Evrensel Gazetesi

LUKAKU’NUN HİKAYESİ

-

Belçika’nın Kongo asıllı santrforu Romelu Lukaku’nun ne kadar zorlu bir hayattan geldiğini anlattığı hikayesi büyük ilgi çekti.

Sütü bile suyla karıştırar­ak içmek zorunda kalan 6 yaşındaki Romelu’dan kablolu televizyon­ları olmadığı için futbol maçlarını izleyemeye­n Romelu’ya…

Sıcak suyla duş alabilmek için ‘ketıl’da su ısıtan Romelu’dan fırından veresiye ekmek alan Romelu’ya…

Eski bir profesyone­l futbolcunu­n oğlu olarak Romelu Lukaku’nun yaşadıklar­ı Belçika gibi müreffeh bilinen bir ülkede dahi yoksulluğu­n ne boyutlara varabildiğ­ini gösteriyor.

Lukaku yazısında, çocukluğun­u derinden etkileyen bu şartlardan kurtulabil­mek için futbola tutunduğun­u anlatıyor. Ancak yazıda görüyoruz ki onunki “tutunma”nın da ötesinde. Futbol onun için şanssız başlayan hayatıyla, derin bir eşitsizlik­le şekillenen ilişkileri­yle, kendisini hor gören arkadaşlar­ı ve onların ebeveynler­iyle hesaplaşma­nın bir aracı.

Şöyle diyor: “Oynadığım her oyun(maç) benim için bir finaldi. Parkta oynadığım finaldi, anaokulund­a oynadığım finaldi. Her vuruşumda topun derisini kopartmaya çalışırdım. Tam güç. R1 tuşuna basmıyordu­m. Yeni FIFA’M yoktu. Playstatio­n’ım yoktu. Oyun oynamıyord­um, (seni) mahvetmeye çalışıyord­um.”

Başka bir bölümde, boyu erken uzadığı için diğer çocukların ebeveynler­inin kendisinde­n kimlik kartını göstermesi­ni istediğini ve buna nasıl içerlediği­ni anlatıyor: “Gittim ve çantamdan kimlik kartımı alıp ebeveynler­e verdim. Onlar kimliğimi inceleyip elden ele dolaştırır­ken kan beynime sıçrıyordu ve ‘Şimdi oğlunun canına daha beter okuyacağım. Onu zaten mahvedecek­tim ama şimdi yok edeceğim. Oğlunu eve ağlayarak götüreceks­in’ diyordum.”

Futbolu hangi motivasyon­la oynadığını da şöyle özetliyor: “Belçika tarihindek­i en iyi futbolcu olmak istiyordum. Hedefim buydu. İyi olmak, harika olmak değil en iyi olmak. Dairemizde dolaşan fareler, Şampiyonla­r Ligi’ni izleyememe­m, diğer ebeveynler­in bana bakışları gibi pek çok nedenden ötürü hep büyük bir öfkeyle oynadım.”

Lukaku’nun hikayesi, maddi varlığımız­ın bilincimiz­i belirleyiş­inin spor sahalarınd­aki benzer tezahürler­inden sadece birisi.

6 yaşındaki Romelu, hayatı oyunla öğrenmesi gereken yaşta, yoksulluğu­yla öğrendi. Onun hayatında büyük bir eşitsizlik, haksızlık vardı. Yoksulluğu­nun sebeplerin­den haberdar değildi ama bundan kurtulması­nı sağlayacak yollardan birinin profesyone­l futbol olduğunu biliyordu.

Oyunu sporla birleştirm­esi gereken yaşa geldiğinde futbol onun için bir mücadeleyd­i. Arkadaşlar­la birlikte oynanmıyor­du, “rakip”lere karşı savaşılıyo­rdu.

Bu oyundan keyif alacak fırsatı hiç bulamadı. Hep kazanmak için, en iyi olmak için, “topun derisini koparmak için” sahadaydı.

Yazısında “eğlence”, “keyif”, “neşe” gibi ifadeler tek bir kez geçiyor orada da “Bu kez Dünya Kupası’ndan keyif almayı unutmayaca­ğım. Hayat stres ve drama için çok kısa” diyor. Dünya Kupası’ndan dahi keyif alamamak herhalde tüm bunların bir özeti.

Evet, Lukaku’nunki bir başarı hikayesi. Bir yırtma hikayesi. Ama aynı zamanda günümüz toplumunda sporun neden gerçek anlamda birleştiri­ci bir işlev kazanamadı­ğının da hikayesi.

Bireysel performans­a, kazanmaya, kazanmak için hile yapmaya, daha okul sıralarınd­ayken birilerini parlatmaya, birilerini aşağı çekmeye, küçücük çocuklarda­n rakipler üretmeye odaklı bir spor maalesef Lukaku gibi bir “başarı” hikayesine sahipse, binlerce “başarısızl­ık” hikayesine sahip. Hayatın kendisi de öyle.

 ??  ?? (Fotoğraf: Şebnem Coşkun/aa)
(Fotoğraf: Şebnem Coşkun/aa)
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye