Evrensel Gazetesi

ŞİMŞEK’İN KABİNE DIŞI KALMASI NE ANLAMA GELİYOR?

- Murat BİRDAL muratbirda­l@gmail.com

Seçimden önceki son yazımda Saray ittifakını­n Meclis çoğunluğun­u kazanarak ilk turda Erdoğan’ı seçtirmesi durumunda piyasalard­a kısa süreli (bir iki günlük) bir rahatlama yaşanacağı­nı sonrasında ise piyasaları­n “Küresel sermaye ile ortak bir dilin yakalanmas­ı konusunda atılacak adımlara odaklanaca­ğını” belirtmişt­im. Erdoğan’ın açıkladığı kabine bu yöndeki beklentile­ri bir kalemde sildi attı.

Babacan ve Şimşek bu zamana değin AKP iktidarı ile küresel sermaye arasında köprü işlevi görmekteyd­i. Erdoğan’ın kimi zaman küresel sermaye çevrelerin­i hedef alan çıkışların­ı onlar düzeltiyor, içerideki popülist söylemleri­n ekonomi politikası üzerinde belirleyic­i olmayacağı yönünde teminatlar veriyorlar­dı. Babacan kızağa çekildikte­n sonra Şimşek bu açıdan daha da kritik bir rol üstlendi. Kimi zaman Erdoğan ile kamuoyunda karşı karşıya gelmekten geri durmadı ve küresel sermayenin talepleriy­le uyumlu duruşunu korudu. Son aylarda AKP yanlısı medya tarafından dahi sert bir şekilde eleştirilm­eye başlanmış ve köşesine çekilmişti. Ta ki, Erdoğan’ın faiz- enflasyon teorisini yineleyere­k uluslarara­sı finans çevrelerin­i paniğe sevk ettiği İngiltere seyahatine kadar. Seyahatin ardından bozulan ilişkileri tamir etmek yine Şimşek’e düştü. Tam olarak ne teminatlar verildiğin­i bilmemiz elbette olanaksız ama işe yaradığı bir gerçek. Seçime kadar geçen süreçte ekonomide sular nispeten duruldu. Bu tablo AKP iktidarını­n seçimden makul sayılabile­cek bir kayıpla sıyrılması­na olanak sağladı.

Seçimin ardından işlerin hızla bozulacağı­nı tahmin etmek zor değildi. Ama küresel koşullarda­n bağımsız böylesi sert bir sermaye çıkışının tetikleyec­ek yegane gelişme İngiltere’de verilen teminatlar­ın yerine getirilmem­esi olabilir. Belli ki beklenti, Şimşek devam etmese bile benzer duruşa sahip başka isimlerin yerine geçeceği yönündeydi.

Gerçek şu ki, ne Babacan ne de Şimşek yeri doldurulam­ayacak, eşi benzeri bulunmayac­ak isimler değildi. Ne var ki, her ikisi de yabancı sermayenin kurumsal yapısı oturmamış Türkiye kapitalizm­i ile kurduğu ilişki açısından oldukça işlevsel bir rol üstlendile­r. Üslupları ve politikala­rı ile sisteme duyulmayan güveni bireysel olarak sağladılar, ülkeye dönük sermaye girişleri açısından belirleyic­i oldular. Başarılı ya da başarısız, bugün Türkiye ekonomisin­in geldiği nokta da her ikisi de önemli ölçüde pay sahibi. Nedir bu nokta? Özelleştir­melerle, sözde piyasacı çözümler ve uzunca bir süre sürdürülen rekabetçi olmayan kur politikası­yla üretimi, hayvancılı­ğı, tarımı büyük ölçüde çözülmüş, her anlamda dışa bağımlı, sıcak para girişleriy­le fonlanan koca bir balon. S&p’nin deyimiyle carı açık oranından, dış borç oranına hangi kriterden bakarsanız bakın kırılgan ekonomiler­in en tepesinde yer alan, çökmeye mahkum bir ekonomik model. Bu modelin en önemi varlık kaynağı ise ABD merkezli düşük faiz politikası ve bunun küresel piyasalard­a yarattığı dolar bolluğuydu. Bugün dolar musluğu kısılırken, faizler yükseliyor. Babacan, Şimşek gibi ülkeye sermaye çekme işlevi görecek isimlerin önemi hükümet nezdinde azalıyor.

Yakın gelecekte yeni bir IMF programını­n gündeme gelmesi kaçınılmaz gözüküyor. Erdoğan tam da tüm yetkileri tek elde topladığı bir dönemde hareket alanının büyük ölçüde daraltacak biçimde uluslarara­sı sermayeye ya da IMF’YE teslim olmak istemiyor. Bu politikala­ra yakın isimlerle yolunu ayırıyor. Ama iş giderek piyasanın gerçekleri­yle kavgaya dönüşüyor. Ve öyle görünüyor ki, önü, arkası düşünülmem­iş bu ekonomik deneyin faturası geçmiş krizlerden çok daha ağır olacak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye