“toward a concrete utopia: architecture in yugoslavia, 1948-1980”
New York Modern Sanatlar Müzesi (MoMA), 45 yıllık tarihi boyunca dünya çapında büyük ilgi uyandırmış olan Yugoslavya’nın mimarisini araştıran “Toward a Concrete Utopia: Architecture in Yugoslavia, 1948–1980” (Beton/ Somut bir Ütopyaya Doğru: Yugoslavya’da Mimarlık, 1948-1980) sergisine evsahipliği yapıyor. 13 Ocak 2019’a kadar gösterimde olan sergi çeşitli kent arşivlerinden, aile koleksiyonlarından ve bölgedeki müzelerden elde edilen 400’den fazla çizim, maket, fotoğraf, film aracılığıyla mimarlığın çok kültürlü bir toplumda ortak kamusal mekân ve ortak bir geçmiş üretme kapasitesini araştırıyor.
Sergide; büyük ölçekli kentsel projeler, teknolojik deneyimler ve bunların gündelik hayattaki uygulamaları, tüketim kültürü, anıtlar ve anma kültürü gibi konular Modernleşme, Küresel Ağlar, Gündelik Hayat ve Kimlikler başlıklı bölümlerde inceleniyor.
Aralarında Bogdan Bogdanovic, Juraj Neidhardt, Svetlana Kana Radevic, Edvard Ravnikar, Vjenceslav Richter ve Milica Šteric’in işlerinin bulunduğu sergi, Yugoslav mimarisinde form çeşitliliği ve üretim yöntemlerini araştırıyor. Mimari işlere ek olarak, sergi ayrıca ünlü yönetmen Mila Turajlic’e ait 3 video yerleştirmesini, Valentin Jeck’in bu sergiye özel fotoğraflarını, Jasmina Cibic ve David Maljkovic’in çağdaş sanat eserlerini de içeriyor.
“Toward a Concrete Utopia”, Yugoslavya’nın 1948’te Sovyet Birliği’nden ayrılmasının ardından ülkenin uzun süreli lideri Josip Broz Tito’nun 1980’deki -bölgede postmodernizmin doğuşu ile aynı zamana denk gelenölümüne dek süren yoğun inşa dönemine odaklanıyor. Ülkenin çeşitliliği göz önüne alındığında Yugoslav mimarların farklı taleplere cevap olarak hem Avrupa ve ötesinde yaygın tasarım yaklaşımlarından farklı hem de onlarla aynı doğrultuda bir savaş sonrası mimarisi geliştirdikleri görülür. Kapitalist Batı ve Komünist Doğu arasında konumlanan Yugoslavya, Soğuk Savaş’ın ürettiği dualitede, Bağlantısızlar Hareketi’ndeki öncü rolü aracılığıyla “üçüncü yol”a ön ayak oldu. Eş zamanlı olarak ülke,
ekonomiyi büyütme, Yugoslav vatandaşların gündelik hayatını geliştirme ve bölgedeki farklı kültürler ile ilişki kurmaya çalışan bir dizi inşa çabasıyla hızlı bir modernizasyon geçirdi. Devlet bu çabaları sınırlarının ötesine taşıdı; Yugoslavya, büyük ölçekli şehircilik ve yapı projeleri aracılığıyla Afrika ve Orta Doğu’daki diğer Tarafsız ülkeler başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerle politik bağlantılar kurdu ve inşaat sözleşmeleri yaptı. Uluslararası stildeki gökdelenlerden Brütalist sosyal yoğunlaştırıcılara dek ortaya konan mimarlık örnekleri radikal çoğulculuk, melezlik ve Yugoslav devletinin kendisini karakterize eden idealizmin de bir manifestosu oldu.
Sergiye, yeni araştırmalara, daha önce yayınlanmamış arşiv malzemelerine ve Valentin Jeck’in çağdaş fotoğraflarına yer veren bir portfolyoyu öne çıkaran 228 sayfalı, 150 renkli 85 siyah-beyaz görsel içeren bir katalog da eşlik ediyor.