‘Savaşa, aşirete, tehditlere karşı direndim’
SAVAŞIN İÇİNDEN GÜÇLENEREK ÇIKAN BİR KADIN PERVİN BAUZİ:
Pervin Bauzi 28 yaşında Suriyeli Kürt bir kadın. 4 senedir Türkiye’de yaşıyor. 3 çocuğu var. 2014 yılında Kobani’ye IŞİD’IN girmesiyle Türkiye’ye yolculuğu başladı. İlk durakları olan Urfa’da bir süre kaldılar. Ancak işsizlik nedeniyle Adana’ya göçtüler sonra. Adana’da ailesiyle bahçecilik yapmaya başlayan Pervin, burada çalıştığının karşılığını alamadı. “Sabah 3’te çıkıp akşam 78’e kadar bahçelerden portakal-limon topluyorduk. Bir sabah kalktık, çavuş evini taşımış gitmiş. Türk çalışanlara parasını ödemişti ama bize paramızı vermedi.”
Sonra Pervin, ailesiyle Adana’dan İstanbul’a geldi. İlk önce bir tekstil atölyesinde çalışmaya başladı. Burada da ücretini vermediler. “Bir sabah atölyeye gittiğimizde kapalı bulduk. Paramızı alamadık.”
‘SAVAŞ HEM ŞANSIM HEM ŞANSIZLIĞIMDI’
Pervin, 14 yaşındayken Kobani’de kendisinden 15 yaş büyük amcasının oğlu ile aşiretin zoruyla evlendirildiğini, 15 yaşında ilk çocuğunu doğurduğunu söylüyor, “Daha ben çocuktum, göğüslerim bile doğru düzgün çıkmamıştı ama çocuk emzirmem gerekiyordu. Her gün bu adamdan boşanabileyim diye dua ediyordum.” Evliliğinde şiddet de görüyordu Pervin. Kocasının çok kez tecavüzüne de maruz kaldığını ancak kocasının ailesi ve aşiret tarafından tehdit edildiği için ayrılamadığını söylüyor. Bir bakıma savaş hem şansı hem şansızlığı oluyor. Çünkü bir beladan kurtulurken başka bir belaya sürükleniyor. Savaş zamanı kocası “Siz gidin ben sonra geleceğim” diyerek çocuklarla Pervin’i gönderiyor. Sonra gelmiyor... Orada başka bir kadınla evlenince Pervin boşanıyor. Ev ararken çok zorlandığını ve ayrımcılığa uğradığını aktarıyor, “En kötü ayrımcılıkla ev ararken karşılaşıyorum. Suriyeli olduğumuzu söylediğim zaman hemen ‘Ev vermiyoruz’ diyorlar ya da 1000 lira olan kirayı 2000 liraya çıkarıyorlar.” Şu anda abisinin ailesi, kardeşleri, kendi çocukları ve anne babasıyla birlikte 11 kişi kalıyorlar bir evde. Annesi çocuklarına göz kulak olurken o da bir mağazada tezgahtarlık yapıyor. Geleceğe dair hiçbir garantisi yok ama umudu hep dolu bir kadın Pervin. Ayrıca yaşadığı şiddetin ve savaşın kadınlara yaşattıklarını görünür kılmak için mültecilere dair çağrıda bulunulan konferanslarda yer alıyor ve yaşadıklarını anlatıyor. Hatta şu sıralar İngiltere’de yayımlanması planlanan mültecilere dair bir kitabın 60 sayfasını kendi yazacağını söylüyor.
KADERİMİZ BİRKEN ÇÖZÜM AYRI OLUR MU?
Savaştan, ezilmişlikten, şiddetten kaçarak kendini var eden, güçlenmiş bir kadın görüyorum tüm bu sohbetin sonunda. Hatırlattığım tüm nefret söylemlerine kocaman gülümsemeyle ‘biz kardeşiz’ diye yanıt veren bir kadının yaşadığı onca şeye rağmen ‘artık güçlüyüm, ayaktayım’ deyişinin ardında çok şey saklı. Çok açık, azminin ve mücadelesinin ışığı kaybetmediği o ‘umut’. “Bir gün savaş bitecek sonsuza kadar böyle sürmeyecek” sözlerinin ardında aynı zamanda bir gelecek hayali var. Var olan koşullarda Suriyelilere biçilen tüm geleceksizliğine rağmen.
Bu geleceği de geleceksizliği de bizim ortak sorunlarımızdan ve kader ortaklığımızdan ayıramayız elbette. Çünkü Pervin’in yaşadığı her şeye tanığız ve tanıdığız. Farklı ülkelerde aynı hikayeleri yaşayan kadınlarız. Sömürü, düşük ücret, taciz, ayrımcılık, şiddet, yok sayılma, erken yaşta evlilik... Hangisi için ‘bu ülkede kadınlar bunları yaşamıyor’ diyebiliriz?
Birbirimizi bu ezilmişlikten kurtarmanın ilk yolu da aramızda günden güne kat be kat artan nefreti ortadan kaldırmak. Sonra bu sömürüye gelecek sıra. İşçi sınıfı içerisinde nüfuslarımız birlikte büyürken ve bu sömürü düzeni hepimizi içerisine alıp bir parçası haline getirirken yaşadığımız sorunları hatta daha da ağırını yanı başımızdaki yaşarken kendimiz nasıl kurtulmuş olacağız? Pervin’de soruyor size: “Biz böyle nasıl yaşarız?”
Bu duvarı birlikte aşmaktan başka yol yok.