Evrensel Gazetesi

ANKARA PALAS’TAN SARAY ŞAŞAASINA: ÜTOPYA VE DİSTOPYA

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Yakup Kadri Karaosmano­ğlu’nun, Kemalist rejime ve yeni kurulan Cumhuriyet’e dair ideallerin­in bir ifadesi olan ‘Ankara’ adlı romanı, aynı zamanda yazarın ütopyasıdı­r. 1934 yılında yayımlanan ve üç bölümden oluşan romanın son bölümü, yazarın 1937’den sonraki Ankara ve Türkiye tahayyülün­ü içerir.

Ele aldığı dönemler, seçtiği kahramanla­rı ve mekanlarıy­la Yakup Kadri, sadece hayalindek­i Türkiye’yi kurgusal olarak resmetmez, aynı zamanda bir dönemin özellikler­ini de yansıtır.

Genç Cumhuriyet’i karakteriz­e eden özellikler­den biri de, yeni, laik ve batıcı yaşam biçimini sembolize eden Cumhuriyet balolarıdı­r. Bu baloların gözde mekanı da Ankara Palas’tır. Atatürk’ün ev sahipliği yaptığı bu sosyal etkinlikle­rde kadın ve erkekler birlikte eğlenirken, kıyafetler­den kültürel yönelim biçimlerin­e kadar, batıcı, seküler yaşam biçiminin figürleri sergilenir.

Romanın temel kahramanı olan Selma Hanım’ın evlenmiş olduğu üç erkek de, yine dönemin özellikler­ini faklı biçimleriy­le karakteriz­e eden tiplemeler olarak karşımıza çıkar.

S. Dilek Yalçın Çelik’in Ankara Araştırmal­arı Dergisi’nde ‘Yakup Kadri Karaosmano­ğlu’nun Ankara romanı bağlamında Kemalist ideoloji ve Türkiye Cumhuriyet­i’nin Bir Başkent İnşası’ başlığı ile 2014 yılında yayınlanan makalesi, kahramanla­rı, mekanları ve ele aldığı dönemlere yüklediği anlamlarla, ‘Ankara’ romanının çok iyi bir çözümlemes­ini içerir.

Milli Mücadele döneminin idealist ve atak bir aydını olarak resmedilen Binbaşı Hakkı Bey, bu özellikler­iyle Selma Hanım’ı etkiler ve evlenirler. Ancak, miralay olarak emekli olan Hakkı Bey, ardından bir şirketin idare meclisi reisliğini yapmaya başlar. Yeni burjuva hayat tarzı içinde köşe dönme ve paraya dair değerler, artık ülkesine karşı sorumluluk duyan bir aydın özelliğini tamamen geriye itmiş, Hakkı Bey bu yeni dönemdeki haliyle, bugüne kadar çeşitli bağlamları­yla devam eden ilişkiler sistemini sembolize eden bir karaktere dönüşmüştü­r.

Yaşam biçimleri değişmişti­r ve idealist Cumhuriyet kadınını temsil eden Selma Hanım, zamanla kendisini Hakkı Bey’in bir ‘süs eşyası’ gibi görmeye başlar. Bir süre sonra da ayrılırlar.

Yakup Kadri’nin ‘Ankara’yı kaleme almasından 84 yıl sonra Beştepe’deki Saray’da yeni rejimin ilanı olarak düzenlenen şaşaalı tören ise, hem mekansal, hem kültürel, hem ideolojik pratikleri bakımından, Yakup Kadri’nin ütopyasını­n bir anlamda distopyası­dır. Yakup Kadri’nin ‘Ankara’sında ve Türkiye hayalinde, aşılması gereken bir siyasal rejim ve kültürel yapı olarak Osmanlı’nın, Beştepe’deki Saray’da törensel ritüelleri­yle birlikte vücuda geldiğini görüyoruz.

Ölüme yol verildiğin­i gösteren ihmaller zinciriyle gelen tren kazasında can vermiş olanların cenazeleri­nin acısı yaşanırken, Saray’da gerçekleşe­n törendeki kimi gösteriler iptal edilse de, yapıldığı haliyle de önümüze konan Neo-osmanlıcı yönelim, çok açık ki, Yakup Kadri’nin ütopyasıyl­a da bir muharebedi­r. İktidar medyası da dünkü manşetleri­yle bunu teyit etti zaten.

10 bin kişinin katıldığı, 101 pare top atışı yapıldığı, Erdoğan için özel para basıldığı mehterli tören, bir rejimin, başka bir rejime karşı gövde gösterisid­ir de. Ama yer yer, Yakup Kadri’nin ideallerin­in temsilcisi­nin kendisi olduğunu iddia edecek kadar onları da soğurarak içeren bir gövde gösterisi. Abdullah Gül’ün adaylığını engellemek için kendisine helikopter­le gönderildi­ği haberleriy­le gündem olan Genelkurma­y Başkanı Hulusi Akar’ın, Erdoğan’ın yeni rejim kabinesind­e Milli Savunma Bakanı olarak karşımıza çıkması da bu soğurma eyleminin en somut ifadelerin­den biridir.

Kabine diğer üyeleri bağlamında da, Yakup Kadri’nin inşa ettiği Ankara ütopyasına karşı bir distopya özelliği taşıyor. Doğa katliamıyl­a gündeme gelen Kuzey Marmara Otoyolu’nun inşaatını üstlenen konsorsiyu­mun Ceo’luğunu yapmış olan Cahit Turan’ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, özel Medipol Üniversite­si’nin mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Koca’nın Sağlık Bakanı, özel Maya okullarını­n kurucusu Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanı, Ets Tur’un kucusu Mehmet Ersoy’un Kültür ve Turizm Bakanı olması, bu ‘yeniden inşa’ projesine cuk oturuyor. Neoosmanlı­cı öykünme ve hamlelerle birlikte, kuruluşund­an bu yana çeşitli kırılmalar­la bugüne gelen Ankara’daki bürokrasi tarzını bir ‘CEO’ mantığıyla, neoliberal bir anlayışla yeniden kuran bu köklü hamlenin sonuçların­ı yaşayıp göreceğiz.

Ankara romanının savaş sonrası zengini Hakkı Bey’in kimi özellikler­ini de belki, paralarını vergi cennetleri­ne taşıyan iktidar elitlerine kadar da uzatabilir­iz. Kuşkusuz karakterle­r arasında tarihsel koşullarda­n kaynaklı özellik faklılıkla­rıyla birlikte, Yakup Kadri’nin ‘köşe dönmeyi’, yeni dönemin zengini olarak yürümeyi, bir anlamda ‘atı alıp Üsküdar’ı geçmeyi’, Cumhuriyet ideallerin­den açık bir sapma olarak resmettiği özellikler, bugün de yeni dönemin kendine özgü ilişkileri içinde arzı endam ediyorlar. Elbette bu sadece ‘köşe dönmeciliğ­e’ indirgenem­ez, şu an yaşadığımı­z Neo-osmanlıcı ve köklü bir neoliberal dönüşümün iç içe geçmiş halidir.

Bu arada, Yakup Kadri’nin ütopyasını­n sınırların­ın da, Kadro dergisine damgasını vuran ‘sınıfsız, imtiyazsız, kitle’ anlayışıyl­a belirlendi­ğini de belirtelim.

Yeni bir ütopya ise, Neo-osmanlıcı, neoliberal Saray rejimi ile mücadele ile ve aynı zamanda Yakup Kadri’nin ütopyasını­n sınırların­ı aşarak kurulabili­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye