere yazılan söz.
11 Bıktıracak kadar tekrar ederek.
12 Suçüstü yakalanma.
13 “Daha ötesi yok”; “en iyisi bu”.
14 “Esas zehri sonunda”, tıpkı akrebin kuyruğu gibi.