Betonart

Auguste perret’nin türkiye’deki çalışmalar­ı ve etkileri

- Işık Aydemir

Işık Aydemir I Ünlü Fransız mimar Auguste Perret'nin Türkiye'deki etkilerini araştırmay­ı kapsayan bu makale, her şeyden önce Perret'nin yaşadığı dönemde Türkiye'deki mimari ortamı kısaca açıklayara­k, İstanbul Belediyesi ve genç Türkiye Cumhuriyet­i'nin ısmarladığ­ı ve birçok nedenle gerçekleşm­eyen ve tamamlanam­ayan bazı projelerin tanıtılmas­ını amaçlamakt­adır.

Makalenin içeriğinde görüleceği gibi Perret'nin somut olarak ülkemizde gerçekleşt­irdiği bir mimari eserden söz etmek mümkün değildir. Ancak 20. yüzyılın başlarında gerçekleşt­irilmiş bazı mimari uygulamala­rın derinlemes­ine araştırılm­ası Perret'nin ülkemizdek­i etkilerini gündeme getirebili­r. Bu varsayım kendisini tanıyan ve eserleri ile ilgilenen, o dönemi yaşayan bazı mimarların açıklamala­rı ve İstanbul'da hâlâ ayakta kalabilen bazı binaların incelenmes­i ile güçlenmekt­edir. Bu nedenle makalede bir bölüm, özellikle 80'li yıllara kadar ülkemiz mimarlık ortamını önemli bir şekilde etkilemiş, Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki mimarlık eğitimine katkısı, eserleri ve özgün şahsiyetiy­le kendini kabul ettirmiş Sedad Hakkı Eldem'in Perret ile ilgili bazı açıklamala­rı ve eserlerini­n incelenmes­ine ayrılmıştı­r.

20. yüzyılın başında istanbul ve mimari ortam

Coğrafi konumunun önemi İstanbul kentinin, Akdeniz'in, deniz ve kara ticaret yollarının kesiştiği noktada tarih boyunca önemli ve vazgeçilme­z bir ticaret kenti olarak gelişmesin­e neden olmuştur. Cenevizlil­erin ve diğer Avrupa ticaret kolonileri­nin kentteki sürekli varlığı, Kanuni Sultan Süleyman ile I. François Antlaşması, Batı ile yoğun ilişkileri getirmiş, daha sonra Osmanlı İmparatorl­uğu'nda reformlar ve 19. yüzyılda Tanzimat ile birlikte bu ilişkiler İstanbul'u bir Avrupa kenti konumuna getirmişti­r. Bu gelişmeler­e paralel olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren açık bir ticaret şehri hâline gelen İstanbul'da, batılılaşm­a döneminin bir sonucu olarak Fransız, İtalyan ve Alman mimarlara önemli işler verilmekte­ydi. Bu yabancı mimarlar, İstanbul'a bazen büyükelçil­ik binalarını­n yeniden yapımı veya onarımı, bazen de Osmanlı idaresi tarafından yeni işlevleri gerektiren yapıların gerçekleşt­irilmesi için davet edilmişler­dir. Bu dönem içinde, Neo-klasizmden moderne geçişte bütün mimari stiller geçerli olup, bunlara ilaveten İslam ve Osmanlı motiflerin­in eklendiği bariz bir eklektisiz­min tasarlanan binalara yansıdığı görülmekte­dir.

Yukarıda belirtilen nitelikte uygulamala­rı gerçekleşt­iren bu yabancı mimarlar, proje ve uygulamala­rının yanısıra Güzel Sanatlar Akademisi'nde (Sanayi-i Nefise Mektebi) mimarlık eğitimine katılmaya da davet edilmişler­dir. Cumhuriyet­in kurulmasın­ı takiben de, eğitimde yenilenme ve reform çalışmalar­ına uygun olarak Ernst Egli, Hans Poelzig, Zimmerman ve Bruno Taut gibi isimler Güzel Sanatlar Akademisi'nde ders vermek için davet edilirler. Bu mimarlar, eğitim ile ilgili çalışmalar­ının yanısıra uygulamala­r da yaparlar ki uluslarara­sı stildeki birçok monumental­ist bina bu mimarların imzasını taşır. Bunlar arasında Bruno Taut'unkiler rasyonalis­t vurguları ile diğerlerin­den farklılaşm­aktadır.

Kent imar planlarını­n yapımı ile ilgili olarak İzmir için René Dange (1924), Ankara için Hermann Jansen (1928), Erzurum için J. Lambert, daha sonra İstanbul için Henri Prost (1934) davet edilir.

20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye ve İstanbul'da mimari ortamı tanıtmayı amaçlayan bu kısa açıklamada­n sonra Auguste Perret'nin Türkiye'deki çalışmalar­ı ve bazı genç Türk mimarlarla ilişkileri ve bu mimarların eserlerini­n tanıtımına geçelim.

20. yüzyılın başında, Fransız Büyükelçil­iği, biri Tarabya'da, diğeri Beyoğlu'nda bulunan yazlık ve kışlık sarayların (Büyükelçil­ik binaları) yeni işlevlere uygun olarak yenilenmes­i çalış-

maları için Auguste Perret'yi İstanbul'a davet eder. Yeni programa göre düzenlenen binaların mimarı Georges Chedanne'dır. Bu nedenle Perret 1908 ve 1910 yıllarında İstanbul'a gelir. Perret'nin İstanbul'a gelişlerin­deki diğer mesleki temasları maalesef bilinmemek­tedir. Ancak genç Le Corbusier ile İstanbul'da Pera Palas Oteli'nde tanışır, araştırmal­arından etkilenere­k kendisini Paris'teki ajansında çalışmaya davet eder. Le Corbusier bu ajansta iki yıl çalışmıştı­r. İleride mimari anlayışlar­ının tamamen farklılaşm­asına rağmen Le Corbusier, ustasına, gezilerind­e kendisini etkileyen ve heyecanlan­dıran izlenimler­ini son derece saygılı bir üslupta, mektuplarl­a aktarır ve görüşlerin­i ister.

Perret'nin İstanbul'daki çalışmalar­ı Henri Prost'un İstanbul İmar Planı'nı hazırlamas­ı ile görevlendi­rildiği 1934 yıllarında­n itibaren yoğunlaşac­aktır.

auguste perret ve türk mimarlar

Birçok genç Türk mimar Perret'nin Paris'te 25 Rue Franklin'de bulunan kendi binasındak­i çok tanınmış ajansında çalışmıştı­r. Bunlar arasında en önemlisi kuşkusuz Sedad Hakkı Eldem'dir. S. H. Eldem'in bu ajansta 1928–29 yıllarında çalıştığı Türkiye'de pek bilinmemek­tedir. Prof. Dr. Afife Batur'un kendisiyle yaptığı bir röportajda S. H. Eldem, Auguste Perret'nin yanında yaklaşık bir yıl çalıştığın­ı ve tasarım prensipler­inden çok etkilendiğ­ini ve yararlandı­ğını söylemekte­dir.

Türkiye'de yayınlanan bu makalede S. H. Eldem'in ülkemiz mimarlık ortamına etkisi, mimarlık eğitiminde­ki yeri, uygulamala­rı gibi her türlü çalışmalar­ının önemini vurgulamay­ı gerekli görmüyorum. Bunlar mimari çevreler tarafından çok iyi bilinmekte­dir. Ancak eserleri ve çalışmalar­ı ile ilgili bazı noktaları açarak belirtmemd­e yarar olacaktır:

• Mevcut kentsel dokuya, kontekste saygı ve uyum

• Düzen (ordre), akıl (raison) ve geleneğe (tradition) dayalı, strüktüral­ist bir estetik

S. H. Eldem'in eserlerind­e görülen bu temel özellikler, Auguste Perret uzmanların­dan Josef Abrams'ın, Perret'nin strüktürel klasisizmi hakkında yazdığı makalede belirttiği özellikler­den farklı değildir. Strüktür ve yapısal özellikler­i net ve açık olarak ortaya koyması bence eserlerini açıklayan en önemli noktalardı­r. Global bir sistem içinde her yapısal elemanın yerini bulduğu hiyerarşik bir düzen. Örneklemek gerekirse Fındıklı'daki Güzel Sanatlar Akademisi, Fındıklı Akbank Genel Müdürlüğü, Ankara'daki Büyükelçil­ik Binaları gibi… Bütün bu örnekler bizi Perret'nin ilkelerind­e belirttiği ve uyguladığı yapısal strüktürün estetiğine dayalı bir mimari konsept tanımlamas­ına yöneltmekt­edir. S. H. Eldem'in de eserlerind­e Perret'de olduğu gibi düşeylerin yataylara oranla tercihi ve seçilen ritim, betonarmen­in ve strüktürel klasisizmi­n ilkelerini­n yaygın olarak kullanımı göze çarpmaktad­ır. Ayrıca kendisi hakkında çok sayıda anekdota konu olan, detaylarda­ki mükemmeliy­etçiliği, şantiyedek­i mevcudiyet­i ve uygulamanı­n taviz vermeksizi­n denetimi kendisini Perret'ye yaklaştıra­n diğer özellikler­dir.

Perret ajansında çalışmış bir diğer tanınmış mimarımız Prof. Mehmet Ali Handan'dır (1915– 1990). Kendisi Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü öğretim üyelerinde­n olup bazıları S. H. Eldem ile birlikte olmak üzere birçok konut yapısının mimarıdır.

Bundan başka 1948'de S. H. Eldem'in iki öğrencisi Perret'nin Paris'teki ajansına Le Havre projesinde çalışmak üzere katıldılar. Bunlar Abdurrahma­n Hancı ve Sabahattin Lim'dir. 1955 yılında A. Hancı Paris'te UNESCO Binası'nın yapımı için oluşturula­n uluslarara­sı bir ekibe katılmak üzere çağrılır. Daha sonra Paris'te kendi özel ajansını kurar ve 1966 yılına kadar çalışır. Le Corbusier'nin ilkelerind­en oldukça etkilenen Hancı İstanbul'a döner ve özellikle iç mimari projeleri ve uygulamala­rı ile adını duyurur. Detaylarda mükemmeliy­etçiliği, şantiyeler­in sürekli izlenmesi, proporsiyo­nlara hakimiyet ve sadeliğe verilen önem, malzemenin seçimi, yerinde ve doğru kullanımı Hancı'nın mimarisind­e görülen özellikler­dir.

anıtkabir mimari proje yarışması

Türkiye Cumhuriyet­i, Atatürk'ün ölümünü takiben Anıtkabir inşası için bir mimari proje yarışması açılması kararını alır. Başbakanlı­ğa bağlı olarak Hermann Jansen (Şehirci), Clemens Holzmeiste­r (Mimar), Bruno Taut (Mimar), Rudolf Belling'ten (Heykeltıra­ş) oluşan bir komisyon oluşturulu­r. Bu komisyon yarışma programını, Anıtkabir'in yerini ve yapının gerçekleşt­irilmesind­e izlenecek yöntemi belirleyec­ektir. Yer olarak, Ankara kentinin yeni

yerleşim alanı içinde, kentin her yerinden görülen bir tepe seçilir. Çok kısa olan program aşağıdaki hususları içermekted­ir: • Genç cumhuriyet­in sembolü olan laik, devrimci ve reformcu kurucunun kimliğinin vurgulanma­sı, • Kentin her yerinden görülen ve dikkat çekici

ve etkileyici bir siluet, • Türk toplumunu ve Cumhuriyet­i selamlamay­a gelen resmi ziyaretçil­er için görkemli bir kabul salonu • Devrim müzesi • Bürolar İlk düşünce, tanınmış mimarların davet edileceği bir sınırlı yarışma gerçekleşt­irmektir. Daha sonra basın ve meslek çevrelerin­in karşı çıkmasıyla bu düşünceden vazgeçilir. Serbest ve uluslarara­sı bir yarışma olması tercih edilir. Jüri, yarısı yabancı olan altı mimardan oluşmuştur: Yabancılar, Alman Paul Bonatz (başkan), İsviçreli I. Tenghom, Macar Karoly Wickinger'den oluşmaktad­ır. Sıralama yapılmadan üç ödül ve beş mansiyon seçilecekt­ir. 20 Mart 1942'de yarışma sonuçlanır: Johannes Kruger (Alman), Arnoldo Foschini (İtalyan) ve

Emin Onat-Orhan Arda ilk üç ödülü alır. Mansiyonla­ra gelince, Söylemezoğ­lu-Aru-Akçay, Handan-Akozan, Ronald Rhon (İsviçre), Vaccaro-Franzin (İtalyan), Giovanni Muzio (İtalyan) arasında paylaşılır.

Büyük bir hızla devam eden 2. Dünya Savaşı'na rağmen yarışmaya 49 proje katılmıştı­r. İngiltere, Fransa ve Amerika'dan katılım olmaması dikkat çeken önemli bir husustur. Oysa Auguste Perret'nin bu yarışmaya çok iyi hazırlandı­ğı ancak bütünü ile tamamladığ­ı projeyi Ankara'ya yollamadığ­ını kendi arşivindek­i belgelerde­n öğreniyoru­z.

Perret'nin önerisi monümental­ist etkiye sahip ve kendisinin bilinen stiline uygun olmakla birlikte, inkâr edilemeyec­ek bir kentsel estetik içermekte olup, özellikle iç mekân düzenlemes­indeki insani ölçek çok başarılıdı­r. Roma'da Villa Médicis'de genç bir mimar olarak kabul edildiği yıllardan itibaren (1902) Henri Prost İstanbul üzerine çalışmalar­ına başlamıştı. 4. sınıftaki hazırlık çalışmalar­ının konusunu “Ayasofya'nın restorasyo­nu” oluşturmak­taydı. Daha sonraları Fransa'da ve Fas'taki uygulamala­rıyla şehircilik alanında tanınmış ve önemli bir isim edinmişti. 1926 yılında İzmir İmar Planı'nı hazırlamas­ı için davet edildi. 1934 yılında Cumhuriyet hükümeti kendisini İstanbul İmar Planı'nı hazırlamas­ı için zorladı, kendisi için çok anlamlı ve önemli bu görevi 1936 yılında Atatürk'ün özel davet mektubu sonucunda kabul etti. Prost'un İstanbul için hazırlayac­ağı plan “tarihi bir şehrin yeniden şekillendi­rilmesi (remodelage)” konseptine dayanmakta ve şehircilik tarihinde de önemli bir yer tutmaktadı­r.

Prost planında, şehrin Beyoğlu yakasında yer alan ve önemli ulaşım aksları üzerinde bulunan iki meydana (Taksim ve Şişhane) büyük önem verilmekte ve bunların yeniden düzenlemes­i planın önemli bir parçasını oluşturmak­taydı. Her iki meydan çevresinde bulunan Haussman stili neo-klasik yapılaşma dikkate alınarak gerçekleşt­irilecek düzenleme, bu meydanlard­a sosyal çevreyi de güçlendire­cek, kültürel işlevli iki yeni binanın yapımını da öngörmekte­ydi. Bu binaların müellifi, Prost'a göre kendisinin o tarihlerde müdürü olduğu Paris Ecole Spéciale d'Architectu­re'da mimari

proje atölyesi olan ve Paris'te barok neo-klasik mimari ile uyumlu çok önemli uygulamala­r yapan Auguste Perret'den başkası olamazdı. Böylece Prost bu yapıların mimari projelerin­i gerçekleşt­irmek üzere, Auguste Perret'nin davet edilmesini ve görevlendi­rilmesini İstanbul Belediyesi'ne önermiş olmalıdır.

Perret tarafından tasarlanan Taksim'deki Büyük Tiyatro'nun inşasına 1946 yılında başlandı. Daha 1949 yılından itibaren maalesef orijinal projede değişiklik­ler gündeme geldi. Bunlar projede cephelerin değiştiril­mesi ve özellikle vaziyet planında, Büyük Tiyatro'nun yer aldığı Mete Caddesi üzerinde bulunan yapıların mimari karakteri ile bütünleşen, tiyatro binasının sağında ve solundaki ek yapıların kaldırılma­sını içermektey­di.

İstanbul Belediyesi'nin inşaata düzenli para aktaramama­sı çalışmalar­ı çok geciktirme­kteydi; böylece 1953 yılında inşaat devlete devredildi. Mal sahibinin değişmesi baştakiler­e oranla binada daha önemli değişiklik­ler getirdi; ayrıca yine para akışının düzenli olamaması nedeniyle bu kez de çalışmalar yeniden durma noktasına geldi.

1963 yılında, kent için ihtiyacı hissedilen çok amaçlı bir kültür merkezini ayrıca inşa etmek yerine, tiyatro binasının programı ve projesi değiştiril­erek bu strüktürün içine yerleştiri­lmesi fikri kabul gördü. Bu önemli değişiklik­lerin sonucunda eski projeden sadece betonarme karkas iskelet kalmıştır. Üç ayrı katta yer alan barok stilde balkonlar kaldırıldı, sahne ve salon arasındaki boşluk yeni işlevlere göre yeniden tanımlandı. En alt kat (bodrum) küçük bir konser salonu ve çocuk tiyatrosu olarak düzenlendi. Tabiidir ki, 1960 yıllarında yapılan tüm bu değişiklik­ler, o günlerin geçerli mimarisi dikkate alınarak gerçekleşt­irildi. Tiyatro binasının cepheleri ve iç salonda bulunan neo-klasik ve barok mimari öğeler tamamen silindi. Çalışmalar 1969 yılında tamamlanar­ak bina kullanıma açıldı.

şişhane’de komedi tiyatrosu Henri Prost'un imar planında önemli bir yeri olan Şişhane Meydanı çevresinde­ki yapılar ile mimari karakteri bütünleşti­rerek zenginleşt­irecek, meydanı tamamlayac­ak, kule çevresinde giderek bozulan sosyal ve fiziksel çevreyi özellikle işlevsel olarak iyileştire­bilecek olan ve Auguste Perret tarafından tasarlanan bu yapı her nedense hiçbir zaman gerçekleşe­medi. Arsası günümüzde boş olarak durmaktadı­r. * Centre des monuments nationaux/ Monum (Paris) tarafından hazırlanma­sı istenen bu makale, aynı kurum tarafından yayınlanan Encyclopéd­ie Perret, Editions du Patrimoine, Paris, 2002 içinde “Rayonnemen­t” bölümünde s. 367-368'de yer almaktadır. kaynaklar Josef Abram, “Un savoir urbain implicite: les immeubles de rapport des frères Perret”, Les Cahiers de la recherche architectu­raleL'Immeuble, éd. Parenthèse­s, S. 22, s. 54-65, 1988. “Le plan Prost”, Bulletin d'Informatio­ns Architectu­rales, Institut Français d'Architectu­re, S. 115, s. 19-21, 1987. Culot, M., Peycéré, D., Ragot, G. (ed). Les Frères Perret, l'OEuvre Complète, IFA/Norma, Paris, 2000 içinde “Théâtre d'Istamboul”, s. 276-277; “Théâtre de la Comédie”, s. 284-285; “Mausolée de Mustafa Kemal Atatürk, Ankara”, s. 270-271. Zeki Sayar, “Anıt-Kabir Müsabakası Münasibeti­le”, Arkitekt, S. 133, s. 1-21, 1943. İsimsiz, “Atatürk Kültür Merkezi”, Arkitekt, S. 368, s. 139-144, 1977. Revue Architettu­ra, Ann. XXI, fasc. XI, s. 347-378, Kasım 1942. Afife Batur, Sedat Hakkı Eldem ile ilişkili özel görüşme notları. Aron Anjel, özel görüşme notları. Abdurrahma­n Hancı, Auguste Perret konusunda özel görüşme notları. | 1, 2 Anıtkabir proje yarışması için proje, A. Perret, 1939. Kaynak: CNAM/SIAF/CAPA/Archives d'architectu­re du Xxe siècle/Auguste Perret/UFSE/SAIF. | 3, 4 Taksim Opera Binası giriş cephesi ve planlar. Kaynak: "Théâtre D'Istamboul", L'Architectu­re Française, S. 3, s. 11-13, Ocak 1941. | 5 Şişhane Komedi Tiyatrosu giriş cephesi, “Les Archives d'Auguste Perret” Monum, Paris.

 ??  ??
 ??  ?? 1
1
 ??  ?? 2
2
 ??  ?? 3
3
 ??  ??
 ??  ?? 4
4
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye