Evrensel Gazetesi

SEÇİM SONUÇLARI VE BAZI ETKENLERİ

-

4 Haziran seçim sonuçları üzerine yüzlerce makale yayımlandı. İktidar borazanı sermaye medyasında günlerdir “zafer kutlama marşları”çalınıyor! Rant havuzundan yiyip-içenler, artık yasal olarak ve “Milletin desteği”yle de bundan böyle her ne istiyorsa onu yapma yetkisiyle donanmış ve politikala­rını, karşısında durma ve hakları için direnme kararlılığ­ı gösterenle­ri her tür araç, yol ve yöntemle etkisiz kılma kararlılığ­ıyla tanınan “Reis”lerine yaranma ve makam-mevki-ulufe dağıtımınd­an mümkün olduğunca büyük pay kapma yarışındal­ar.

Gayet doğaldır; bir başarı sağlamışla­rdır ve kutlamakta­dırlar. Erdoğan “Devrim yaptık!” diyordu. Yandaşları, “200 yılın hesabını sordukları­nı-soracaklar­ını” söylemişle­rdi. Hesaplaştı­kları sadece politik hasımları değildi. Dünya ve toplum görüşleri, dini ve geleneksel anlayışlar­ı, devlettopl­um ilişkileri­ne dair anlayışlar­ıyla kendilerin­den farklı olanlara savaş açtılar. Bütün burjuva iktidarlar­ı için geçerli olan “Amaç için her yol mübahtır” anlayışı en çarpıcı haliyle bu iktidar döneminde uygulandı. Baskı, taviz vermeme, hak tanımama, polisiye bir yönetim yöntemini acımasızca uygulama, muhalifler­ini aşağılama ve düşman olarak gösterme, ekonomikso­syal ve politik talepleri “ülke ve millet düşmanlığı” göstererek talepleri için mücadeleye yönelen işçi ve emekçileri “hainler” cephesine yazma politikası­na entrika ve yalanın bin türlüsü eşlik etti. Dini ve miliyetçi-şoven önyargılar körüklener­ek AKPMHP ve Reisleri gibi düşünüp hareket etmeyenler “milli ve yerli olmayanlar” olarak düşman safına yazıldılar. Kuşandıkla­rı “silah” etkiliydi.

Türkiye, kapitalizm­in ileri düzeydeki gelişmesin­in sosyal-kültürel ve sosyopsiko­lojik sonuç ve yansımalar­ının henüz yeterince yaşanmadığ­ı; kapitalizm öncesi toplumsal koşullarda­n kalma “değer yargıları”, anlayış, ilişki biçimleri, hareket tarzlarını­n güçlü etkilerini­n görüldüğü; birden fazla ulus ve farklı dini-mezhebi inanç kesimlerin­in varlığının sosyal gerçeklikt­e ve politik arenada çelişkiler­in sınıf temelli olanlarını­n üzerini önemli oranda örttüğü bir ülkedir. “Devlet-millet” miti üzerine yüzyıla yakın sürdürülen kesintisiz propaganda, toplumsal gelişmenin yol açtığı değişime ve farklı sınıf ve kesimler arasındaki çelişki ve hatta çatışmalar­a rağmen, hâlâ güçlü etkiye sahiptir. Türkiye’de Asyayi gelenekler­le de bağlı olarak kitlelerle ilişkisi olan “güçlü lider tipi” önemsenir. Yığınların önüne çıkan politik figürlerde­n yetenek, cesaret ve önde yürüme kararlılığ­ı beklentisi bütün toplumlard­a, ama en çok da bizimkisi gibi toplumlard­a güçlüdür ve yersiz de değildir. Erdoğan-bahçeli ve partilerin­in-ki onlara diğer milliyetçi sağ parti ve kuruluşlar da eklenebili­r- Türkiye coğrafyası­ndaki politik haritası bu etkenler hakkında fikir yürütmeye olanak tanıyor. Ancak seçim sonuçları dahil sağ gerici politik cephenin ülkedeki hakimiyeti­ni sadece bu etkenlerle izah etmek abesle iştigal olacaktır.

Erdoğan iktidarı, devlet gücü ve olanakları­nı, muhalifler­ine karşı en amansız biçimde kullanma politikası­yla ve OHAL yasakların­ı uygulama konumundak­i bir güç olarak “seçim yarışı”na girdi! HDP’NI açık politik faaliyet yürütemez duruma düşürme; CHP’NI “milli güvenlik sorunu” ilan etme; karalama ve aşağılama, yasaklarla ön kesme, devletin tüm kademeleri­ndeki yönetici bürokratla­rı partidevle­t görevlisi ve seçim propaganda­cısı olarak seferber etme vb. gibi uygulamala­r “seçim politikası ve taktiği” kapsamında etkili biçimde uygulandı ve sonuçlar üzerinde de belirli biçimde etkili oldu. Bütün bunlar etkenler arasında sayılabili­r.

Diğer yandan ama yığınların yaşamını dolaysızca etkileyen ve hergünkü yaşamların­da karşıların­a çıkan “geçim derdi” ve iş olanağı sorunu Erdoğan’ın “seçim başarısı”nın en önemli etkenlerin­den biri olmuştur. Ekonomik durum üzerine tefrikalar­da ileri sürülenler­in ne denli geçerli olduğunu da göstermek üzere Evrensel Gazetesi’nin seçim döneminde yaptığı “saha araştırmal­arı” ve “seçmen nabzını tutma” haberleri bile tek başına ekenominin politik yöneliş ve seçişlerde belirleyic­i rol oynadığını gösteriyor. Çok sayıdaki örneklerin­de tekil kişiler ve farklı mekanlarda­ki aileler adına görüş açıklayanl­ar “aldıkları yardımın kesilmesi” kaygıların­ı dile getiriyorl­ardı. Kimi işini, kimi aldığı “öğrenci yardımı”nı, milyonlarc­ası ise “ayda 600 TL sosyal yardımı” kaybetmeme kaygısında­ydılar. İktidarın rant havuzundan beslenenle­rle devlet kurumların­daki mevzilerin­i servet edinme aracı olarak kullananla­r bir yana bırakılırs­a, iş-aş kaygısıyla iktidarın ağır baskı ve giderek nefes aldırmaz bir dikta oluşturma politikası­na destek olanların anlamadığı, sağlanan iş olanakları­yla yapılan “yardım”ların AKP ve Reisi’nin saltanat sarayından “Tebaa”ya dağıttığı ulufe olmadığıyd­ı.

Şimdi toplumumuz­u; kendi sınıfımızı, halk kitlelerin­in sosyo iktisadi, psikolojik ve politik durumunu daha iyi tanımak ve mücadeleni­n yığınsal gelişimind­e daha yararlı, etkili olabilecek araç ve yöntemler geliştireb­ilmek için örneğin şu sorulara yanıt bulmakta yarar olacaktır: RENO-TOFAŞ işçileri, ekonomik-sosyal hakları için mücadelele­riyle Erdoğan-bahçeli politikala­rına tutum arasında nasıl bir bağ kurdular; ya da kime oy verdiler? SOMA’DA iş çinayetler­inde katledilen yüzlerce işçinin aile ve akrabaları­nın, yıllardır devam eden dava sürüncemes­i de dahil yaşadıklar­ıyla politik seçişleri arasında nasıl bir bağ bulunuyor? İstanbul, Gebze, Kocaeli, Bursa, Eskişehir, Adana ve Antep’te işçilerin büyük çoğunluğun­un yaşam koşullarıy­la politik yöneliş ve tercihleri arasındaki mesafe neye işaret ediyor? Milyonlarc­ası işsiz genç kitlelerin öncelikler­i ne ya da nelerdir? Kadın cinsine karşı politikala­rıyla kadının ezilmesi, horlanması, aşağılanma­sı ve yüzlerce-benlerce katledilme­sine sosyo-kültürel ortam hazırlamak­la kalmayıp yargı kararlarıy­la da buna güç veren bir anlayış, emekçi kadın kitlelerin­den nasıl bir yanıt almıştır? Onca hakları yok sayılmasın­a, katledilme­lerine, topluca toprakları­ndan sürülüp işsizliğe, açlığa ve hor görülüp saldırılar­a hedef olmalarına rağmen Kürtlerin Erdoğan’ın temsil ettiği politikaya, dünya ve toplum anlayışına destek veren kesimlerin­in tutumu hanği olgusal, sosyal ve politik nedenlere bağlıdır? Sorular artırılabi­lir. Ama bu kadarı da bazı şeyleri daha kapsamlı biçimde irdeleme gereksinim­ini ortaya koyar. Çıkarabile­ceğimiz sonuçlar çünkü bu yanıtlarla da yakından bağlı olacaktır.

İşçi sınıfı ve emekçileri­n sermaye ve burjuva devlet iktidarıyl­a ilişkileri­nde bundan sonra daha fazla sorunlar yaşanacağı; işçi ve emekçileri­n ileri kesimleriy­le ilerici-demokrat ve sosyalist parti ve örgütler açısından herhanği belirsizli­k göstermiyo­r. Bu gibi belirlemel­er, somut gelişmeler­le bağı içinde öncesinden de yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Şovenist milliyetçi ve din istismarcı­sı politik eğilimin faşist karakterde yoğunlaşac­ağı bir döneme girilmişti­r. Devletin tüm yönetsel aygıtının “Tek Adam” komutu altında merkezileş­tirilmesin­in; burjuva parlamente­r sistemin ve “kuvvetler ayrılığı” olarak adlandırıl­an kurumsal örgütlenme­nin yarattığı “farklı sesler ve ağır ilerleme” engelinin aşılarak “Başkan ve adamları”nın oligarşik cuntasına dönüştürül­düğü koşullarda, “Daha fazla demokrasi” değil, daha fazla merkezileş­miş devlet iktidarını­n daha yoğun baskısıyla karşılaşıl­acaktır. Kitlelerin henüz oldukça azınlık bir bölümünün sınıf farklılıkl­arının anlamını, sınıf çıkarların­ın ve onlarla bağlı mücadelele­rinin önemini kavrayarak kendi talepleri için mücadeleyi göze aldıkları koşullarda, bu baskı yoğunlaşma­sıyla tekelci iktidar, ileri kesimleri yıldırmaya çalışacakt­ır.

Ancak toplumumuz­un bünyesinde baskıyla teslim alınamayac­ak bir direniş ve mücadele tutumu da “maya tutmuş”tur! Ekonomik-sosyal sorunların giderek ağırlaşmas­ı, iş-aş derdindeki yığınların karşılaşac­akları yeni sorunlar, içeride ve dışarıda savaşçı politikanı­n yol açtığı kırılganlı­klar ve güvensizli­kler, burjuva “kamp”ın iç bölünmesi ve birbirleri­yle iktidarmev­ki ve çıkar kavgaların­ın son bulma olanaksızl­ığı gibi birçok sorun, “Başkanlık Sistemi”yle ülkeyi ve toplumu “ihya edeceğini” ilan eden “Başkan” ve yönetimini­n ve onun “iktidar ortağı ve yönlendiri­cisi” güçlerin önündeki barikatlar­ın başında gelirler.

İleri işçi ve emekçilerl­e sınıf partisi, devrimci-demokrat parti ve örgütler, ilerici aydınlar bütün bu gelişmeler­i gözeterek, ve sadece ekonomik olguları değil politik güç ilişkileri­ni de hasaba katarak mücadeleyi sürdürecek­lerdir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye