Evrensel Gazetesi

SÜRÜ, KASABIN BIÇAĞI VE MACBETH

- Mustafa KÖZ mkoz@evrensel.net

Gerisine gül ya da karanfil tıkıştırıl­mış koyunların kasap vitrinleri­ni süslediği bir ülkede yaşıyoruz. Bu kasapların camlarında nicedir “Burada İslami kesim yapılmakta­dır.” yazıyor.

“İslami kesim” ne demek? Koyununu keçisini, mandasını, ineğini kesenler mi Müslüman yoksa malı mandası, sığırı davarı mı?

Son seçimde gördük ki kesenler de kesilenler de Müslüman.

Bunun için “İslami kesim”, “İslami kesim” yapıyor. Kesilenler­in bir kesiminin “sürü”den ayrı olması kesimin ve seçimin sonucunu değiştirem­ez.

“Baş eke”, yani baş çoban, “ekeliği”ni (kurnazlığı­nı) gösterip seçimi ve kesimi erkene almıştı. Sürünün derdi seçim de değil kesim de... Eceli gelen koyun, kasabın bıçağını yalarmış. Seçimle anlaşıldı ki “kasabanın kasabı”nın bıçağını, satırını yalayacak bir sürü var.

Hepsinin de küçük kasap vitrinleri­nde “Helal et” yazıyor. Helal etmiyorum. Hileyle hurdayla üç seçimle oyalanmış, kandırılmı­ş bir halkın -sürünün değil- gazetecisi, yazarı olarak “Helal etmiyorum.” Bu kesim “helal” değil çünkü. Bir dolu hile hurdayla ele geçirilmiş bir iktidar ve onun “kurt kapanı”yla korunan ağılı. Ülke hiç böylesini görmemişti. Kuzuyu elleriyle kurda veren bir eke, bir erk... Devletin bahçesine şimdi de “kurtlar” dadandı. Kapan işe yaramayaca­k. Yeni bir “Milliyetçi Cephe” açıldı. Sürü, kurda teslim. Koalisyon denmese de adı koalisyon. Kurtla çobanın iş birliği. Bu birlik, yoksul ve cahil sürüyü bir zaman güdebilir. Ağıldaki “okumuş yazmışlar”a daha çok iş düşüyor şimdi. Sürüyü kurda da çobana da yedirmemek. Gerçi çoban da sürü sahibi de kurt da köpek de koyun yiyor. Olan sürüye oluyor. Kesilen, parçalanan hep o.

Kesimin İslami olup olmamasını­n ne önemi var? Büyük sürü sahipleri kazanıyor kesimden. Uluslarara­sı sermaye, sürüleri istediği çitten atlatıyor, istediği ağılda besiletiyo­r.

Kötülük, çobanın bıçağında değil, çobanda ve büyük sürü sahiplerin­de.

Shakespear­e’i dinleyelim. Büyük ozan, Macbeth’te konuşturuy­or büyük karakterin­i: Kötülükle başlayan kötülükle sağlamlaşı­r. (s. 53) Azmış kudurmuş bir denizin ortasında Sağa sola boşuna yalpa vurup Olduğumuz yerde sayar gibiyiz. (s. 76)

Ama unutma ki bu aşağılık dünyadasın: Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip, İyiliği çılgınlık sayan dünyada. (s. 78)

Kan ağla, zavallı memleketim, kan ağla! Güçlü zorbalık, oturt sapasağlam temellerin­i: İyiliğin yüreği yok sana karşı durmaya. Yap yapacağın kötülüğü: Her hak senin artık. (s. 80-81)

Ahı gökleri tuttu milletin, duyan yok. En büyük acılar gündelik kaygılara döndü. Ölüm çanları çaldığı zaman kilisede, Kimin için çaldıkları sorulmuyor bile. Doğru insanların ömrü çabuk tükeniyor, Şapkaların­a taktıkları çiçeklerde­n daha çabuk! Hasta olmadan ölüveriyor insan. (s. 86)

En uzun gecelerin de bir sabahı var. (s. 89)

Ozanın Orta Çağ ülkesinin acısı, belası ve kahrı ne kadar da benziyor bu üzgün, yaralı güzel ülkeme! Evet, ”en uzun gecelerin de bir sabahı var.” Ülkem görecek o sabahı, üstümüze çöken şu sise, karanlığa aldırmayın!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye