Arap basını Türkiye seçimlerini nasıl yorumladı?
Türkiye’de aynı anda gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Seçimleri, Arap basınında önemli bir yer işgal etti. Gazetelerde seçimlerle ilgili farklı değerlendirmeler yer aldı. En kapsamlı değerlendirme ise Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin’den geldi. Nureddin’in seçim sonuçlarıyla ilgili olarak ilk vurgusu, Türkiye’nin dünyadaki diğer örneklerden farklı olarak Erdoğan’a sınırsız yetki veren başkanlık sistemine girmesi oldu. Bir diğer dikkat çektiği nokta ise, Akp’nin yansıtıldığı gibi nihai bir zafer kazanmadığı ve oylarının geçen seçime göre yüzde 7 düşmesi oldu. Nureddin, MHP ile İYİ Partinin aldığı oylara ve Akp’nin içinde bulunduğu eğilime dikkat çekerek Türkiye’nin “radikal milliyetçi eğilim” tarafından yönetileceğini yazdı.
RAİ AL YOUM’DAN ERDOĞAN’A ÖVGÜ
Suudi basının amiral gemisi Şarkul Avsat gazetesinden Muhammed Rumayhi de seçimlerin MHP ile ittifak kurularak kazanılması üzerinden seçimlerdeki “milliyetçi” etkiye dikkat çekti. Arap dünyasında “direniş ekseni” olarak da adlandırılan İran-suriye merkezli eksene yakınlığı ile bilinen Rai al Youm gazetesi ise, “Erdoğan’a verilen halk desteğinin Mustafa Kemal Atatürk’ün sahip olduğu halk desteğini geçtiği”ni ileri sürdü.
Rai al Youm gazetesinin Erdoğan’a övgüsü seçimle de sınırlı kalmadı. Gazete, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Abd’nin İran’a karşı yaptırımlarına yönelik eleştirilerini başyazısında işledi ve Erdoğan’ı “İran’a karşı yaptırımlara karşı çıkan cephenin lideri” olarak nitelendirdi.
‘ERDOĞAN OTORİTER... MUHALEFET KRİZDE’
Seçimlerle ilgili diğer dikkat çekici değerlendirme Türkiye’de yaşayan Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahali’den geldi. Mahali, Lübnan’da yayınlanan el Ahbar gazetesi için, “Seçimlerden sonra Türkiye: “Erdoğan otoriter... Muhalefet krizde” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede cumhurbaşkanının seçimlerdeki zaferi sonrasında “otoriter iç politikalarına ve Suriye’deki politikasına devam etmekte tereddüt etmeyeceğini gösterdiğini” belirtti. Mahali, “Muhalefet çevrelerinde de beklendiği gibi Türkiye Cumhurbaşkanı orduya, güvenlik, istihbarat ve yargı kurumlarına ve devletin bütün birimlerine daha fazla hakim olacak. Dikkat çekici olan şey bu kurumların, üyeleri Adalet ve Kalkınma Partisi’nden olan ideolojik kurumlara dönüşmüş olması. Çünkü kurumlarda çalışacakların seçimi, iktidardaki parti örgütleri tarafından doğrudan denetlenen sözlü sınavlar yoluyla yapılıyor” diye yazdı.
Gelişmeler karşısında muhalefetin ise iç tartışmalar yaşadığını da aktardı.
FAS’TA HALK HAREKETİNE AĞIR CEZA
Türkiye’nin iktidar partisiyle aynı adı taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin iktidarda olduğu ve monarşi ile yönetilen Fas’ta mahkemeler, Rif bölgesindeki Hirat hareketinin liderlerine ve eylemcilerine ceza yağdırdı. Hareketin lideri Nasır Zefzafi ile üç saha liderinden her biri 20’şer yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Toplamda 308 seneye varan hükümleri protesto etmek için bir dizi kentte durma eylemleri düzenlendi. Bu karar, birçok siyasetçi ve insan hakları savuculurı tarafından “ağır ve abartılı” bulundu. Al kuds al Arabi başyazısında, hükümetin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Mustafa Ramid’in konuşmasına dikkat çekildi. Gazete bakanın “Yargının daha adil cezalar vereceği ve bölgedeki insanlarla yeni bir uzlaşı sağlayacağına” vurgu yapmasının, verilen cezaların adaletsiz olduğunu kabul ettiğini ifadesi olduğunu belirtti.
ARAP İSTİHBARAT ŞEFLERİ NEDEN MOSSAD’LA BULUŞTU?
Arap dünyasında haftanın önemli bir gelişmesi Ürdün’de İsrail’in meşhur istihbarat örgütü MOSSAD’İN katılımıyla istihbarat zirvesinin düzenlenmesi oldu. Arap medyasına düşen haberlere göre, 17 Haziran’da Ürdün’ün Akabe şehrinde bir istihbarat zirvesi yapıldı. Zirveye MOSSAD şefi Yossi Cohen, Suudi İstihbarat Şefi Halid bin Ali Al-humaydan, Mısır’dan Abbas Kemal, Ürdün’den Adnan Essam el-jundi ve Filistin’den Majid Faraj katıldı.
Toplantı ABD Başkanı Donald Trump’ın kayınbiraderi ve Ortadoğu Danışmanı Jared Kushner ve Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt’ın talebiyle gerçekleşti. Toplantı gerçekleştiği sıralarda bu ikili bölgeyi ziyarete çıkmışlardı. Bu durum doğal olarak yakın zamandan ABD Elçiliğini Kudüs’e taşınması provokatif adımından başka hangi adımların atılacağı sorusunu akla getirdi.