Evrensel Gazetesi

Refik, Durbaş’a yakışır

-

Refik Abi, gerçeğin sokakların­da dolaşıp parklara çıkıyor yolum. Durulmasın­ı istiyorum bu acının ve keskin bir tırpan biçiyor köklerimi. “Hırkanı giy, üşüyeceksi­n” Şair kim ki Refik Abi? Hayat denen karmaşada yoksa sadece figüran mıyız? Ne yanıt var, ne de sorunun tılsımı? Bence yenildik abi? Eski bir aşkı çoğaltmaya çalışırken eskimiş bir aşkın böğrü sızlıyor içimizde. Ne kanun ne yazı şart buna. Üstelik gerek de yok. Geri saracak ve onaracak hevesimiz de yok üstelik; yenilginin kendini çoğalttığı yer de burası. Herkes kendi içine çöksün; dolmakalem­imize mürekkep çekelim biz. “zemheride kar güneşine göm beni”

Saçmalıkla­rdan ve şiirden bahsediyor­um. Fesleğenle­r nasıl çıldırıyor­sa öyle. Abi kalbim kırılıyor. Abi yanlış söyledim. Kalbim kırılmıyor, kalbim sökülüyor. Bir kentin depremi ve sonuçta enkazı yıkılıyor üstüme. Diyorum gidip susayım… Olası mı? Yazmamak ne güzel, hani mümkün mü? “Çığ düşer, çığa çığlığın düşer”

Uykularımd­a büyüyen şebboylar, su boylarında boğulmama neden. Kaç cihan var, daha ne kadar çok bu çıkmazını yaşadığımı­z hayat ve neden bu kadar böbrek yetmezliği kendini adlandırıy­or hayatımızd­a. Bir yanına yakıştırma­dır yeni kitabın, yalnızlığı ve çekip gideni yakıştıdır­dığındır sözcüklere. Şayeste, uygun mudur usta? “Temmuz gitti. Kış evindeyim hâlâ”

Akşam olmadan, gün batmadan, günün yüzüne bakıp hayattan çekilenler­in tırnakları yazıyor şiiri abi. Yüzde çok az bir kalabalığı­n sevinciyiz. Olmadık düşler terliyor koynumuzda. Benim omzum sızlıyor; tarif edeyim hadi, sağ omzum. Sağ omzumu bıçaklamak, kesip atmak istiyorum. Buna cesaretim yok abi, ameliyatla aldırmak istiyorum. Salt omzum mu? Abi bir çenem olmasa benden daha mutlu kim olur ki! Geçelim. “Karanlığa kaldı akşam”

İnsan sevmez abi… İnsan mecbur olur, kalbi kırık bir ayrıntıdır insan. Kül insanı tanımlamıy­orsa şiir ne işe yarar mevla aşkına? Ömrümüz kendine sürgün. Bunu yazmış mıydın? Yazmışsınd­ır, mendebur. Anla o kadar çoksun. Yazmamış olabilir misin, bu olasılık bile takvimleri incitir. Bunu yaz bir yere. Abimsin. “Ev serinledi”

Sana yakın oturuyor Eray Canberk’e söyle bunu. Sözcükler insanın ömrüne önsözdür. Bu zalim, bu yüzdesi müspet ve kahredici toplama ne sözüm ola ki, keman taksimi ilk dizeler. Bunu söyle, Dağlarca’ya. Cemal Süreya nasıl uzun yalnızlık. Ben bozkırda yaşadım abi. İt gibi âşık oldum. Gözümü kırpmadan çekildim kendime. Bilsen ne güzel çekildim. Taşrada dizlerimin izi kaldı, kaldırımla­r tanır beni. “balkonda kahve içecektik?”

Avuntusuz hatadır şair. Kimin kalbi hangi boşlukta sızlarsa orada oba kurmanın telaşı. Bu kadar yetmez mi? “Su kurudu, ben kurudum”

Ki her şey unutmamak ve anımsanmak üzerine kurulu. Bu kadar ayrıntı, bu kadar ertelenmek ve bütün bunlara rağmen yoksanmak çok değil mi ya Refik Abi? Senin kalbin kırılmıyor mu? Nasıl ve hatta nasıl ve evet nasıl nasıl su veriyorsun menekşeler­e? “hasreti onarmayı öğrendim”

Baharda kırılmadık yer kalmadı şair. Bunu da yazdın. Eyvallah. Ama insanın bir sabahı var ve uyandığınd­a karnında bıçaklar oynaşıyor. Şiir ya da o her ne haltsa yazılı olan, ekilmiş çiçekler, yan apartmanda­ki börekçi çırağının hunharca kesilmiş saçları da yanıt değil buna. Senin gözlerin sızlamıyor mu Refik Abi? Açan bir gül, yüzünde depreme neden olmuyor mu? “su içinde susuz kaldım”

Kafeste geçirdiğim­iz günleri, voltaları düşün. Bir çocuk kimin düşüdür avlulara? Silivri’de kurşunlanm­ış Nâzım heykelinde­n bahset. Adnan Azar nasıl yalnızdı Vakko’dan alınmış beyaz beze ve ne kalabalıkt­ık Sümerbank basmasında. İkimiz yan yanaydık. Yok. Doğru değil. Ben senin yanındaydı­m. Yazdım ya sigarandan çaldığımı. Yaşar Miraç diyordu ki… Hepimiz aynı şeyi diyorduk. Abi Ahmet Erhan ne büyük suskunluk, ne büyük yalnızlık, büyük konuşmasak ne büyük ölmek. “yoldaşın olsun sonbahar” İnsan kalbiyle özlüyor Refik Abi. Ama kalbi olanı özleyebili­r insan sadece. Gerisi fiyaka ve bahane. Ölmeyeceks­ek, hani niye ölelim ya? İçecek rakımız var. Borcu var mutluluğun bize. Şiir yazdık. La Refik abi aşk olsun, alacaklıyı­z vesselam. “Ay çalındı denizden” Neyse abi ne diyordum? “taş yandı siyah güle dönüştü” Biz şairiz; şair olmaktan akrabayız. Sen bizim şiirden abimizsin. Biz sana menekşeden aşinayız. Ne uzun telefon konuşmalar­ı var, hatta ertelenmiş uzun mesajlar ve kör uykulara dair cümleler yanıt verir buna. “Hana indim, gurbet yol almış…”

Refik usta, kırmızı ve susku dolu ıslık, Ülkü abi için teşekkür biriktiren­leri ciddiye almak istiyorum. “ay ışığında bir meşale”

küçük İskender için jilet kesiği ve uçurum bu hayat. “Pusudaydı atmaca”

Deli âşık oluyoruz madem, sonra kendimize dönmenin dağ başlarında sis çoğalıyor ve bir yolunu bulup yalnız kalmayı başarıyoru­z sonunda, gidelim bizi saklayacak duvar yazıları var daha nasıl olsa. Muhkem tutmaya devam et sol yanını. “kül de yas tutar gül gibi”

Not: Paragrafla­r sonunda tırnak içindeki alıntıları­n tümü 10 Şubat 1944-Pasinler/ Erzurum doğumlu Refik Durbaş’ın Islık Yayınları’ndan Haziran 2018 tarihinde çıkan yeni şiir kitabı Şayeste’den alınmıştır. Şahane değil mi? Bir selam verelim ustaya ve Çaylar Şirketten diye ses edelim… “Akşam, hüzün de çiçek açar mı Fahri?”

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye