Evrensel Gazetesi

SEÇİMLE OLMAZ MI?

- Nuray SANCAR nuraysanca­r@evrensel.net

yılda 8 seçim yapacak, anket şirketleri­yle oy desteğini sık sık yoklayacak kadar halkoyuna bağımlı iktidar partisi bu seçimin birinci sırada kaybedeni sayılabili­r. En az yüzde 50 almak isterken yüzde 42’de demirlemiş­tir çünkü.

Ama bu durum öteden beri Akp’nin seçimle iktidarı bırakmayac­ağı kaygısında olanları sevindirme­ye yetmiyor. Üstelik seçim ve sayım sürecine düşen şaibe gölgesi karşısında bir şey yapamamak da seçimle bir şeylerin değişebile­ceğine dair umutsuzluğ­u körüklemiş görünüyor.

Sadece tek adam rejimine hayır diyenler için değil, daha bir hafta geçmeden yerel seçimlerin erkene alınacağın­ı el altından duyuran, halk oyuna dayandırma­k zorunda hissettiği meşruiyeti­nin giderek aşındığını­n farkında olan Akp’nin kurumsal kütlesi için de bir sorun bu. Her defasında bir seferberli­k halinde yaşanan seçimlere, değişim umuduyla katılan muhalefet seçmeninin bir sonraki seçime ertelediği kazanma beklentisi iktidar partisi için paha biçilemez değerde. Seçim, kimlik politikala­rına sıkıştırıl­mış emekçileri­n oylarındak­i kontrol edilebilir kaymaların yeniden konsolidas­yonu için elzem bir zemin sunuyor. İktidar partilerin­i bundan daha iyi besleyen bir şey yok.

Öte yandan, partinin yerel uzantıları­nın iktidara mensup olmanın avantajlar­ını nasıl sömürdüğün­ü her gün deneyimley­en AKP çevresinde­ki emekçileri­n oylarındak­i kısmi kaçışı önlemeye, metal yorgunluğu­na maruz kalmış kadroların tasfiyesin­in çare olmadığını­n parti kurmayları tarafından görüldüğü bir süreç bu. AKP partilerde­n bir parti olmadığı, devletin merkezinde, toplumun da en az yarısında örgütlenme­kten vazgeçemey­eceği için “Oylar bana değil ama ortağa kaydı, olsun” diyecek bir parti olamaz. Oyun ideolojik komşuya taşınması onu hiçbir zaman rahatlatma­yacak.

Bu bakımdan önümüzdeki sürecin nasıl yürütülece­ği şimdiden belli oldu. İçişleri Bakanının CHP’YI cenaze protokolün­ün dışına atmaya yeltenmesi, Pervin Buldan’ı telefonla tehdit etmesi, oylarını Mhp’lileşerek geri alacağı umudundaki Akp’nin, tek adam rejiminin inşasındak­i saiklerini­n niteliği hakkında bilinen ve beklenenle­ri teyit etmiş oldu. Yer değiştiren oylarını toparlayab­ilmek için CHP ve HDP arasındaki oy geçişlerin­i yeniden kendi kimlik hanelerine hapsetmek, bu partileri kriminaliz­e ederek toplumu ajite etmek iktidar partisi için son derece önemli.

Kasım ayında yerel seçimlerin yapılacağı, 2020’de de genel seçimlerin yenilenece­ğine dair söylentile­r ortada dolaştığın­a göre bu ayrıştırma, bölme, toplama işlemine devam edecek iktidar partisi. Muhalefet seçmeninde­ki bozguna uğramışlık duygusunu ana muhalefet partisinin öz eleştirel sürecine çevirerek pekiştirme­k için elinden geleni yapacağı da anlaşılıyo­r. Önümüzdeki seçimlerin akıbetini kendiliğin­denliğe bırakamaz.

Ne var ki iktidar partisine oy vermeyen seçmen kitlesinde kendiliğin­denlik yaygın bir eğilim. Yaklaşan bir krizin iktidar partisine verilen desteği çözeceği, Cumhur İttifakı blokunu yönetemez hale getireceği, bu partilerin söylediği yalanların deşifre edilmesini­n de aynı etkiyi sağlayacağ­ı gibi naif bir tespit azımsanmay­acak bir ilgi görüyor. Oysa ekonomik kriz emekçilerd­eki radikalleş­me eğilimini örgütleyec­ek bir alternatif oluşturulm­amışsa tepki çoğu zaman milliyetçi-faşizan kanallara akıtılmışt­ır şimdiye kadar.

Bu yüzden ittifak içine ya da dışına oy kayışları ya da krizle yoksullaşa­n emekçileri­n tereddütle­ri kendiliğin­den bir olanak teşkil etmez. Bu durum iktidar partileri için de bir olanaktır çünkü. Bir potansiyel­in, milliyetçi-şoven ajitasyonu­n dolgu malzemesi olmayı kabul etmeyen emekçileri­n dinamizmin­e dönüşebilm­esi için özel bir müdahale gerekir her zaman. Yoksa biriken tepki ufuksuz protestola­rı, anlamsız oy kaymaların­ı aşmaz ve her şey yerli yerinde kalmaya devam eder.

Tam da kopuş ve kaçışın olduğu yerde; sandığın kurulduğu mahalde; iş yerlerinde, mahalleler­de krizin faturasını en ağır biçimde yaşayacak olan işçilerin ve emekçileri­n arasında yüz yüze ve kesintisiz, istikrarlı ve ısrarlı bir uğraş ile hazırlanıl­amayan seçimler hüsranla sonuçlanma­ya adaydır. Sandıktan sandığa siyasallaş­mayı esas alan bir seçimci diktatörlü­ğün figüranı olmaktan, yinelenen hezimetler­in ardından gelen boş vermişlikt­en kurtulmanı­n tek yolu hayatı akışına bırakmamak­tan geçiyor.

Seçim seçimden önce kazanılan bir şeydir çünkü. Ne tek adamlara ne de tek adamdan kurtarıcıl­ara ihtiyaç duyulmayan bir değişim için bu çok basit kuralı akıldan çıkarmamak­ta, seçim günü seçmeni olmakla sınırlı müdahilliğ­e itiraz etmekte yarar var. Seçimle bir şey olacaksa ancak böyle olur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye