"Aşırı tüketimi kontrol altına alırken enflasyonla mücadelemizi sürdürmeliyiz"
2023 yılının 3. çeyrek büyüme rakamlarına baktığımızda aşırı tüketim, zayıf ihracat ve yatırım görünümünde değişime dair sinyaller görüyoruz. Aşırı tüketimle büyüyen bir ekonomi olmaktan çıkmamız gerekiyor. Bu durumu tetikleyen bileşenlerden bir tanesi tabii ki enflasyon problemimiz. Beklentilerin bozulması ile öne çekilen talep ve ücret-fiyat spirali tüketimi artırıyor. Dolayısıyla aşırı tüketimi kontrol altına alırken, enflasyonla mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor.
2023 yılında iş dünyası olarak öngörülebilirlik açısından zor bir dönem geçirdik. Yılın başında ekonomiyi seçimler öncesi ve sonrası olarak iki farklı dönem olarak değerlendirmemiz gerektiğini vurgulamıştık. Nitekim seçimlerin sonuçlanmasının ardından tamamen farklı bir sürece girmiş olduk. Yeni ekonomi yönetimi küresel ölçekte ekonomik ve jeopolitik gelişmelerin pek de iyi gitmediği bir dönemde sorunların tespiti, sürecin yönetimi ve iletişimi gibi çok kritik konularda kısa süre içerisinde olumlu yönde adımlar attı.
Ekonomik kırılganlıklarımızı artıran ve bilimsel temellere dayanmayan politikalardan seçimler sonrasında kademeli olarak vazgeçildiğini gördük. Bununla birlikte, en temel sorunlarımızdan bir tanesi olan enflasyon ile mücadelede önemli adımlar atıldı. Benzer şekilde, TCMB rezervlerinde de belirgin artışa şahitlik ettik. Nitekim attığımız doğru adımlar ülkemizin risk algısına da risk primi rakamlarına da hızla yansıdı.
2023 yılının 3. çeyrek büyüme rakamlarına baktığımızda aşırı tüketim, zayıf ihracat ve yatırım görünümünde değişime dair sinyaller görüyoruz. Aşırı tüketimle büyüyen bir ekonomi olmaktan çıkmamız gerekiyor. Bu durumu tetikleyen bileşenlerden bir tanesi tabii ki enflasyon problemimiz. Beklentilerin bozulması ile öne çekilen talep ve ücret-fiyat spirali tüketimi artırıyor. Dolayısıyla aşırı tüketimi kontrol altına alırken enflasyonla mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Bu yönde de adımlar atmaya başladık.
Enflasyonla mücadelenin yarısı siyasi otoritenin ve ekonomi yönetiminin kararlı duruşu ise, enflasyonla mücadelenin diğer yarısı da paydaşların mutabakatıdır. Bu zorlu süreçte istikrarlı olmamız lazım ki, gelecekte bu bedel katlanarak artmasın. Merkez Bankasının dezenflasyon süreci için işaret ettiği 2024 yılının ikinci yarısı ve sonrası için, tüm paydaşlar olarak kararlı olmalıyız. Gayret ve zaman gerektiren bu sürecin önemli bir maliyeti beraberinde getireceğini de bilmeli ve buna hazırlıklı olmalıyız.
2024 yılında bu anlamda enflasyonla mücadelede önemli kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum. Türkiye’nin 2018 yılı itibariyle genel kabul görmüş ekonomi politikalarının belirgin şekilde dışına çıkmaya başlaması, 2020 yılında gelen pandemi, muazzam bir parasal genişleme, enflasyon baskıları ve Rusya-Ukrayna savaşı… Tüm bunlara baktığımızda son beş yılda hem içeride hem de dışarıda kısa süre içerisinde pek çok sert değişim görüyoruz. Bugün geldiğimiz noktada bu riskleri yönetmeye ve sönümlendirmeye çalışan bir ekonomik konjonktürün içerisinde yol alıyoruz.
Türkiye’nin Orta Vadeli Program’da ortaya konan hedefler somut, planlı ve istikrarlı adımlar ile desteklenmeye devam edilmeli. Ülkemizin ekonomik büyümesi dış kaynaklara dayanıyor ve bunun değişmesi için zaman gerekiyor. Bu nedenle, dengeli ve sürdürebilir bir büyüme için, ihracatı ve yatırımı önceliklendiren politikalar şart. Bunun için sadece finansman koşullarında öngörülebilirliği sağlamamız yetmiyor. Enflasyonu düşürmemiz, kurumlarımızı güçlendirmeye, politika yapım süreçlerini iyileştirmeye devam etmemiz ve ekonomimizin üretkenliğini artırmamız lazım.
Son dönemde ekonomi yönetimi yerel ve ulusal paydaşlarla yoğun bir istişare süreci yürütüyor. Bu sürecin devam etmesi ve iletişim mekanizmasının güçlendirilmesi son derecede faydalı. Merkez Bankası rezervlerinde de belirgin artışın devamını, 2024 yılının döviz biriktirme anlamında olumlu bir yıl olmasını bekleriz. Ekonomi bir miktar yavaşlarken, daha doğrusu daha dengeli bir büyüme patikasına otururken, enflasyonda da yılın ikinci yarısında kademeli düşüş göreceğimizi hesaplıyoruz.
Ekonomik kırılganlıklarımızı artıran ve bilimsel temellere dayanmayan politikalardan seçimler sonrasında kademeli olarak vazgeçildiğini gördük. Bununla birlikte, en temel sorunlarımızdan bir tanesi olan enflasyon ile mücadelede önemli adımlar atıldı.