FAS’TA RİF HAREKETİNE ONLARCA YIL CEZA
FAS’TA Rif hareketi meselesi, yargının 53 eylemciye ve hareketin liderine karşı sert cezaları duyurmasıyla yeni bir döneme girdi. Nasır Zefzafi ve yoldaşlarından üçü 20 yıl hapse mahkum edildi, diğer sanıklar 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı.
Duruşmada birçok olumsuzluk yaşandı. Sanıklar ve savunma avukatları duruşmalara katılmayı reddetti. Bu eylemenin nedeni, kendilerine karşı yapılan suçlamalara karşı gerçek adaletin gerçekleşeceği ümidinin olmaması.
Bu bağlamda, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakan Mustafa Ramid’in konuşması dikkat çekiciydi. Bakan, “Yargının daha adil cezalar verileceği ve bölgedeki insanlarla yeni bir uzlaşma sağlayacağı”na dair büyük umutları dile getirdi. Bakanın “daha adil yargılamalar” konusundaki konuşması, bu kararların adaletsiz olduğunu varsayması anlamına gelir. İlerleme ve Sosyalizm Partisi Genel Sekreteri Nabil bin Abdullah ise hükümetin “Yumuşama atmosferini yükseltmeye katkıda bulunmayacağını” belirtti.
Hükümetin bakanları bu hükümler hakkında böyle konuşuyorsa, insan hakları aktivistlerinin durumu “hukukun katli” olarak görmelerine, “yargının bağımsız olmadığına” ve adil yargılama şartları bulunmadığına dair vurgulamalarına şaşırmak mı gerekir?
Bazı insanlar durumu, Fas’ın geçen yüzyılın altmışları ve seksenlerinde yaşadığı “mermi yılları”na geri dönüş olarak görüyorlar. Rif bölgesi, o olayların en büyük kurbanlarından biriydi. O dönem aynı zamanda ülkede hak ihlallerinin, kayıpların ve işkencelerin yaşandığı bir dönemdi. Faslıların kalplerinde acı bir etki bıraktı ve ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını da etkiledi.
Gerçekten de Ekim 2016’dan bu yana Rif bölgesi halkı, geçmişte yaşadıkları ve günümüzün süregelen adaletsizlikleri nedeniyle girdikleri protestoları sebepsiz değildir. Siyasi açıdan sağlam toplumlarda (siyasi) elitlerin, protestoların çıkış nedenlerini bulmak için hareket etmeleri ve hatalarını gözden geçirmeleri gerekir.
Fas’taki güvenlik güçlerinin geçen yüzyıldaki “mermi yılları”nda olduğu gibi şiddetli baskı araçlarını kullanmadığı doğrudur. Lakin ortaya çıkan durum barışçıl halk protestosu kapılarını kapattı. Olumsuz protesto biçimlerinin önünü açtı. Fas’ta “el Mahzen”nin (Faslıların kral, bürokrasi, askeriye ve zenginler sınıfından oluşan tabakaya verdikleri ad) sembolü olan şirketleri boykot etmeleri gibi.
Siyasi elitler krizlerle baskıyla baş etme zamanının geçtiğini, bu tutumun mahkumlar kadar hakimlere de zarar verdiğini ne zaman öğrenecekler?