“remix” üzerine söyleşi
Bir tasarımın yenilenme vaktinin geldiği nasıl anlaşılır? Tasarım eskir mi?
Bülent Erkmen | Sorulmuş bir soruya verilmiş cevabın içindeki sözcüklerin günümüzde kullanılmıyor olması, cevabı eskitir mi, en azından eski mi gösterir? Ya bu sözcüklerin içerdiği fikir bugün bile geçerliyse? Fikri taşıyan sözcükleri yenileriyle değiştirmek yeterli olur mu? Yaka boyu omuzlara uzanan bir ceketin yakasını küçülterek bugün giyebilir miyiz? Özenle saklayıp koruduğumuz, ilgimizi çekiyorsa gidip görmek istediğimiz, mimarlık tarihinin önemli yapılarının içinde yaşayabilir miyiz? Peki, niye Dostoyevski okumaktan, Çehov’un diyaloglarını kullanmaktan, Shakespeare’in sözlerini ezberlemekten, Chopin’in “Nocturnes”ünü dinlemekten, Tarkovsky’nin “Nostalgia”sını izlemekten hâlâ zevk alıyoruz? Niye şarabın eskimişi makbul?
“Eskime” denilen şey öznenin kendisinde mi yoksa ona bakan gözün algısında mı? Yoksa “eskime” bilgiye dayalı bir değerlendirme mi? Aynı özneye bakan “bilen” ile “bilmeyen”in “eskime” değerlendirmeleri ne olur?
Bazı imgelerin tasarımlarınızda sıklıkla tekrarlandığına rastlıyoruz. Tekrara düşme tehlikesiyle sürekli didişmek pahasına bu yoldan gitmek neden önemli?
BE | 40 yıllık meslek hayatım boyunca yaptığım işlerde kendime çeşitli yollar açmak istedim. Her bir yolda kısa ya da uzun süreli izler sürdüm.
Bu izlerini sürdüğüm yollar bazen bir görsel malzeme oldu; el yüz, gözlük, bardak gibi… Bazen bir tasarım formu oluşturma yolu oldu; kuş, yazı-labirent ilişkisi gibi… Bazen de bir tasarım problemini çözme yolu oldu; “mimarlıkta ızgara” konusu için ızgara köfte görüntüsü kullanmak gibi…
Bazı işlerim ise yeni tasarlayacağım bazı işlerde kendi varolma nedenlerinden kurtuldu, tasarlanma bağlamından bağımsızlaştı ve bana ait özel işaretler, kişisel ikonlar olarak benim onlara verdiğim yeni rolleri üstlendi. Bazen de daha önce tasarladığım birden fazla farklı iş, yeni tasarlayacağım bir işle karşılaştı, kendi aralarında yeni bir ilişki kurdu.
Artık onlar “o iş” olmaktan çıktı, “bu yeni iş”in bir parçası ya da doğrudan kendisi oldu. Bu durumun tümü için, bir başka ifadeyle, tasarlamış olduğum işlerle “geri dönüşümlü” yeni işler tasarlıyorum denebilir.
İçinde izlenebilecek alternatif yolları da barındıran bir bulmaca mı yoksa tek bir doğru yol tanımlayan bir labirent mi?
BE | Evet, tabii, “içinde izlenebilecek alternatif yolları da barındıran bir bulmaca” sahnelemek istedim “Remix” sergisinde.
Kurguladığım işlerle kurgulanmış “mahalle” tanımları var aslında ama labirent bu, nereye girersen nerden çıkarsın, karşına ne çıkar hiç belli olmaz!
Labirent üzerinden çok sıkışık, çok karmaşık bir yapı kurmak istedim. Bazı yerlere iki kişi birden giremiyor. Labirent içinde kaybolma hâlini, kendi içindeki o sıkışmışlık hâlini çok önemsedim. İzleyiciler yolunu, birbirlerini kaybedebilir bu sergide. İstediğim bir şey bu! Tamamını gördüm sanıp bir kısmını görmeden çıkabilir diye düşünmüştüm, öyle de oldu! Haliç’i görüp Boğaz olağanüstüydü diyen bir İspanyol tanıdığım gibi!
Serginin çıkmaz sokaklarından birinde, bir ödül konuşmasında, hatırlamanın, özellikle de “bildiklerimizi hatırlamanın” öneminden bahsediyorsunuz. Sürekli hatırlamak ya da başka bir deyişle hatırlamayı aktif bir eyleme çevirmek için izlediğiniz yollar var mı? İşlerinizi farklı bağlamlarda “remix”lediğiniz bu sergilerin hatırlamaya yönelik bir amacı var mı? Hatırlamak bugün neden önemli?
BE | O konuşmada iyi yaptığımız ilkleri unutmamaktan söz ediyorum. Kendi iyi işlerimizi hatırda tutalım, iyi işlerimizi kendimize unutturan zamana karşı çıkalım, zamanın unutturduklarını hatırlayalım, o çok iyi olduğumuz günleri aklımızdan çıkarmayalım diyorum. Bu dediklerimi kendim için de diyorum.
Bilirsiniz, zaman ilişkileri eskitir, farklı dönemlerdeki çok yakın arkadaşlarınızla bugün ya konuşacak bir şey bulamazsınız ya da onları gördüğünüzde yolunuzu değiştirirsiniz. Geriye dönüp işlerime baktığımda, her biriyle hâlâ arkadaşlık edebildiğimi, konuşacak ortak konularımızın olduğunu, onların varlığıyla amaçladığım bir düzeyi tutturabildiğimi, zaman zaman onları görmekten ne kadar memnun kaldığımı farkediyorum.
Böyle olunca yaptığım işlerin zaman aralıkları kalkıyor, bütün işler aynı düzlemde toplanıyor, birbirlerini kıskanıyor, birbirleriyle rekabet ediyorlar. Onların bu hâlleri de benim işime yarıyor!
Serginin labirentimsi yolları ve yoğun ses yerleştirmesi izleyiciyi sürekli uyanık ve/veya da diken üstünde tutuyor. Konfor sizin için ne ifade ediyor?
BE | O ödül konuşmasının söze dökülmeyen alt metninde, o konforsuz günlerimizde yaptığımız iyi işleri unutmayalım, zaman içinde edindiğimiz konforun unutturduklarını hatırlayalım var!
Zorluklarla, vazgeçmelerle, tekrar ve tekrar yapmalarla, ısrarlarla, engellerle, geri dönüşlerle, arayışlarla, bulmalarla, bulamamalarla, kaybolmalarla ortaya çıkan iyi işlerimiz için büyük tehlike konfor.
Konforun sağladığı o günlerden farklı yaşama biçimlerine ayrılan zamanların yaptıklarımızdan çaldıkları, o ilk günlerdeki gibi kendimizle yalnız, yaptıklarımızla başbaşa kalamama hâli büyük tehlike!
Sürekli aynı alanda iş üretmek ise, o alanın kuralları içine sıkışmamıza, fazla doğru işler yapmamıza, doğruculuğun sıkıcılığına düşmemize neden olabilir. Oysa o ilk günlerin cesaretini, farkındasızlığın kural bozma cüretini hatırlamak, sıkışıp kaldığımız, sırtımızda yük hâline gelen kuralları, doğruları aşabilir, yaptıklarımızı parlatabilir!